Yazımızın başlığını yukarıdaki sözün ait olduğu Fransızların orijinal dili ile ifade etmek zorunda kaldım. Belki bu yolla anlamayanlar, daha kolay anlar diye düşündüm.

İBN-İ HALDUN NE DEMİŞ?

İbn-i Haldun, Batı’da en çok saygı gören İslam bilginlerinden biridir. İslam eğitiminin yanı sıra matematik, mantık ve felsefe eğitimi de almıştır.
Türkiye’de İbn-i Haldun adını taşıyan üniversite bile yakın zamanlarda açılmıştır. İbn-i Haldun 1377 yılında yazdığı Mukaddime adli eserinde; .....Devletler devlet gelirlerini hızlıca artırmak için vergi oranlarını artırdıklarında, işletmeler bu ağır vergi yükü altında ezilirler, ve kârlarını ve ödedikleri vergileri karşılaştırır ve sonucunda ağır vergiler karşısında yatırım ve iş yapma heveslerini kaybederler. Yavaşça üretim düşer ve bunun sonucunda da toplanan vergi gelirleri azalır. Büyük imparatorlukların yıkılmasında, yok olmasında aşırı vergi yükünün de önemli etkenlerden biri olduğunu iddia etmiştir.

LAFER NE DEMİŞ?

ABD Başkanı Reagan’ın ekonomi danışmanlığını da yapan Arthur Laffer; 1974 yılında vergi artışlarının sonuçları ile ilgili olarak, Laffer Eğrisi’ni oluşturmuştur. Laffer, bu teorisini oluştururken İbn-i Haldun’un yukarıda bahsettiğimiz eserinden etkilendiğini de itiraf etmiştir.

21szt08a_ist_izm_ant_trb_ank_adn
Laffer Eğrisi’ne göre vergi oranı ‘0’ ve ‘100’ iken, vergi hasılatı ‘0’dır. Vergi oranı artarken, belli bir maksimum noktaya kadar vergi hasılatı da artmakta ancak, bu nokta geçilirse vergi oranının artmasına rağmen vergi hasılatı düşmeye başlar. Vergilemenin mali sınırı vergi oranının artırılmasına rağmen vergi gelirlerinde bir artışın olmadığı nokta olan Laffer Eğrisi’nin tepe noktasıdır. Buna göre vergi geliri açısından optimum seviye yüzde 50 olarak belirlenmektedir. Bu oran yükseldiğinde vergi gelirleri tam tersi azalmaktadır. Laffer, vergi oranlarını düşürmenin istihdamı genişleteceğini, devlet gelirlerini artıracağını ve bütçe açıklarını da azaltacağını ileri sürmektedir. Vergi oranlarının indirilmesiyle; çalışma arzusu teşvik edilmiş olacağından, verimlik ve üretim de artacaktır.
Sözün özü; eğer vatandaşın geliri ile vergiler birbirine paralel olarak artmıyorsa, vergilerin belirli bir oranın üzerine çıkması, devletin daha az vergi tahsil etmesi ile sonuçlanır.

MALİYE NE YAPIYOR?

Ülkemizde yüksek bütçe açıkları ve savurganlık nedeni ile çözüm arayan Maliye Bakanlığı; en son Meclis’e sunduğu Yeni Torba Yasası ve 2018 yılı Bütçe Yasa Tasarısı ile 2017 yılında ortalama yüzde 8 artan vatandaşın gelirine rağmen, asgari yüzde 25’lik vergi artışı öngörüyor.

Bu düzenlemelerden sonra, önümüzdeki yıl gazetelerde ve televizyonlarda; “100.000 şişe sahte içki yakalandı”, “1 milyon adet karton sigara yakalandı”, “Lüks araç çetesi çökertildi”, “Kaçak akaryakıt taşıyan tankerlere operasyon yapıldı’’ ve bu gibi birçok haber hemen her gün gündemi meşgul edecektir.
Hem dolaylı vergilerde sınırın aşıldığından yakınıp, hem önümüzdeki yıl için asgari yüzde 25 vergi artışı yapmak bindiğin dalı kesmektir. Maliye Bakanlığı’nın işin kolayına kaçıp sürekli tüketici üzerine yüklenmek yerine, Gelir ve Kurumlar Vergisi tahakkuk ve tahsilatını artırmak ile ilgili çalışmalar yapması gerekmektedir.