Batı ülkeleri, Türkiye’nin giderek demokrasiden uzaklaştığını “kar gibi eriyor” diye açıklıyor. Ülkemiz giderek yalnızlaştırılıyor, batıdan uzaklaşıyor. Bu yalnızlaşmada Türkiye’nin de hatalarının olduğu değerlendiriliyor ama batı ülkelerinin ülkemize yaptığı haksızlıkları da görelim. Bunların başında bölücü terör örgütüne silah, mühimmat ve moral desteği verilmesi öne çıkıyor.
Bazı açıklamalar alabildiğine yadırganıyor. Ülkemizin saygınlığına gölge düşürülüyor, o ülkelerde çalışan yurttaşlarımızı zora sokuyor. Havaalanlarındaki uygulamalar biletlerin yanmasına, yolculukların yapılamamasına, Türklere ait işyerlerinden alışveriş yapılmamasına yol açıyor da yol açıyor. Bir de “3 çocuk, 5 çocuk” söylemleriyle ilgili ülkelerin yeni önlemler almasının da yolu açılıyor.

998 ŞEHİT VERDİK

Terörün bu hale gelmesi, azmasının sorumlusu AKP olduğu gibi, şimdi vatan evlatları şehit verilerek terörün en aza indirilmesine çalışılıyor. Televizyonlarda bir alt yazı, bazı gazetelerde küçük bir haber, “Bir askerimiz şehit edildi” diye. Öyle böyle değil ülkemizde yüzlerce askerimiz, polisimiz şehit edildi. Bir asker, üç asker, iki polis, dört polis, üç korucu derken şehit sayılarını topladığımızda bir de bakıyoruz ki bini bulmuş.
Şu tabloya bakın, 7 Haziran 2015 tarihinden günümüze kadar 617 askerimiz, 318 polisimiz, 64 güvenlik korucumuz şehit edildi. İçişleri Bakanlığı, kaç vatandaşımızın öldürüldüğünü ise açıklamıyor.
Şehitlerimizin sayısına baktığımızda, terörün en azgın olduğu 1993-1994 yıllarında verilen şehit sayısını geçtiğimiz ortaya çıkıyor. 2016 yılında büyük kayıplar verildi. Terör bu aydan itibaren yine artmaya başlar. Havaların ısınmaya başlaması, sınır ötesindeki teröristlerin girmesiyle, bölücü örgüt mensupları önceden belirledikleri bölgelere yerleşiyor. Aslında örgüt 30 yıldır aynı patikaları, dere yataklarını, mağaraları kullanıyor. Bu yıl da aynı yerlerde bulunacak.

HAİNLERİN ELİNDE AĞIR SİLAHLAR VAR

AKP’nin izlediği politikalar sonucu, bölücü terör örgütü PKK ve onun Suriye uzantısı YPG’yle sınır komşusu olduk. Şimdi de, sınırın ötesinden askerimizi hedef almaya başladılar. ABD’nin, Rusya’nın, Suriye’nin desteği olmadan teröristler bunu yapamaz.
Cumhurbaşkanımız, başbakanımız, “El Bab’dan sonra Menbiç’e, Rakka’ya gireceğiz” diye açıklama yapmasına karşın bunlar sadece sözde kalmaya başladı. ABD, Rusya “Ne şuraya gireceğiz, ne buraya gireceğiz” diye açıklama yapmadı. Ama gitmek istedikleri her yere ulaştı. Sınırımızın hemen ötesinde yaşanan gelişmeler soru işaretleriyle dolu...
Hainlerin elinde şimdi daha güçlü silahlar var. Bunlar da ABD, Rusya tarafından verildi, verilmeye devam ediyor.
ABD tarafından YPG/PKK terör örgütüne silah, malzeme ve araçlar hangi maksatla veriliyor? Bu soruya “IŞİD ile mücadele kapsamında verildiği” belirtiliyor. Peki yapılan silah, mühimmat, malzeme, araç-gereç destekleri IŞİD’e karşı kullanılacaksa, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve onlarla birlikte hareket eden Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) karşı kullanılmasına nasıl müsaade ediliyor? Diyelim ki kontrol dışı kullanıyorlar. Peki, neden hâlâ bu tür malzemeler verilmeye devam ediliyor? ÖSO’ya sınırlı miktarda yapılan silah, araç desteği Menbiç’te kullanılacak olsa acaba ABD ne yapar?

ONLARIN ÇIKACAĞINI SANMAYIN

Amerikalılar askeri güç olarak Ayn El Arap’tan sonra şimdi Menbiç’e de yerleşti. Ruslar da askeri güç olarak artık Afrin bölgesinde... ABD ve Rus askerleri buralardan artık kolay kolay çekilmez. Kaç yıl kalacaklarını da kimse kestiremez.
Rusya, Afrin’e girene kadar Afrin’e gireceğini hiç açıklamadı. ABD, Menbiç’e gireceğini önceden hiç duyurmadı. Peki, biz ne yaptık? Aylar öncesinden “El Bab’dan sonra Menbiç’e gireceğiz. Sonra Rakka’ya gireceğiz. Afrin’i YPG’den alacağız” açıklamalarını duyduk. Sonuçta Münbiç’e de, Rakka’ya da giremedik. Afrin’i almak için hiç hareket bile edilmedi. Ne yazık ki şimdi Afrin’den askerimize ateş ediyorlar, Türkiye’ye meydan okuyorlar.
“Afrin’i alacağız” diye bağırmayıp, El Bab gibi oldu bittiye getirerek müdahale edilmiş olsaydı belki oralarda ABD ve Rus askeri yerleşemeyecekti. Bağırıp çağırmak yerine “Devlet aklı”yla hareket etmek gerekiyor.