Tarihimizin güneşli sayfalarına adını yazdıranlardan biri de kurtarıcı ve kurucumuz Gazi MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ün en yakın silâh ve çalışma arkadaşı İSMET İNÖNÜ’dür. Aramızdan ayrılışının 44. yılında O’nu yürekten bağlılık, özlem ve saygı ile anarken bıraktığı Türkiye’yi daha iyi duruma getirmek yerine daha kötü durumlara düşürmenin utancını duymamız gerektiğini üzülerek belirtmek istiyorum.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde başarılı bir komutan olarak Harbiye Bakanlığı’nda çalışmasından sonra Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızda Birinci ve İkinci İnönü Savaşları’nı ve Garp Cephesi Komutanlığı’nı yönetmesi askerlik yaşamının en başarılı kazanımlarıdır. Mudanya Ateşkesi’nde Türk Delegasyonu Başkanlığı’ndan sonra ilk Dışişleri Bakanı, Lozan Barış Antlaşması görüşmelerinde Türk Delegasyonu Başkanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Başbakanı ve İkinci Cumhurbaşkanı olması izlemiştir. 1945’te öncülüğüyle başlayan demokrasi açılımı sürecinde 1950 seçimlerinden sonra CHP’nin genel başkanlığıyla anamuhalefet partisi lideri olmuş, 1960’dan sonra Başbakanlık yaparak sürdürdüğü çabalarını Cumhuriyet Senatosu üyesi olarak tamamlamış ve Türk Ulusu’ nun engin bağlılık ve saygı duygularıyla Anıtkabir’de çok sevip saydığı, yürekten bağlı olduğu ATATÜRK’ümüzün yakınında vatan toprağına verilmiştir.

KİMİ DURUMLAR

Demokrasiye geçiş döneminde başlayan saldırılarını 1950 sonrası da sürdürenler çirkin, kaba, yadsıyıcı dillerinin yanında taş atma olayıyla da kötü durumların sorumlusu olmuşlardır. İdamların önlenmesi için 1960 Harekâtı’nın başındaki Cemal GÜRSEL’e yazdığı mektup, toplumsal barış için unutulmaz çabaları, ülkemizi İkinci Dünya Savaşı’ndan koruması başarısı kadar anlamlı ve değerlidir. Tarihsel kişiliğiyle dünyanın en seçkin siyaset ve askerlik büyükleri arasında özgün bir yeri olan İNÖNÜ, kendisine yönelik tüm suçlamaların geçersizliğini ve haksızlığını ortaya koymuştur. Kimi söylentiler, yalan ve yakıştırmalar, banknotta resim suçlamalarını boşa çıkarmış, kendisine yakışan onurlu duruşuyla ve 1950 Demokrat Parti iktidarını anlamlı uyarılarıyla hizmetine hizmet katmıştır. Özellikle Dersim ayaklanması sırasında yeniden göreve gelişiyle sağladığı başarı tarihimizde gereken yerini almıştır.
Tüm başarılarına sayfalar yetmez. Anımsatmasını yararlı bularak özetlediğimiz ve değindiğimiz parlak yaşamında O’nu üzen açık ve dolaylı saldırılar olmuşsa da erişilmez demokrat kişiliğinden asla ödün vermemiştir. Ne yazık ki bugün yaşamlarını, varlıklarını ve yerlerini ATATÜRK’e ve İNÖNÜ’ye borçlu olanlar, minnetlerini açıklayıp bu örnek büyüklerimizle övünecek yerde onları çirkin ve terbiye dışı nitelemelerle suçlamışlardır. Günümüz iktidar yöneticilerinden kimilerinin bu bağışlanmaz tutumları, utandıran yaklaşımları, siyasal tutkuların insanları ne duruma düşürdüğünün kötü örnekleri arasındadır.
ATATÜRK ve İNÖNÜ’ye değişik biçimlerde saldıranlarla, arkasındakiler Şeyh Sait ve İskilipli Atıf Hoca heykel ve büstleriyle utanmalıdır. Bir gensoru görüşmesinde 1932’de TBMM “Bir memlekette erbab-ı namus lâakal eşirra kadar sabur olmazsa” sözü “..namuslular, namussuzlar kadar cesur olmazsa..” biçiminde günümüze kadar gelmiştir.

YİNELİYORUM

On yılı aşan bir süre avukatlığını da yaptığım Sayın İSMET İNÖNÜ, ulusumuzun göğsünde kıvançla taşıdığı iki madalyadan biridir. Her yönüyle seçkin bir yurtsever, gerçek bir demokrat, tam bir aile babası ve devlet adamı, örnek bir kişidir. İnsanlığından ve Türklüğünden gurur duyan herkesin, anısı önünde saygıyla eğileceği bir dünya büyüğü. Yurttaşlık bilinci ve nitelikleri tartışmasız olanların övüneceği bir ulusal değer. O, ATATÜRK’e söylemişti, biz de O’na söylüyoruz: Vatan sana da minnettardır sayın İSMET İNÖNÜ! ATATÜRK’le birlikte tüm değerlerimizin simgesisiniz. Yürekten bağlılık ve özlemle anıyor, saygılarımızı ve şükranlarımızı yineliyoruz. Işıklar içinde uyuyunuz. Bir siyaset ve barış bildirgesi olan LOZAN Antlaşması’nın bilgisizlik ve bilinçsizlikle tartışmaya açılmaya çalışıldığı günümüzde İNÖNÜ’nün değeri kat kat büyümektedir.
İNÖNÜ yalnız 30 Ağustos Zaferi’nin Garp cephesi komutanı, Mudanya Ateşkesi’ nin ve Lozan’ın değil İkinci Dünya Savaşı korumasıyla ve siyasetin çağdaşlaşmasıyla demokrasinin de kahramanıdır.