Davalar birdi; iki oldu; üç oldu.
ABD’deki Zarrab davasına bir de “Flynn soruşturması” eklendi. Üstüne bir de “koruma davası” geldi.
- Zarrab davası malum; AKP hükümetiyle yakın ilişkideki, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bile ABD’de süren davası hakkında görüşmeler/açıklamalar yaptığı Reza Zarrab, ABD’de yargılanıyor. Ancak son gelişmeler, davanın Zarrab’ın AKP hükümetindeki münferit isimlerle kalmayacağını, AKP hükümetinin tümüne genişleyeceğini gösteriyor.
Hep söyledik; ABD’deki duruşmada asıl kritik isim, sadece bir işadamı olan Reza Zarrab değil kamu bankasının yönetimine hükümet tarafından atanmış bir bürokrat olan Mehmet Hakan Atilla’dır.
Ve beklenen oldu; Zarrab davasına bakan New York Güney Bölge Federal Savcılığı, Atilla’dan yola çıkıp, işi AKP hükümetine kadar genişletti.
Savcılık tarafından Hakan Atilla’nın kefalet talebinin reddedilmesi için yazılan dilekçede, Atilla’nın “bir kamu bankasında üst düzey bürokrat olarak görev yaptığı” birkaç yerde vurgulandı.
Bu çerçevede Atilla’nın, bankayı kullanarak İran’a yönelik ABD yaptırımlarını delerken de, onu o göreve atayan AKP hükümetinin de “tüm süreçten bilgisi olduğu” iddiası dilekçede yer aldı.
Hatta savcılık bir de isim verdi. O dönemde AKP hükümetinde Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı olan Ali Babacan’ın, İran’a yaptırımları delmek için yapılan “altın ticaretinden” haberi olduğunu iddia etti. Kanıt olarak ise Babacan’ın İran’la altın ticareti konusunda TBMM’de yaptığı bir konuşmaya yer verildi.
Ve sonuç: Davaya bakan Hakim Berman savcılığın bu iddialarını ciddi bulmuş olmalı ki, Hakan Atilla hakkındaki kefalet başvurusunu reddetti. Yani Zarrab davasında, AKP açısından işler hiç iyi gitmiyor.
- ABD’de doğrudan AKP hükümetini ilgilendiren ikinci adli soruşturma “Flynn dosyası”... Bu dosyada dava henüz açılmadı; soruşturma devam ediyor. Soruşturmayı yapan kişi, bizzat ABD Adalet Bakanı tarafından atanan özel yetkili Savcı Robert Mueller.
Özel Yetkili Savcı, ABD Başkanı Donald Trump ve ekibinin Rusya’yla bağlantılarını araştırırken, Türkiye bağlantısına da denk geldi. Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı atadığı ancak sadece 20 gün kadar görev yaptıktan sonra istifa etmek zorunda kalan Flynn’ın lobi şirketi aracılığıyla yabancı ülkelerle yaptığı işler, Türkiye’ye dayandı.
Flynn’ın lobi şirketini tutan doğrudan Türkiye hükümeti değil... Hollanda’da konuşlu bir şirketin sahibi olan bir Türk işadamı; Ekim Alptekin.
Ancak ilginçtir; Alptekin’in tuttuğu Flynn ile toplantı yapanlar AKP hükümetinden iki bakan.
Wall Street Journal (WSJ) Gazetesi’ne göre iki Türk bakan, Enerji Bakanı Berat Albayrak ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ABD’deki seçimlerden önce Flynn ile bir araya geldi. New York’taki görüşmeye yine Trump’ın ekibinde olan CIA eski Başkanı James Woolsay da katıldı. Ve Woolsay WSJ’ye verdiği mülakatta, iki Türk bakanın o dönemde Trump’ın sağ kolu durumundaki Flynn ile “Fetullah Gülen’i gizli bir operasyonla ABD dışına çıkarma” olasılıklarını görüştüğünü anlattı.
İşte Özel Yetkili Savcı Mueller şimdi bu konuya el attı. Flynn’ın lobi şirketini tutanın görünürde bir Türk şirketi iken “perde arkasında AKP hükümeti olup olmadığını” resmen soruşturmaya başladı.
Kısacası, bu soruşturmada da işler AKP hükümeti açısından iyi gitmiyor.
- ABD’de AKP ile ilgili üçüncü dava ise “koruma davası”... Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son Washington ziyaretine korumalarının göstericilere ettiği müdahale nedeniyle açılmıştı dava. İş, Erdoğan’ın bazı korumaları hakkında “ABD topraklarında görüldükleri yerde yakalanmaları” için adli karar çıkarmaya kadar vardı. O kadar ki; hani şu Western filmlerinde hep gördüğümüz “wanted” (aranıyor) afişleri, Erdoğan’ın korumaları için de çıkarıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eylül ayında New York’taki BM Genel Kurul çalışmalarına katılması bekleniyor. Elbette “wanted” durumundaki korumalarını ABD’ye götürmesi beklenmiyor.
ABD’deki tüm bu davalar/soruşturmalar göz önüne alındığında Erdoğan’ın New York heyetine kimleri dahil edeceğini de merak etmeden duramıyor insan...

Aldatılanlar aldatırsa?


16 yıllık AKP iktidarı boyunca en çok duyduğumuz kelime haline geldi “aldatılmak”...
AKP dış politikasının özeti gibi... Esad aldattı, İsrail aldattı, ABD aldattı, Almanya aldattı ve elbette en çok da FETÖ aldattı.
Ancak aldatıla aldatıla, aldatmayı da öğrenmek mümkün.
Mesela Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Çin gezisinden bahsedelim...
Ağustos başında yapılan ziyarette Çavuşoğlu’nun Çinli meslektaşıyla ana gündem maddelerinden biri “teröre karşı işbirliği” idi.
Ancak “terör” deyince, her iki ülke de farklı örgütlerden bahsetti. Çavuşoğlu PKK, PYD-YPG, FETÖ terör örgütlerini sayarken, Çin Dışişleri Bakanı Uygur Türklerini “terörist” olarak yaftaladı.
Mevlüt Çavuşoğlu da Çinli meslektaşına hemen oracıkta söz verdi; Reuters’ın da tüm dünyaya geçtiği habere göre Çavuşoğlu, “Türkiye’de Çin’e muhalefet eden ya da onu hedef alan hiçbir faaliyete izin vermeyeceğiz” dedi.
Çavuşoğlu’nun bu cümlesi, doğrudan Çin’den kaçıp Türkiye’ye sığınan Uygur Türkleri’ni, onların oluşturduğu dernekleri, sivil toplum kuruluşlarını kapsıyor.
Ancak Çavuşoğlu sadece bununla da kalmadı. Bir sonraki cümlesi çok daha vahim oldu; “Çin’i hedef alan her türlü medya haberini ortadan kaldırmak için önlemler alacağız...”
Yani Türkiye Dışişleri Bakanı, Pekin’de görüştüğü Çinli bakana, Türk medyasında çıkacak Çin aleyhine haberlerin “sansürleneceğini” resmen bildirmiş oldu.
Bu açıklamayı “Türkiye’deki kadar özgür medya hiçbir yerde yok” diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a havale edip, tekrar “aldanan, aldatan” konusuna dönelim...
Şimdi merak ettiğim şu:
Son dönemde AKP’nin her türlü siyasetine destek veren MHP lideri Devlet Bahçeli, Çavuşoğlu’nun Çin’de yaptığı Uygur Türkleri aleyhindeki açıklamalarına acaba ne diyecek? Ya da ses çıkaracak mı?