Dünya gündeminde son dönemde en popüler isimlerden biri Sergey Skripal.
Hikayesi ilginç: Rusya’da albay rütbesiyle görev yaparken, İngiliz istihbaratına çalıştığı ortaya çıkıyor. Hapsediliyor. ABD ile Rusya arasında varılan 2010 tarihli casus takası çerçevesinde İngiltere’ye gönderiliyor.
İşte bu eski casus, İngiltere’de mart ayı başında kızıyla birlikte birden bire rahatsızlandı. Hastaneye kaldırıldıklarında kimyasal bir madde ile zehirlendikleri ortaya çıktı. İngiliz makamları çok kısa süre içinde bu maddenin Sovyet yapımı Novichock olduğunu belirlediklerini açıklayıp, olaydan Rusya’nın sorumlu olduğunu ilan etti.
İngiltere’nin suçlamalarına -çok büyük bir hızla- ABD de katıldı.
İngiltere-ABD ikilisinin Rusya’ya tavrına -yine çok hızlı şekilde- hem Avrupa Birliği, hem de NATO’dan destek geldi.
Ve Batı’da Soğuk Savaş döneminden beri görülmeyen büyüklükte bir “Rus diplomat sınırdışı etme” dalgası başladı.
Ruslar’ın da “mütekabiliyet” çerçevesinde Batılı diplomatları istenmeyen adam ilan etmeye başlamalarıyla birlikte, dünyada “soğuk savaş mı hortladı” endişesi baş gösterdi.
Peki “casus krizi” olarak başlayıp, soğuk savaşı hatırlatan düzeye ulaşan bu gerilimin perde arkasında ne yatıyor?
Skripal olayının zamanlaması ilginç...
Rusya, Avrupa’ya doğalgazı Ukrayna üzerinden boru hattı ile gönderiyordu. Ukrayna bu doğalgazdan kullanacağı kadarını çekip, kalanını Avrupa’ya gönderiyordu.
Ancak Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan kimi zaman soğuk, kimi zaman sıcak savaşın -Rusya, Kırım’ı Ukrayna’dan çatışmayla alıp sonra ilhak etti- etkileri, Rusya’nın Avrupa’ya doğalgaz gönderimini de etkiliyordu.
Bu nedenle, Rusya’nın doğrudan Almanya’ya doğalgaz gönderebileceği Kuzey Akım 2 adlı doğalgaz projesi gündeme geldi. Proje, Baltık Denizi’ne döşenecek boru hattı ile Rusya ile Almanya’yı bağlayacak. Ancak proje için Baltık Denizi’ne kıyısı olan pek çok Avrupa ülkesinden, Finlandiya’dan, Danimarka’dan, Almanya’dan gerekli izinlerin alınması gerekiyor.
İşte casus krizi de tam bu izinlerin alınma aşamasında patladı.
İngiltere feryat edip, ABD’deki Trump yönetimi de vakit kaybetmeden Londra’nın yanında yer alınca, Avrupa’ya da fazla hareket imkanı kalmadı. Şimdilik sadece karşılıklı diplomat sınırdışı etmek olarak yaşanan Rusya-Batı krizinin ikinci aşaması, Rusya’ya uygulanacak yeni ekonomik yaptırımlar olacak gibi.
Nitekim Avrupa Birliği geçen hafta ilk açıklamayı yapıp, “Kuzey Akım 2 Projesi’ne hiçbir destek verilmeyeceğini” resmen açıkladı. Resmi bir yaptırım kararı alınması halinde ise proje büyük ölçüde rafa kalkabilecek.
Sadece bu kadar da değil; casus krizinin yaratacağı ortam, hem Avrupa’yı, hem de Ortadoğu’da kurulan yeni dengeleri derinden sarsmaya aday. Şöyle ki:
*Brexit ile İngiltere’nin AB’den kopması, Batı kampının “dağılmasının miladı” olarak görülmeye başlanmıştı. Casus krizi ile AB’yi de yanına alan İngiltere-ABD ikilisi, Batı kampında safları yeniden sıkılaştırdı.
*Rusya, Ortadoğu’da başta Suriye olmak üzere çok hareketlenmişti. Suriye’de kurduğu askeri üslerin yanı sıra, Moskova Irak’ın kuzeyindeki enerji piyasasına girmiş, burada boru hatları inşa ve işletmesi hakları almıştı. Batı’nın Rusya’ya ekonomik yaptırımları sıkılaştırılması, Rusların bu anlaşmalarını da etkilemeye aday.
*Tarihte ilk kez bir Suudi Arabistan Kralı Moskova’ya gitmiş, Kral Selman’ın Ekim 2017’deki ziyareti sırasında pek çok anlaşma imzalanmıştı. Casus krizi ile birlikte bu ekonomik ilişkilerin ileriye taşınması zora girdi.
*Sisi’nin önce darbe, ardından da seçimler ile yönetime iyice yerleştiği Mısır’da da Rus etkisi artmaya başlamıştı. Trump’ın Ağustos 2017’de Mısır’a her yıl ABD tarafından verilen yardımın kesileceğini açıklamasından sadece birkaç ay sonra Putin Kahire’ye gitti, Sisi ile pek çok anlaşma imzaladı. Casus krizi nedeniyle, bu anlaşmaların geleceği de meçhul.

Türk enerji ihtiyacında Rus tekeline doğru


Casus krizi bahane edilerek başlayan Rus-Batı itişmesi ise en çok Türkiye’yi sarsmaya aday. Şöyle ki;
AKP hükümetinin izlediği enerji politikası çerçevesinde Rusya, Türkiye’yi adeta bir “enerji ablukasına” almış durumda...
*Türkiye’nin doğalgaz ihtiyacının yüzde 50’den fazlasını Rusya karşılıyor. Mevcut Mavi Akım Boru Hattı dışında, bir de inşa edilmekte olan Türk Akımı Projesi var. Tıpkı Rusya’yı Avrupa’ya doğrudan bağlayacak Kuzey Akım Projesi gibi, Türk Akımı Projesi de yaşanan casus krizinin yarattığı ortamda en çok baskıya uğrayacak proje gibi görünüyor.
*Türkiye’nin doğalgaz konusundaki en büyük ikinci tedarikçisi İran, Rusya’nın en büyük müttefiki konumunda. Yani Moskova ile Ankara arasında yaşanabilecek bir sürtüşmede, İran’ın hangi tarafta yer alacağını tahmin edebilmek çok güç olmaz.
*Rusya, Kuzey Irak’taki Barzani’nin “bağımsızlık referandumu” sürecinde kartlarını iyi oynayıp, bu bölgeden Türkiye’ye gönderilecek potansiyel petrol ve doğalgazın kontrolünü de Barzani yönetimi ile yaptığı son anlaşmalar sayesinde büyük ölçüde ele geçirmiş durumda.
*Tüm bunlara bir de temel atma töreni geçen hafta yapılan Akkuyu Nükleer Santrali’ni ekleyin. Santrali Rusya kuracak, Ruslar işletecek, kullanılacak radyoaktif materyali Moskova sağlayacak.
Kısacası, “enerji arzını geliştiriyoruz” diye yola çıkan mevcut AKP hükümeti, Türkiye’yi enerji konusunda Rusya’ya neredeyse “tam bağımlı” hale getirmiş durumda.

En büyük sıkıntıyı Türkiye yaşayabilir


Casus krizine geri dönersek...
Türkiye yaşanan casus krizinde doğrudan taraf olmamayı tercih etti, Batı’nın “Rus diplomatları sınırdışı etme” furyasına katılmadı. Türkiye’deki hiçbir Rus diplomat hakkında “istenmeyen adam” kararı alınmadı.
Ancak AKP hükümeti dolaylı olarak tarafını NATO üzerinden belli etti.
NATO’da kararlar oybirliği ile alınıyor. Ve NATO’da görev yapan Rusların sınırdışı edilmesi kararında da bu ilke geçerli oldu. Yani AKP hükümeti, Rus diplomatların NATO’dan atılmasına destek verdi.
Batı kampı, şimdilik Türkiye’nin sessizliğini görmezden geliyor gibi. Ancak Batı’nın Rusya’ya yönelik yaptırımları ağırlaştırması halinde gözler Türkiye’ye dönecek.
Bir tarafta Türkiye’nin ekonomik ve askeri olarak bağlı olduğu ABD-Avrupa ekseni...
Diğer tarafta enerji kartıyla adeta Türkiye’yi esir alma yolunda ilerleyen Rusya...
“Eyyyy!” nidalarıyla geçiştirilemeyecek kadar büyük sıkıntılar bizi bekliyor.
Üstelik bu kez “kandırıldık” deyip, sıyrılma şansı da pek yok...

ANKARA BUNU KONUŞUYOR

Akkuyu Nükleer Santrali’nin temeli geçen hafta büyük bir törenle atıldı.
Ama görkemli-Putin’li tören bile kafalardaki soruyu ortadan kaldırmadı.
Rusların yüzde 51’ine sahip oldukları Akkuyu’yu yapacak konsorsiyumun Türk ortakları Cengiz, Kalyon ve Kolin, şubat ayında projeden çekilmişti.
Ankara’da haklı olarak şu soru sorulmaya başladı;
“Temel atıldı da, müteahhit nerede?”

sozcu-banner-1