Son 10 gündür Türkiye’nin gündemini oluşturan varlık fonu kurulmasına ilişkin Kanun, 26 Ağustos 2016’da Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olmasına rağmen; fonun yönetiminin ve fona devredilen kuruluşların belirlenmesiyle birlikte tartışmalar alevlenmiş ve fon ülkenin gündemine oturmuştur.
Dünyada Sovereign Fund, Wealth Fund gibi adlandırılan ulusal varlık fonları, genellikle cari fazla veren emtia ihracatçısı ülkeler tarafından “zor durumlarda” kullanılmak üzere kurulmuşlardır. Nakit ve bütçe fazlası ve/ veya petrol… vb. gibi doğal kaynak gelirine sahip ülkeler tarafından kurulan varlık fonlarının, kontrollerindeki aktif büyüklük tutarı bugün itibariyle 7 trilyon 424 milyar Amerikan Doları’dır.
Türkiye, emtia ihracatçısı değil, dış açık veriyor. Dolayısıyla Türkiye Varlık Fonu dünyadaki örneklerden farklılık gösteriyor. Bizde, kurgulanmaya çalışılan yapıyı, kamu harcamalarını merkezi yönetim dışından finanse etmeye olanak verecek ulusal kalkınma bankalarına benzeyen bir mali yapı olarak değerlendirmek mümkündür.

BAĞIMSIZ DENETİM YETERLİ OLACAK MI?

Türkiye Varlık Fonu A.Ş’nin denetimsiz bırakıldığı en çok tartışılan konudur. Kanunun 6. maddesi “denetim” konusunu açıklamıştır.
Buna göre:
-Fon ve fon tarafından kurulacak diğer şirketler, varlık fonu ve fon bünyesinde kurulacak alt fonlar bağımsız denetime tabidir. Şirket sermaye piyasası kanunu kapsamında kurumsal yönetim düzenlemelerine uyacaktır.
-Şirket, şirket tarafından kurulacak diğer şirketler, Türkiye Varlık Fonu ve Türkiye Varlık Fonu bünyesinde kurulacak alt fonların bağımsız denetimden geçmiş yıllık mali tabloları ile faaliyetleri, Başbakan tarafından görevlendirilecek, sermaye piyasaları, finans, ekonomi, maliye, bankacılık, kalkınma alanlarında uzman en az 3 merkezi denetim elemanı tarafından bağımsız denetim standartları çerçevesinde denetlenir. Denetim sonucunda hazırlanacak rapor her yıl haziran ayı sonuna kadar Bakanlar Kurulu’na sunulur.

gh

-Şirket ve şirket tarafından kurulacak diğer şirketler, Türkiye Varlık Fonu ve Türkiye Varlık Fonu bünyesinde kurulacak alt fonların bir önceki yıla ait mali tabloları ile faaliyetleri, her yıl ekim ayında TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu tarafından, 1. ve 2. fıkralar kapsamında hazırlanan ve Başbakan tarafından gönderilen denetim raporları üzerinden görüşülerek denetlenir.
Yukarıdaki düzenlemelere bakıldığında; fonun bağımsız denetime ve TBMM denetimine tabi olması mali
saydamlık ve hesap verilebilirlik açısından yeterli görülebilir mi?
Kesinlikle hayır…
Konunun özeti şudur: Milyarlarca liralık kamu kaynağını yönetecek fon ve kuracağı diğer şirket ve fonların 2017 yılında yaptığı işlemlerin denetimi şöyle olacaktır: Fon, SPK lisansına sahip bir bağımsız denetim şirketiyle sözleşme yapacak, bu şirket işlemleri denetleyip rapor hazırlayacaktır. Bağımsız denetim şirketinin hazırladığı rapor ve mali tablolar Başbakan tarafından seçilen üç adet kamu görevlisi tarafından bağımsız denetim standartları çerçevesinde denetlenecek ve hazırlanan rapor Haziran 2018 sonuna kadar Bakanlar Kurulu’na sunulacaktır. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu; hazırlanan bağımsız denetim raporları ve Başbakan tarafından gönderilecek denetim raporları üzerinden fonun bir önceki yıl denetimini Ekim 2018’de yapacaktır.
Ülkenin en önemli ve değerli kaynaklarının devredildiği Türkiye Varlık Fonu A.Ş.’nin denetimi işte böyle yapılacak. Ne kadar basit ve yalın değil mi?

DİKENSİZ GÜL BAHÇESİ YARATILMIŞTIR

1. Fonun denetiminde Sayıştay devre dışı bırakılmıştır.
Sayıştay’ın devre dışı bırakılması, anayasaya aykırıdır. Hükümet 6085 sayılı Sayıştay Kanunu’nda düzenleme yaparak, sermayesinin yüzde 50’sinden daha az kısmı kamuya ait olan şirketleri Sayıştay denetimi dışında bırakmıştı. Bu düzenleme, Anayasa Mahkemesi’ne taşınmıştır. Anayasa Mahkemesi; “bütçe hakkı” gereğince bütçe uygulamalarının denetimi görevinin anayasanın 160. Maddesi ile yasama organı adına tarafsız ve uzman kuruluş Sayıştay tarafından yerine getirildiği, Sayıştay’ın kamu kaynaklarının kullanımına ilişkin denetim yetkisini ortadan kaldırmanın, yasama organını yürütmenin bütçe ile ilgili işlemlerine kanunlara uygun bir şekilde yürütüp yürütmediğini denetleme imkânını sınırlayacağını” ifade ederek düzenlemeyi iptal etmiştir (Anayasa Mahkemesi’nin 4.12.2014 tarih ve 2013/114 esas 2014/184 karar sayılı kararı).
2. Fon, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun kapsamı dışında bırakılmıştır. Böylece fon, mali saydamlık ve hesap verilebilirlik yönünden denetim dışı kalmıştır.
3. Fon, Kamu Finansmanı ve Borç Yönetimi’nin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’a da tabi değildir. Fonun borçları, Hazine Müsteşarlığı tarafından izlenemeyecek, yönetilemeyecek ve raporlanamayacaktır.
Konuyu kısaca siz değerli Sözcü okurlarına özetlemeye çalıştım. Fonun, denetim var görüntüsü altında denetim dışı bırakıldığı çok açıktır.