Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Cumhuriyet gazetesi yazarlarıyla ilgili davaya ilişkin görüşünü açıkladı. Tebliğnamade, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanvekili Akın Atalay, Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Erinç, Genel Yayın Yönetmen Murat Sabuncu, Yönetim Kurulu Üyesi ve yazar Hikmet Çetinkaya, yazar Aydın Engin’in hapis cezasının bozulmasını ve beraatına karar verilmesini istedi. Başsavcılık tebliğnamesinde Yunus Emre İper’in 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasını onanmasını, Ahmet Kemal Aydoğdu’nun ise 10 yıl hapis cezasının onanmasını istedi.

Eski Cumhuriyet muhabiri ve HDP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık hakkında ise, örgüte yardım suçundan aldığı 7 yıl 6 ay hapis cezasının bozulması ve Şık’ın örgüt propagandası ve devletin kurum ve organlarını alenen aşağılaması suçundan yargılanması gerektiği görüşüne yer verildi. Tebliğnamede ayrıca, cezası kesinleşen ve halen bir kısmı cezaevinde bulunan Cumhuriyet gazetesin diğer yönetici ve yazarları hakkında da bozma kararlarının bu isimlere de sirayet ettirilmesi gerektiğini belirttildi.

Avukat Celal Ülgen


CELAL ÜLGEN: BU DAVALARIN AKP'YE YARAMADIĞI ARTIK GÖRÜLÜYOR

Yargıtay'ın bu kararını değerlendiren Avukat Celal Ülgen, "Son derece önemli bir gelişmedir. Yargıtay savcısının bağımsız olarak böyle bir tebliğname yazacağını düşünmüyorum. Mutlaka daha üst makamlarla yapılan görüşmeler sonucunda bir uzlaşma ve yargıya çekidüzen verme iradesi gündemimize gelmekte. Toplumun Cumhuriyet davası, Sözcü Davası, Canan Kaftancıoğlu davası ve Cumhurbaşkanı'na hakaret davaları kapsamında çok yorulduğu ve bu yorgunluğun AKP’ye yaramadığı yolundaki gerçek nihayet fark edilmiş oluyor. 4 Eylül’de görülecek Sözcü davası için de bu bir işaret fişeği olarak kabul edilebilir mi? Normal bir hukuk düzleminde evet. Ancak bizim hukuk sistemimiz FETÖ yargısından başlayarak bugüne değin büyük savrulmalar yaşadığı için bu konuda erken konuşmanın yararı olmaz. Bekleyecek ve savunmalarımızı en kötü senaryolara göre hazırlayacağız." dedi.

"Cumhuriyet Gazetesi eski yönetici ve çalışanları için savcının tebliğnamede beraat istemesi elbette bir hukuk kuralına bağlı taleptir." diyen Ülgen sözlerini şöyle sürdürdü "Aynı kurala bağlılık sözcü gazetesi sahibi ve yazarları için de beraat kararı verilmesini gerektirir. Bu ikinci kumpas niteliğindeki davalar hem FETÖ ve FETÖ'cülere yarayan davalardır ve hem de siyasi iktidarı güçsüz kılan, yorgun düşüren ve oy kaybettiren davalardır. Bu tür davalara aslında ilk itirazlar vicdan kanattığı için AKP sıralarından gelmekte ancak seslerini parti disiplini, parti otokrasisi nedeniyle çıkaramamaktadırlar."

AVUKAT  İSMAİL YILMAZ


AVUKAT İSMAİL YILMAZ: HUKUK YERİNİ BULUYOR!

Cumhuriyet Gazetesi’nin yönetici, yazarları ve çalışanları için verilmiş olan mahkumiyet kararlarının bozulması istenilmiştir. Bu durum hukuk adına sevindirici bir gelişmedir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen tebliğname ile, yerel mahkeme kararının yanlış olduğu belirtilmiş ve beraat verilmesi yönünde görüş ifade edilmiştir. Şayet, Yargıtay 16.Ceza Dairesi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının bu görüşü yönünde bozma kararı verirse, yerel mahkemenin yaptığı yargılamanın ne denli hukuka aykırı olduğu ortaya çıkacaktır. Türkiye’de bir süreden beri asıl suçlular için düzenlenmesi gereken iddianameler düzenlenmeyip, suçu olmayan insanlara karşı suç isnat edilip iddianame düzenlenmesi ve dava açılması gibi bir garabet süreci yaşanmaktadır.

Cumhuriyet Gazetesi ve Sözcü Gazetesi’ne karşı açılan davalarda ne yazık ki aynı türden davalardır. Adeta ‘’öküz altında buzağı aramak’’ mantığıyla açılan bu davalar, o dosyalarda yargılanan insanlara zarar verdiği gibi, en başta ülkemize ve adalet sistemimize büyük zararlar vermektedir. Hukuka aykırı olan bu davalar, yargıya olan güveni iyice diplere doğru düşürmektedir. Birilerinin gözüne girmek ve birilerini memnun etmek için, muhalif basına karşı soruşturma açıp iddianame düzenleyerek ceza yargılaması yapmak yargıya olan güveni sarsmaktadır. Geçmişte FETÖ yargısı da hayali iddialarla, kumpas sonucu elde edilen delillerle bu tip davaları açarak insanları mağdur etmiş ve yargıya zarar vermiştir. Aynı şeylerin yeniden yaşanıyor olması üzücü bir durumdur. Türkiye’nin artık bunlardan kurtulması ve yargı sistemine olan güveni hızla yükseltme yolunda ciddi adımlar atması gerekir.

Cumhuriyet Gazetesi mensupları hakkında açılan bu dava nedeniyle dosyanın sanıkları uzun bir süre cezaevinde kalmışlardır. Halen de bir kısım sanıklar cezaevinde olup hürriyetlerinden mahrum durumdadırlar. Şayet Yargıtay bu ceza kararını bozarsa ve şahıslar hakkında beraat kararı verilirse bu kişilerin mağduriyetlerini kim telafi edecektir? Hürriyetlerinden yoksun kalmanın telafisini kim giderecektir? Bu işleri yapanlar, bu mağduriyetlere sebep olanlar, bu işin asıl sorumluları olacaklardır. Yargıya güven ancak bu şekilde sağlanır.

Sözcü Gazetesi mensuplarına karşı açılmış olan dava da, Cumhuriyet Gazetesi davası gibi hukuk dışı delillerle açılmış bir davadır. Bu dava dolayısıyla Sözcü Gazetesi mensupları da ciddi bir mağduriyet yaşamaktadırlar. Her zaman FETÖ’ye karşı savaşan Sözcü Gazetesi mensuplarına FETÖ’ye üye olmadan yardım ettikleri iddiasıyla dava açmak trajikomik bir durumdur. Halen devam eden Sözcü davası için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yazmış olduğu tebliğname emsal olmalıdır. Bu durum mahkemece görmezden gelinemez. Sözcü Gazetesi yargılaması bu konudaki Yargıtay 16. Ceza Dairesi kararı çıkmadan sonlandırılmamalıdır. Yargıtay’ın vereceği kararın beklenilmesi ve neticesine göre hüküm kurulması gereklidir.

Avukat Haluk Pekşen


HALUK PEKŞEN: YARGITAY’IN CUMHURİYET KARARI, BENİ HUKUKÇU OLARAK UMUTLANDIRDI

CHP eski milletvekili ve hukukçu Haluk Pekşen ise “Yargıtay yeniden insan hakları Avrupa Mahkemesi’nin aradığı içtihat istikrarı ilkesine geri dönmüş görünüyor. Bu son derece umut vericidir” dedi.
Pekşen, Cumhuriyet kararını şöyle değerlendirdi “Cumhuriyet davasında Yargıtay’ın gerekçeli kararının en önemli kısmı, mahkemenin geçmiş tarihli içtihatlarına yapılan atıf. Bunun anlamı şudur; insanlar bir suçlamayla, ithamla, iddiayla karşı karşıya kaldıklarında bunun yasal yorumu Yargıtay içtihatlarıyla kökleşmiş kararlarla yapılabilecektir. Duruma göre, siyasal konjonktüre göre, sanığın tipine, siyasi düşüncesine göre değil, hukukun ceza adaleti sistemi içindeki yerleşik yorumuna göre yargılancaklar. Yani ceza adaleti sistemi yeniden yasayla ve Yargıtay gerekçeli kararında atıf yapıldığı gibi AİHM’in öngördüğü içtihatlara dönmüştür. Bunu hukukçu olarak son derece umut verici olarak görüyorum. Umuyorum. Umuyorum yüksek mahkeme uzun yıllardan sonra vermiş olduğu bu hukuk yargılamasına geri dönüş kararına bağlı kalmaya devam eder. Bu karar hakimlere de cesaret verecektir.

Avukat Tora Pekin


CUMHURİYET DAVASI AVUKATI TORA PEKİN: DERHAL TAHLİYELERİNİ İSTİYORUZ

Yargıtay tebliğnamesini değerlendiren Cumhuriyet davası avukatı Tora Pekin, "Öncelikle cezaevindeki arkadaşlarımızın derhal tahliyesini istiyoruz" dedi.  Tora Pekin tebliğnamenin ne anlama geldiğini şöyle anlattı: "Yargıtay Başsavcılığının Cumhuriyet davasına ilişkin tebliğnamesine baktığımızda özellikle ve öncelikle cezaevindeki arkadaşlarımızın derhal tahliyesini istiyoruz. Başsavcılık arkadaşlarımızın cezalarının 5 yıldan az olması nedeniyle temyiz hakkı olmadığını bildiriyor ama diğer taraftan cezası beş yıldan çok olan arkadaşlarımız yönünden mahkumiyetin bozulması gerektiğini söylüyor ve ekliyor 'Bu bozma temyiz hakkı bulunmayan sanıklara da sirayet ettirilmelidir.' diye. Yani Yargıtay 16. Ceza Dairesi tebliğnameye uyup bozma kararı verirse bundan şu anda Kocaeli 1 Nolu F tipi hapishanedeki eski Cumhuriyet çalışanları da yararlanacak. Bu bizim baştan beri vurguladığımız konu. Yargıtay kararı çıkana kadar onların cezası da infazı ertelenmeli. Aksi takdirde bozma durumunda hiç çekmeyecekleri bir cezayı çekmiş olacaklar. Nitekim üç aydır da çekiyorlar. Yargıtay buna artık son vermeli."

FOTO:SÖZCÜ - Musa Kart ve 6 arkadaşı 3 aydır cezaevinde tutuluyor.


"ANAYASA MAHKEMESİ BU DOSYAYI ELE ALSA İPER'İN CEZASI KALDIRILIR"

Tebliğnamede Ahmet Şık ve Emre İper'e ilişkin yer alan görüşlerin ise kabul edilemez olduğunu belirten Pekin şöyle devam etti: "Tebliğnamede Ahmet Şık'la ilgili bölüme katılmak ise mümkün değil elbette. Zira saf bir gazetecilik faaliyeti söz konusu olup bundan hiçbir suç çıkmaz. Emre İper’in durumunu vurgulamak gerekir. İper akıl almaz, vicdan kabul etmez bir şekilde, hiçbir şiddet içermeyen tweetler nedeniyle üç yıl bir ay on beş gün hapis cezası aldı. Anayasa mahkemesi bu dosyayı önüne alsa, Ayşe öğretmen kararının bir benzerini vermemesi ve İper’in cezasını kaldırmaması mümkün değil. Durum o kadar açık. Bu yüzden kamuoyu önünde Anayasa Mahkemesine çağrımızdır, Emre İper’in hapiste olması hepimizin sorunudur ve sona erdirilmelidir"

Avukat Yiğit Akalın


AVUKAT YİĞİT AKALIN: DERHAL TAHLİYE EDİLMELİLER

Tebliğname ile ilgili Avukat Kazım Yiğit Akalın ise çok çarpıcı bir değerlendirme yaptı. Avukat Akalın, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın bu görüşünün Sözcü davasını da etkileyeceğini vurguladı. Akalın “Sözcü davasında da aleyhe delil olarak gösterilen yazı ve haberler, tamamen basının haber verme, eleştiri hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiğidir. AHİM içtihatları ve düzenlemeler bunu çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Sözcü gazetesi davasında da bu görüş gereğince, tüm sanıklar hakkında beraat kararı verilmesi gerektiği artık zorunluluktur” dedi.

“YARDIM SUÇU OLUŞMAMIŞTIR”

Avukat Kazım Yiğit Akalın’ın değerlendirmesi şöyle: “Çok açık bir şekilde, Cumhuriyet gazetesinde yer alan haber ve yazıların; Basın Kanunu, Anayasa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AİHM içtihatlarının öngördüğü ilke ve standartlara göre basının bilgi edinme, yayma, eleştirme ve yorumlama haklarını içerdiği, kesin olarak herhangi bir suç unsuru taşımadığı belirtilmiştir. Bu nedenle de kesin olarak terör örgütüne yardım suçunun oluşmayacağı görüşü bildirilmiştir. Ahmet Şık’ın yazı ve tweetleri konusunda da terör örgütüne yardım suçu olmayacağı ancak başkaca suçlar olabileceği nedeniyle bozma istenmiştir.”

“Dosya bu görüş ile birlikte Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin önüne gitmiştir. Dairenin de Ahmet Şık dışındakiler hakkında istenen bozma talebine uyacağını bekliyoruz ve ayrıca Ahmet Şık hakkında da beraat yönünde bozma kararı vereceğini düşünüyoruz. Diğer yandan tebliğnamedeki görüşler ortaya koymuştur ki, şu an İstinaf Mahkemesi kararından sonra tekrar cezaevine giren kişilerin cezaevinde kaldıkları her dakika özgürlüklerinden çalınmaktadır. Ümidimiz Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin ivedilikle dosyayı ele alıp, bozma kararı ile birlikte cezaevinde bulunan yazar ve yöneticilerin derhal tahliyelerine karar vermesidir. Ya da en azından en kısa zamanda bu kişilerin infazlarının durdurulmasına yönelik karar vermesini bekliyoruz.”

AVUKAT RAMAZAN BULUT: İLGİLİ CEZA DAİRESİ KARARINI BİR AN EVVEL VERMELİ

Avukat Ramazan Bulut ise “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamede belirttiği sirayet yolu üstü kapalı bir yargılamanın yenilenmesi müessesesidir. Savcılık şunu demek istiyor 'Ortada bir suç yoktur.' Dolayısıyla temyiz hakkı olmayıp da cezası kesinleşenler de bundan faydalanmalı. Eğer ilgili ceza dairesi savcılığın bu talebine uyarsa daha önce haklarında verilen cezalar kesinleşen ve halihazırda ceza evinde bulunan bir kısım sanıklar da bu bozma kararından yaralanacaktır. Bu nasıl olacak? Yargıtay yeni bir esas açarak cezası kesinleşenler ile kesinleşmeyenleri aynı esasa kaydedip yargılamayı bu esas üzerinden yürütecektir. Bu, gerek usul ekonomisi ve gerekse bir takım mağduriyetlerin giderilmesi açısından son derece olumlu bir yöntemdir. Dosyanın bu hale gelmesinin nedeni ise istinaf mahkemelerindeki temyiz sınırıdır. Biz bunu bu mahkemeler kuruldu kurulalı dile getiriyoruz. Ancak hâlâ bir düzeltme yoluna gidilmedi. Oysa biri insanın hürriyetinden daha ne acil olabilir? Şu anki uygulamada daha hafif bir suça bir denetim yolu sağlanmışken, daha ağır suça iki denetim yolu sağlanmaktadır. Örnek vermek gerekirse örgüte üye olmamakla birlikte yardım suçundan 3 yıl ceza alan birisi şu an ceza evinde hükümlü iken aynı davada örgüt üyeliğinden 7 yıl alan ise hâlâ dışarıda olabilmektedir. Savcılığın bu tebliğnamesi ile ortada bir mağduriyetin olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle ilgili ceza dairesi bu dosyada hükümlüler bulunduğundan davayı öncelikle görüp kararını bir an evvel vermesi gerekmektedir. Bu da yeterli değildir. Bu ucube usule bir an evvel son vermek için yasama da elini çabuk tutmalıdır.” değerlendirmesinde bulundu.

Avukat Fahri Emeksiz


"YARGITAY SAVCILIĞININ BU SON TALEBİ İLE SÖZCÜ DAVASI ARTIK ÇÖKMÜŞTÜR"

Avukat Fahri Emeksiz ise Yargıtay’ın kararı ile ilgili şunları söyledi: “Sözcü gazetesinin haksız ve hukuksuz yere yargılandığı davada, baştan beridir yüksek sesle söylediğimiz ‘gazetecilik suç değildir’ beyanımızı, bugün Cumhuriyet gazetesi davası ile ilgili temyiz incelemesinde Cumhuriyet Başsavcılığı da aynı şekilde söylemiştir. Zaten yerleşmiş Yargıtay içtihatları ve uluslararası normlar da buna paraleldir dolayısıyla Sözcü davasının hukuksuzluğu bu Tebliği name ile birlikte. Bir kez daha ortaya çıkmıştır salt habercilik suç değildir. İnsanlar boş yere ve halen cezaevindedir. Hukuk eliyle zulmü yapılması vicdanlarda onulmaz yaralar açmıştır. Yargıtay savcılığının bu son talebi ile Sözcü davası artık çökmüştür.”