Türkiye ile ABD, daha doğrusu “Avrupa-Atlantik İttifakı/NATO” arasında tarihin en ciddi kırılması yaşanıyor.
Ankara’nın batı ittifakının aleyhte bütün girişimlerine rağmen Rusya’dan S-400 satın alması, Suriye’nin ABD öncülüğündeki batı ittifakı tarafından kontrol edilen kuzey doğu bölgesine askeri operasyon yapacağını duyurması, bu kırılmanın en önemli somut sonuçlarıydı.
Bugünlerde “Türkiye gerçekten Suriye’de ABD’ye rağmen adım atar mı? Fırat’ın doğusuna girer mi?” diye soranlara, “Türkiye ABD’ye rağmen S-400 alır mı” sorusunu ve işin sonucunu hatırlatarak yanıt veriyorum.
Evet, Türkiye “Fırat’ın doğusu”nda, bütün sınır boyuna olmasa da YPG/PYD’nin (daha doğrusu PKK’nın) hareket alanını daraltabilecek bazı bölgelere girebilir, hatta Kuzey Irak’taki Bamerni ve Başika’daki gibi askeri üsler kurabilir. Ancak bunu ABD’ye rağmen değil, ABD’nin onayıyla yapabilir.
Nereden mi çıkarıyorum?
Taşları yerine yerleştirip, çıkan fotoğrafa bakıyorum:
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ABD heyeti Ankara yolundayken “Güvenli Bölge” için adım atacaklarını duyurması, Ankara’da kritik görüşmelerin başladığı dakikalarda ABD Savunma Bakanlığı’nın Türkiye’nin “tek taraflı” adım atmasının “kabul edilemez” olduğunu ilan etmesi perde önündeki gelişmeler.
Bir de perde gerisinde bulunan daha önemli detaylar var.
Ankara’ya heyet gönderen ABD yönetimi, Türkiye ile Suriye’deki YPG/PYD bölgesi arasına güvenli bölge kurmasına tamamen karşı çıkmıyor. Ancak, bunu “ABD-Türkiye ortak operasyonu” olarak yapmak istiyor.
Türkiye ise “ABD-Türkiye Ortak Operasyonu” olarak öngörülen Münbiç Operasyonu’nun akıbetini dikkate alarak, kontrolün daha fazla Türk Silahlı Kuvvetleri’nde olacağı bir modelde ısrar ediyor.
ABD, IŞİD karşısındaki en büyük kozu YPG/PYD’den vazgeçemiyor ve Türkiye’nin istediği modelin “YPG/PYD’yi hedef alacağı” gerekçesiyle, Türkiye’nin teklifine sıcak bakmıyor.
ABD’nin İran ile yaşadığı büyük kriz, Suudi Arabistan ve Mısır gibi bölgesel müttefiklerinden beklediği katkıyı görememesi, Rusya’nın Ortadoğu’da sürekli mevzi kazanarak gücünü artırması gibi detaylar ise Türkiye’yle ipleri tamamen koparmasının önüne geçiyor.
Bu arada Esad rejiminin ateşkesi bitirdiği İdlib, Türkiye ile Esad’ı destekleyen Rusya arasındaki tansiyonu yükseltiyor ve ABD, bunu fırsata çevirip Türkiye’yi Rusya’dan koparmak istiyor.
ABD kamuoyuna yönelik vaatlerinden geri atmak istemeyen Başkan Donald Trump, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Türkiye kamuoyuna vaat ettiği adımlardan tamamiyle vazgeçmesini beklemiyor.
Yapılan askeri ve diplomatik görüşmelerde hem ABD, hem Türkiye, bütün olumsuzluklara rağmen “tek taraflı” adımlardan kaçınılması konusunda hemfikir oldu.
Bu detaylar birlikte analiz edildiğinde şu sonuçla karşılaşıyoruz:
ABD Yönetimi, Suriye’de “ABD Türkiye’ye teslim oldu, geri adım attı” analizine neden olacak bir gelişmeye göz yummayacak. Zira bölgedeki askeri gücünün bunun için yeterli olduğunu düşünüyor. Ancak ciddi bir askeri tavır ortaya koyarak Ankara’yı “Washington izin veremeyince Türkiye geri adım attı” durumuna da düşürmek de istemiyor.
Diğer taraftan Washington yönetiminin Türkiye’yi kaybetmeme konusunda yaşadığı ikilemin farkında olan Ankara, S-400 adımını attıktan sonra yaşananları bir test olarak görüyor ve S-400 meselesinde olduğu gibi güvenli bölge konusunda da çıtayı indirmiyor.
Neticede “tek taraflı” olmayacak tek çözüm var.
Ankara’nın YPG/PYD kontrolündeki bölgede ABD’nin de hemfikir olduğu bazı “cepler” oluşturması ve oralara konuşlanması.
Yakın zamanda iki ülkenin ortak kararıyla bu yönde gelişmeler olursa şaşırmayın.