HABERTÜRK TV kanalında “Gerçek Fikri Ne” adlı program vardı. Katılanlar profesör, doçent olmuş, doktora yapmış analizci, keskin gözlemci, araştırmacı, halkın nabzını okumada iddialı kimselerdi. “23 Haziran seçiminde İstanbul’da ipi kim önde göğüsler?” konusunu tartışıyorlardı.
“Bayramı bekleyelim” dediler.
Tayyip Erdoğan, İstanbul için nasıl bir seçim stratejisi izleyecek onu görelim. Kızgın, öfkeli, yaralayıcı, kamplaştırıcı, “kendisine oy vermeyenleri bile vatan haini, terörist ilan edici ve onlar şeytan, biz melek demeye getirici” acı dili mi kullanacak? Bu dil 24 Haziran cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde ona ve ittifakına oy getirdi fakat 31 Mart belediye seçimlerinde, ekonomik krizle birleşince, 10 büyükşehirde ve İstanbul’da ters tepti.
Bu dil, silah oldu.
Kendi kendini vurdu.
Binali Yıldırım, yüzde 60’ın üzerinde oy alırım diye umuyordu, yüzde 48’i zor buldu. Reis’in acı dili, İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’ndan asla kopmayacak beton gibi bir seçmen kitlesini aynı safta birleştirme, güçlendirme, pekiştirmeye (konsolide) yardım etti. Bayram sonu İstanbul’un 39 ilçesinde miting yapmaya başlayınca acaba yine aynı dili mi kullanacak, görelim dediler.
Bayram ola, hayrola!

★★★

Dr. Gülfem Saydam Sanver, Tayyip Erdoğan’ın TV kanallarında görünmesi çok fazla fakat etkisi en aza indi. İzleyeni çok azaldı. Buna karşılık Ekrem İmamoğlu, birkaç kanal hariç medyada çok az yer alıyor fakat izleyeni, umutlanmak isteyeni, ona çarşıda-pazarda, iftarda, sahurda sarılarak huzur bulan takipçisi çok fazla diye özetleyeceğim bir karşılaştırma yaptı.
Bence bu doğru tespitti.
Reis’in izleyeni kalmadı.
Ekrem’in reytingi patladı.
Reyting, İngilizceden araklama, TV’lerde izleyici ölçer anlamına gelen bir kelime, bizim dilimize de girdi. TV’lerin kanı, canı reyting almak üzerine bina ediliyor.
Reytingin yoksa!
Öl daha iyi!

★★★

Ekrem İmamoğlu’nu ekrana çıkartan reytingi patlatıyor. Bu yüzden dünün yüksek izleyici getireni Tayyip Erdoğan için “ekran tekeli” olup, her konuşmasını aynı anda 25 kanalda birden yayınlayanlar şimdi Ekrem İmamoğlu’nun üzerinden reyting kapmak için saç saça baş başa kavgaya tutuştular. CNN Türk’ten Ahmet Hakan ile HABERTÜRK’ten Didem Arslan Yılmaz “Bel altı vurmam. Çirkeflik yapmam. Patronun ayağına gidip sunucu kovdurmam. Ekmekle oynamam” diyerek birbirlerini lekeleme yarışına girdiler.
Reis’in izleyicisi bitti.
Reisçilik can çekişiyor.
Reisçi gazeteler ile kanallar eskiden “çanak sorularla” doğrudan iktidar adamlarını parlatıyorlardı, şimdi Ekrem İmamoğlu’nu çağırıp, “tuzak sorularla” dolaylı yoldan Reis kolluyorlar.
Bayram sonunu bekleyelim!
“Çanakçı” gazeteciliğin, “Tuzakçı” gazeteciliğe nasıl dönüştüğünü hayretle, ibretle izleyelim.

KALEMİN GÖR DEDİĞİ

Garip-gurebayı da kaptırdı!


2002 yılında Tayyip Erdoğan, Kur’an-ı Kerim’den ayetler okuyarak “fakir- fukara, garip-gureba” kelimelerini ağzından düşürmezdi. Kentlerde, özellikle İstanbul’da yoksulların yaşadığı çevre semtlerinde en büyük ilgiyi o yıllarda kurduğu partisi ile Tayyip Erdoğan görüyordu. Söylemi oylara yansıdı, iktidar oldu. Garip-gureba- fakir-fukara desteği sayesinde 17 yıldır (İstanbul Belediye Başkanlığı’nı da sayarsan 25 yıl) koltuktan inmiyor. Fakat bu kez, durum ciddi. Partisi, büyükşehirlerde ve İstanbul’da çevrenin partisi olmaktan çıktı, merkezin yani varlıklıların, Ankara’da dikilen gösterişli Külliye Saray’ın partisi durumuna geldi. Ekrem İmamoğlu, Kadir Gecesi 15 bin kişi önünde Maide Suresi’nin 8. Ayeti’ni hem Arapça ve hem Türkçe okuduktan sonra; “Önümüzdeki vazife yıllarında İstanbul’da gariplerin, ezilmişlerin ve mazlumların olmaması bizim için en değerli duruş olacaktır” dedi. Fakir-fukaraya, garip-gurebaya İmamoğlu sahiplendi, onlara “sınıf atlatacağı” umudunu veriyor.