Ankara’da yüksek güvenliği olan bir hapishanede tutukluydu. Ancak avukatı ve aile yakınları onu görebiliyordu.
Tuhaf şeyler oldu.
Bir gün onu aldılar.
Psikoloğa götürdüler.
Psikolog ona “Kendini baskı altında hissediyor musun?” diye sordu. “Fetullah’ın Belediyeler İmamı” sanık, “Hayır sağlığım ve aklım yerinde” diye cevap verdi.
Bir gün geçti.
Ziyaretçin var dediler.
Kim diye sordu sanık.
Bir gazeteci dediler.
Gazeteci akrabam yok.
Seninle konuşacak dediler. Bir gazetecinin, yakın akrabası olmadığı halde, bir sanıkla görüşme yapabilmesi için bakanlıktan izin alması gerekir.
İzin almış.
Görüşme başladı.
Gazeteci, “Seni hapishaneden çıkartırız, FETÖ’cü damgası yemekten kurtulursun. Hapishanede çürüyüp gitmezsin” diyordu.
Özgür yaşarsın.
Seni paraya boğarız.
Fırsatlar sunarız.
İş kurarsın.
Dediğimi yap.

★★★

Gazetecinin adı önemli değil, bu yazının amacı zaten o gazeteciyi anlatmak değil. Bu gazeteci, hapishane görüşmesinde FETÖ’nün sözde “Belediyeler İmamı” olduğu ve Aydın Büyükşehir Belediyesi ile ASKİ’de “danışmanlık adı altında” ihaleye fesat karıştırmaktan yargılanan ve 9 yıldan 22 yıla kadar hapsi istenen Erkan Karaarslan adlı sanığa “yapacağın çok basit” diye yol gösterdi.
İftira at.
Yalan söyle.
CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Ekrem İmamoğlu ile Aydın Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu aleyhine ifade ver, Fetullahçı olduklarını söyle.
Hapisten kurtul.
Yoksa içeride çürürsün.

★★★

Benim senaryolaştırarak yazdığım bu tuhaf ifade mahkeme zabıtlarına girdi. Ekrem İmamoğlu ile Özlem Çerçioğlu’na; “Fetullahçı...” diye iftira atması istenen sanık Erkan Karaarslan’ın  “bakanlar bana ve aileme ulaştılar” diyen sözleri de mahkeme zabıtlarında var.
1 bakan değil.
Bakanlar!
Mahkeme kayıtlarına giren bu ifadeler üç gün önce gazetelerde haberler arasında çıktı.
Kaynayıp gitti.
Unutulmaya yatırıldı.

★★★

Adalete bakın ne hale geldi?
Hapishane savcısı, psikoloğu, İstanbul’da yüzde 48’in üstünde oy alan Ekrem İmamoğlu’na “FETÖ üyesi lekesi vurma” aracı mı yapıldı? Savcı ve psikolog niçin böyle bir kumpasın aleti oldular? Kim görevlendirdi o gazeteciyi? Gazeteci sanıkla görüşme ve onu leke sürmeye zorlama planını kiminle beraber yaptı? Sanığın ailesiyle de görüşen bakanlar kim?

KALEMİN GÖR DEDİĞİ

Ulvi Yanardağ!


Kalemini vurmak için kullanmadı. Kalemini kimseyi korumak için de kullanmadı. Para, pul, yüksek maaş peşinde hiç olmadı. Gazeteciliğini, ele aldığı olayın ardındaki gerçeği bulmak üzerine kurmuştu. Polis ve adliye haberlerini en sağlam, tarafsız, doğru olarak o yazardı. Polis bülteninin söylediği, savcı iddianamesinin yazdığı ile yetinmez izlediği haberi dört kaynaktan kontrol eder, sonra yazardı. Gazeteciler çoğunlukla “kendilerine aşık, narsist yapıda” insanlardır. O, “Ben... Ben... Ben...” diyen bir gazeteci olmadı. Çok eski arkadaşımdı. Gevrek gevrek gülerdi. Hürriyet’te ve Güneş Gazetesi’nde birlikte çalıştık. Aylar önce bir telefon konuşmamızda “Türkiye’de adalet ikiye çatladı. Bir: Talimatlı adalet. İki: Geciken adalet. Talimatlı adalet siyasetçinin aleti haline gelen adalet, geciken adalet ise dava çokluğu altında ezilen adalet” demişti. Adaletin esir alınmasına üzülüyordu. Ulvi Yanardağ hayata gözlerini yumdu.