ABD Başkanı Donald Trump’ın, 1967 yılından beri İsrail’in işgali altında bulunan Suriye’nin Golan Tepeleri ile ilgili olarak; İsrail’in egemenliğini tanıyacağını açıklamasıyla birlikte Orta Doğu’da yeni bir gerilimin işaret fişeği ateşlendi.
İsrail’in Golan Tepeleri’ni işgaline karşı; Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin kararları ve uluslararası camianın ciddi tepkileri olmasına rağmen, Trump bu konuda herhangi bir geri adım atmadı. Dahası, “İsrail’in, Golan Tepeleri üzerindeki egemenliğini” tanıyan kararnameyi de imzaladı.

DOĞAL GÜVENLİK DUVARI

ABD ve İsrail böylece, BM’nin “başkalarının topraklarını zorla ele geçirmenin kabul edilmezliği” ilkesini ağır şekilde ihlal etti. Yeni bir dünya düzenine doğru gidişin de yolunu açtı.
Golan arazisi; İsrail’in gıda ihtiyacının yüzde 70’ini karşılayan verimli topraklara sahip olmasının yanı sıra, topoğrafik yapısı özelliğiyle, Suriye sahasından İsrail’e yönelik yapılabilecek bir askeri harekâta karşı doğal güvenlik kuşağı oluşturuyor.
Golan’dan Suriye içlerine yönelik yapılabilecek bir harekâtta ise İsrail tarafına çıkış arazisi avantajı sağlarken, uzun menzilli silah ve gözetleme/dinleme sistemlerinin kullanılmasını kolaylaştırıcı bir özelliğe sahip.
Ayrıca İsrail, Golan Tepeleri sayesinde Lübnan hudut hattının doğu bölgesinde ilave 30 km’lik bir derinlik elde ediyor. Böylece Lübnan’ın doğu sınırını yaklaşık 60 km’lik hatla kavrayarak askeri bir harekât için kuşatıcı avantaj sağlıyor. 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Araştırma Merkezi Başkanı emekli Kurmay Albay Ünal Atabay, bir harita çizdi, o haritada çatışma bölgeleriyle, boru hatlarının geçeceği yerleri işaretli. O harita üzerinde bize şunları anlattı:

O TEPELER ENERJİ KORİDORU

“Golan Tepeleri, konumu itibarıyla; Suriye’nin doğusu (Fırat’ın doğusu) ve Irak başta olmak üzere Körfez ülkeleri için Akdeniz’e açılan bir kapının eşiği durumunda. Söz konusu ülkelerin/bölgenin
doğal gaz ve petrol boru hatlarının İsrail’in Hayfa Limanı’na ulaştırılması söz konusu olduğunda, Golan mecburi bir güzergâh konumunda.
Mısır dahil, Körfez ülkelerinin bir diğer boru hattı güzergâhı ise Tanf- Suveyda- Tel Rıfat uzanımı üzerinden Türkiye-Avrupa hattı olabileceğidir. Böyle bir durumda ise yine Golan Tepeleri; boru hatlarının kontrolünü sağlayabilecek coğrafi bir noktadadır.”
Golan Tepeleri’nin İsrail’in egemenliğine verilmesini Ünal Atabay, “Suriye’nin parçalanmasının ilk adımı” olarak değerlendiriyor. Atabay, sonraki aşamada tepelerin uzaktan emniyetini sağlayacak ikinci bir güvenlik kuşağının talep edileceğini, bu amaç için de Golan eteklerinden başlayarak Suveyda-Tanf hattına kadar uzanan bölgede bir Dürzi devleti/özerk bölgesinin kurulmasının gündeme gelebileceğini ifade ediyor.



YENİ KÜRT KORİDORU

Tanf bölgesinde halen ABD üssü ve askerleri bulunuyor. Suriye’den çekilme kararlarında bu bölge hariç tutuldu ve oradan çekilmeyeceklerini açıkladılar. ABD’nin, Tanf bölgesini niçin terk etmediğini Genelkurmay eski İç Güvenlik Dairesi Şube Müdürü Ünal Atabay şöyle değerlendirdi:
“Önümüzdeki süreçte, Suriye’nin doğusu-Deyrizor hattını Tanf bölgesi (ABD üssü) üzerinden Dürzi bölgesi ile birleştirmek suretiyle, Suriye’nin güneyinden Golan’a kadar uzanan yeni bir Kürt koridoru oluşturulacaktır. Diğer bir ifadeyle, Suriye’nin kuzeyinde imkansızlaşan Kürt koridorunu, Suriye’nin güney hattından sarkıtarak Golan ile birleştirmeyi hedefliyor. İşte Golan, böyle bir kritik noktada.”
Olayların yaşandığı bölgelerle, boru hatlarının güzergahları arasındaki bağlantı düşünüldüğünde Golan’ın bu yönden önemi de ortada.