Bugün ülkemizde işkence, kötü muamele başta olmak üzere bir çok sorun aşıldıysa, bunda Avrupa Birliği (AB) kriterlerine uyumun büyük yeri var. AKP hükümeti döneminde de önemli adımlar atıldı. Ancak bir yere kadar. Şu anda AB’nin algısı, Türkiye’nin Kopenhag siyasi kriterlerinden ve Batı’dan uzaklaştığıdır. Eğer, böyle bir şey yoksa siyasi reformlarını yapmasını istiyor.
Daha önce Avrupa Birliği Bakanlığı vardı. Şimdi, Dışişleri Bakanlığı’na bağlı başkanlık çalışmaları yürütüyor. Olumsuz algıyı düzelttiğimizde ve bazı kriterleri yerine getirdiğimizde vize serbestisi de gündeme gelebilecek.

YARGI PAKETİ

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, yargı paketinin bir an önce TBMM’de ele alınması için hazırlıkları yapmıştı. Teklif, AKP grubuna verildi. Bazı değişiklikler yapıldı. Sarayda, MHP grubunda incelemeler yapıldı. Sonuçta, teklif TBMM Adalet Komisyonu’na bile getirilemedi.
Eylül ayının son haftasında, Cumhurbaşkanlığı’ndan gelecek son halini AKP’nin hukukçu milletvekilleri yeniden inceleyecek. MHP ile yapılacak görüşmelerden sonra Ekim ayında TBMM Genel Kurulu’nda ele alınması planlanıyor. Yargı reformunun yanında insan hakları ihlallerini önlemeyi amaçlayan eylem planı da yakında açıklanacak.
Türkiye üzerinden batı ülkelerine kaçak giden Türk vatandaşları geri alınıyor. Ama batı ülkeleri, Türkiye’den her geçenin alınmasında ısrarcı. Türkiye’nin 3.ülke vatandaşları için ise geri kabulü Türk vatandaşlarına vize serbestisi sağlamadığı için uygulamayacağı geçen yılın Ekim ayında AB’ye iletmişti.

NİTELİKLİ OLANLAR

2015’te düzensiz göç krizi üzerine seri zirveler başlayınca AB, bunların ülkelerine gelmemesini istedi. AB, Türkiye’ye, göçlere karşı sadece parasal yardımda bulunabileceğini, nitelikli bazı kişileri de ülkelerine kabul edebileceğini bildirdi. 2015 krizi zirve yapınca Almanya işine yarayanı aldı. Ama yasadışı yollarla Almanya’ya gelen Suriyeli sayısı 1 milyon 100 bine ulaştı.
Türkiye üzerinden Yunan adalarına giden yabancı uyruklular yakalandığında ülkemize iade ediliyor. AB, geri kabuldeki her kişi için bir Suriyeli alabileceklerini bildirmişti. AB, bire bir sözünü tuttu ve bugüne kadar 23 bin Suriyeli aldı. İki taraf da, bu uygulamanın Suriyelileri Türkiye’de durdurma mekanizması olarak bunu görüyor ve bu durumun yasadışı geçişleri azalttığını düşünüyor.
AB’nin sözünü tutmadığı konular da var. Türkiye’den, ülkelerine gönüllü olarak gitmek isteyenleri alacaklardı. Bu sözü yerine getirmediler. AB’den, fonları Türkiye’deki Suriyelilerle daha hızlı tahsisini ve miktarın artırılmasını önerdik. 3 milyar avrodan 2.2 milyar avro harcandı, 800 bin avro harcanacak. İkinci üç milyarın ilk 450 milyonluk kısmı projelendirildi ve sözleşmelere bağlandı. Bunların bir kısmı Suriyeli öğretmenlerin maaşı olarak gidiyor, 900 milyon avrosu Kızılay üzerinden kart sistemi ile Suriyelilere veriliyor.

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ

Terörle mücadele mevzuatının da içinde olduğu 6 kriter gündemde. Terörün tanımı konusunda AB ile bugüne kadar hep ters düştük. Yüzünü kapatıp eyleme katılanların yasalarımızdaki tanımına AB karşı çıkıyor. Yüzünü kapatanların Terörle Mücadele Kanuna mı, yoksa normal ceza kanununa göre mi yargılanmaları konusunda da çözüme yaklaşılıyor. İfade özgürlüğü çalışması AB’yi tatmin edecek gibi gözüküyor. PKK, FETÖ ve bazı silahlı sol örgütlerin eylemlerini de dikkate alan AB, terörle ilgili düzenlemeler konusunda Türkiye’ye karşı esnekliğe hazır.
Avrupa Polis Birliği ile işbirliği anlaşması imzalanmasının da önünde bir engel yok. Ama, AB’nin istediği “Yolsuzlukla Mücadele Kurumu” oluşturulabilir mi? Geçmişte Yolsuzluklarla Mücadeleden Sorumlu Devlet Bakanlığı da vardı. AB, “Yolsuzlukla Mücadele Kurumu”nun bir an önce hayata geçirilmesini istiyor. Başka? Siyasi Etik Yasası, Siyasi Partilerin Finansmanı ili ilgili de yasal düzenlemelerin yapılmasını da gerekli görüyor. Gerekiyor ama bunlar TBMM’den bir türlü geçirilemiyor.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Aslan, mahkemenin iş yükünden kurtarılmasını önerdi. İnsan Haklarından Sorumlu eski Devlet ve  eski Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, Anayasa Mahkemesi’nin iş yükünü azaltmak için “İnsan Hakları Yüksek Mahkemesi” kurulmasının hem insan haklarına verilen önem, hem de Anayasa Mahkemesi’nin asli görevlerini yapabilmesi için gerekli görüyor.
Bekleyelim, görelim.