İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylarının televizyondaki buluşmalarından önceki süreçte mesleğimizdeki bazı profesyonellerin, hatta kimi yöneticilerin bile, işin temel kurallarını bilmeden o makamlara geldiklerini fark ettim.

★★★

Bu iddiayı neye dayanarak dile getirdiğime gelince...
Televizyon seyircisi, izlediği bir canlı yayın hakkında kişisel kanaat notunu vermek için akıl hocasına ihtiyaç duymaz. Seyreder, bitiminde notunu belirler; beğenir ya da beğenmez!.. Bu gerçek, tüm program türleri için geçerlidir. Kanaatler daha sonra gazete sayfalarında veya sosyal medyada yapılan yorumlarla kolay kolay değişmez. Hele ters algı yaratmak amacıyla sürdürülen gayretler, asla istenilen sonucu getirmez. Tam tersine “enayi yerine konulduğunu düşünen” seyircinin tepkisine neden olur.

★★★

Sizin de dikkatinizi çekmiştir.
Bazı berbat diziler, büyük reklamlar, tam sayfa gazete ilanları ve aşırı medya pompalamasıyla ekrana sürüldükleri halde, birkaç bölüm sonra yayından kaldırılıyorlar. Çünkü seyirci, ilgisini çekmeyen berbat dizileri, tanıtımların hatırı için seyretmiyor...

★★★

İsmail Küçükkaya’nın tam bir tarafsızlıkla yönettiği “Tarihi Buluşma” dan sonra genel kanı, Ekrem İmamoğlu’nun önde başladığı tartışmadan yine önde ayrıldığı, sönük geçen oturumun her iki adayın konsolide ettikleri seçmenleri etkilemeyeceği şeklinde oluştu.
Ama sonra yandaş gazete ve televizyonlarla, sosyal medyada, açık ara galibin Binali Yıldırım olduğuna yönelik yoğun propaganda bombardımanı ve ters algı operasyonu başlatıldı.
Bu da yetmedi, moderatör İsmail Küçükkaya’nın taraf tuttuğu, yayından önce Ekrem İmamoğlu ile buluşarak ona soruları verdiği iddia edildi.
Yani Binali Yıldırım’a kumpas kurulduğu öne sürüldü.
Böylece Binali Yıldırım’ın kumpası bozup, muhteşem bir başarı elde ettiği algısı yayılmaya çalışıldığı gibi, Küçükkaya linç hedefi haline getirildi.
Bu satırları yazarken linç, tüm şiddetiyle devam ediyordu.

★★★

Hemen belirteyim tarihi önemdeki bir yayından önce, moderatörün taraflarla görüşüp, programın prensiplerini konuşmasından daha doğal bir davranış olamaz.
Bir örnek vereyim:
2002’deki Tayyip Erdoğan-Deniz Baykal tartışmasına hazırlanırken iki tarafın kurmaylarıyla ayrı ayrı buluşup görüştüm. Erdoğan’ı kurmayı Ömer Çelik, Baykal’ı da Bülent Tanla temsil ediyordu. Çelik ile 2 kez buluştuktan sonra “Sizin dürüstlüğünüze güveniyoruz. Bir daha görüşmeye gerek görmüyorum” dedi. Tanla ile de 4 kez bir araya geldik. Yani 2 fazla buluşma oldu. Tabii Çelik’in bilgisi dahilinde. Hatta hiç unutmuyorum bunların birine Deniz Baykal da katılmıştı.
“Büyük Buluşma”dan sonra kamuoyundaki kanı, Tayyip Erdoğan’ın düelloyu kazanan taraf olduğuydu.

★★★

Hatırlarsınız İmamoğlu-Yıldırım arasındaki açık oturumdan önce de İsmail Küçükkaya’nın Binali Yıldırım’ı tutacağı yönünde iddialar ortaya atılmış ve yine korkunç bir linç yapılmıştı.
Spekülasyonlar havada uçuşurken program, herkesin gözü önünde ve şeffaflık içinde gerçekleşti.
Bitiminde iki aday da tarafsız yönetimi nedeniyle moderatöre teşekkür etti.
Ama sonra yandaşlar onun kumpas kurduğunu öne sürerek lince başladılar!..

★★★

Vicdanlara veda etmenin toplumu getirdiği yere bakar mısınız?
Tarafsız davranmak yetmiyor, moderatör ağzıyla kuş tutsa bile linçten kurtulamıyor!..