Tip 1 diyabetlilerin kurduğu bir takım olan Team1 bütün hastalara örnek oluyor. Diyabetin hayallerinin önüne geçmesine izin vermeyen ekip üyeleri, hem farkındalık yaratmayı hedefliyor hem de diğer hastalara önemli bir mesaj veriyor: Tip 1 diyabet hastaları isterlerse her sporu yapabilirler.

Tip 1 diyabet hastalarının yaşadığı sıkıntılara değinen İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Taner Damcı, çocuk hastaların aileleri tarafından fazla korumacı tavrı sebebiyle kişisel gelişimlerinde önemli sorunlar yaşadığını bir yandan da okulda diğer veliler tarafından dışlanarak bir ayrımcılığa maruz kaldıklarını vurguladı. Erişkin yaşlarda ise iş yaşamında ve hatta evlenmek istediklerinde dahi ciddi ayrımcılıklara maruz kaldıklarını vurgulayan Prof. dr. Damcı, hastalıkla ilgili önemli bilgiler verdi:

TEAM1 NASIL KURULDU?

Team1 takımı iki yıl önce bir araya geldi. Tip 1 diyabet ile ilgili bir farkındalık yaratmak için bu takımı kurmaya karar verdik. Farkındalık yaratmak istememizin pek çok amacı var; öncelikle hastalığa dikkat çekmek istiyoruz. İkincisi de hastalık taşıyan kişilerin toplumda karşılaştığı zorlukları aşabilmeleri için bir farkındalık oluşturmak ve ayrıca hareket etmeye, bu hareketin diyabet tedavisindeki önemine farkındalık yaratmak gibi pek çok amacımız var.

Ben koşucuyum, Gürkan Açıkgöz de koşucu. Gürkan, ben ve Türk Diyabet Cemiyeti toplandık ve böyle bir takım kuralım dedik. Novo Nordisk de bize koşulsuz destek oldu. Sonra bir duyuruda bulunduk ve bir toplantı yaptık iki yıl önce. İnsanlar yavaş yavaş katılmaya başladı. Küçük bir grup kuruldu önce, sonra duyula duyula büyüdü. Şu an takımımızda 11 koşucu var. Ama ne yazık ki pek çok Tip 1 diyabetli koşmaktan korkuyor. Biz Team1 olarak bu korkuyu kırmaya çalışıyoruz. Şimdi grubumuzdaki herkes için koşmak hayatlarının bir parçası haline geldi. Yayıldıkça hem koşucuların sayısı artacak hem verdiğimiz mesajlar güçlenecek.

ÇOCUKLARININ TİP 1 DİYABETLİLERLE EVLENMESİNİ İSTEMEYENLER VAR

Tip 1 diyabetli hastaların karşı karşıya kaldığı bir ayrımcılık var. Bu ayrımcılığın da iki türü var: Koruyucu ve dışlayıcı ayrımcılık. Koruyucu ayrımcılık aileler tarafından tip 1 diyabetli çocuklarına karşı aşırı korumacı kısıtlayıcı bir davranış biçiminden kaynaklanıyor. Bu durum da çocukların gelişimini ve kendilerini gerçekleştirmelerini engelliyor. Dışlayıcı ayrımcılıkta ise sigorta primlerinin daha fazla olmasından tutun da çocuğunun tip 1 diyabetli kişilerle evlenmesine karşı çıkanlara, işe almamadan maaşlarda eşitsizliklere, iş yerinde uğranılan mobinge kadar pek çok alanda dışlayıcı davranışlar var. İşte biz bunlara da bir farkındalık yaratmak istiyoruz. Tip 1 diyabetli hastaların yaşadıkları pek görülmüyor ama gerçekten çok zor şeyler yaşıyorlar.

Tabi aynı zamanda hareket etmek, koşmak, koşmanın sağlığa faydası, koşmanın iyiliğe ve başka insanların hayatlarına dokunmanın empati yeteneğini geliştirmesine olan etkisinden yararlanmak için de böyle bir koşu grubu kurduk.

ÇOCUKLAR OKULDA DIŞLANIYORLAR

Bu mesajlar okul ortamında öğretmenler için de önemli. Çocuğu tip 1 diyabetli olmasa bile sınıfında tip 1 diyabetli olan diğer anne babaların farkındalığı, çocuklar arasındaki iletişimde çok önemli. Çünkü ne yazık ki tip 1 diyabetli çocuklar okulda olumsuz etkileniyorlar. Bu çocuklara kendi anne babalarından ne öğreniyorsa onu yansıtıyorlar. Ama ne yazık ki bu çocuklar veli zorbalığı ile karşı karşıya olabiliyorlar. Veliler sınıflarında Tip 1 diyabetli bir çocuğu istemeyebiliyor. Bu çok korkunç bir ayrımcılık. Toplumsal farkındalığın bu anlamda da önemi var. Çocuklara verilen tip 1 diyabetli etiketi diğer çocukların ona davranışını etkiliyor; dışlanmasına sebep olabiliyor, öğretmenlerin yeterince bilgi sahibi olmamasına bağlı çocuğa davranış paternlerinde problemler olabiliyor. Ayrıca öğretmenlerin de tip 1 diyabetle ilgili bilgi sahibi olması önemli; çocuğun şekeri düşerse ne yapacak, şekeri yüksek çıkarsa ne yapacak?

Çocukları oyun oynamaktan alıkoyamazsınız. Bu onlara haksızlık olur ve hem de gelişimlerini engellemiş olursunuz. Tip 1 diyabetli çocuklar da oyun oynayabilirler ama hem kendilerinin hem de ailelerin insülin karbonhidrat ayarlarmaları konusunda bilinçlenmeleri gerekiyor. Ne yazık ki pek çok ebeveynde bilgi eksikliği var. Çocukların disipline bir hayata girmeleri çok zor ve bu yüzden anne babalar çocuklarıyla çatışıyor ve hatta onları suçlayanlar bile oluyor. Yani bu çocuklar zor koşullarda büyüyor.

Tip 1 diyabet hastaları her alanda kısıtlamalarla karşılaşıyorlar ve pek çok şeye korkarak bakıyorlar. Anlamsız korkular bunlar. Özellikle ailelerden gelen 'sen hastasın hareket etme, aman kendini zorlama bir şey olur' kültü var. Bu da hastaları olumsuz etkiliyor. Biz onu da kırmaya çalışıyoruz.

TİP 1 DİYABETLİ ORANI AZ DEĞİL

Diyabetin ana grupları tip 1 ve tip 2 diyabet. Bu hastaların çoğunluğu da tip 2 diyabet. Türkiye'de erişkin toplumdaki diyabet oranı bundan 10 yıl önce yaklaşık yüzde 15 civarındaydı. Ancak hızla artıyor. Son 10 yılda yeni bir tarama yapılmadı ama şimdi yüzde 20'lere yaklaştığını düşünüyoruz. Bu çok ciddi bir oran çünkü yaklaşık 15 milyon hasta yapıyor. Bunların yüzde 90'nından biraz daha fazlası tip 2 diyabetli. Dolayısıyla tip 1 diyabetli sayısı da, toplam oran çok büyük olduğu için aslında çok fazla.

Bu hastaların karşılaştıkları bazı problemler var; insülinleri devlet geri ödüyor ama mesela kan şekeri ölçüm çubuklarının sayısında, yeni teknolojinin geri ödeme sistemlerine girmesinde problemler var. Aslında Türkiye bu anlamda iyi ülkelerden bir tanesi ama yine de ideal değil. Özellikle Tip 1 diyabetli çocukların ve yetişkinlerin teknolojiye ulaşması konusunda bariyerler var. Dolayısıyla bununla da ilgili bir mesaj vermek istiyoruz. Tıp dünyasında hastaların teknolojiyi kullanarak sağlıklarını en fazla yükseltebilecekleri hastalık muhtemelen tip 1 diyabettir. Çünkü hem şeker ölçümü hem insülin infüzyon sistemleri, teknolojileri hızla ilerliyor ve tip 1 diyabette heyecan verici gelişmeler olacak gelecekte. Bunların çoğu teknolojik gelişimle ilgili olacak. Mesela devlet pompanın ucuz versiyonunu ödüyor ama sensörlü pompa var onun farkını ödemiyor, bu nedenle farkını hasta cebinden ödüyor. Bu da ciddi bir maliyet tabi. Dolayısıyla pek çok insan da bunu karşılayamıyor.

TİP 1 DİYABETLİ BİR HASTA NEDEN SPOR YAPMALI?

Tip 1 diyabet insülin eksikliği dolayısıyla ortaya çıkan bir hastalık. Eğer insülini iyi bir şekilde yerine koyarsanız tip1 diyabetli birinin sağlıklı insanlardan bir farkı yok. Dolayısıyla spor bana ne kadar fayda ediyorsa tip 1 diyabetliye de o kadar ediyor. Tip 1 diyabetli her şeyi yapar, yeter ki takibini ve insülin tedavisini, kendi bedeniyle ilgilenerek yapsın. Sporun hem keyfinden hem sağlığı artırıcı etksinden diğer insanlar kadar hatta belki de daha da fazla yararlanabilirler.

SPOR YAPARKEN NELERE DİKKAT ETMELİLER?

Şekerlerini ayarlamaları gerekiyor ki bu bir tecrübeyi ve kendini takip etmeyi gerektiriyor. Spor yaparken sağlık kuruluşlarından, hekimlerinden, Türk Diyabet Cemiyeti gibi sivil toplum kuruluşlarından destek alabilirler. Spor yaparken bilinçli olmak önemli ama o bilgileri aldıktan sonra bunu kendi hayatlarına adapte etmeleri de gerekiyor. 'Spor yaptıklarında şekerleri nasıl değişiyor, ne yediklerinde nasıl değişiyor, yaptıkları spor türüne, süresine ve şiddetine göre insülini ne kadar azaltmaları gerekiyor, karbonhidrat alımını ne kadar artırmaları gerekiyor, şekerleri kaçken spora başlamaları gerekiyor, saat kaçta spor yapmaları gerekiyor, yemek yedikten ne kadar sonra spor yapmaları gerekiyor?' gibi bilmeleri gereken şeyler var. Bu bilgiler de hastaya göre değişiyor. Biz genel bilgileri kendilerine veriyoruz sonra onların deneyimleyerek kendilerine uygun olanı bulmalarını bekliyoruz.

Bu bilgilere Türk Diyabet Cemiyeti'nin internet sitesinde ulaşabilirler. Cemiyet telefonla da ücretsiz danışmanlık veriyor. Cemiyet olarak bütün işbirliklerine de açığız ve elimizden geleni yapıyoruz. Amacımız da zaten diyabetin etkisini toplumsal ve bireysel düzeyde azaltmak.

Team1'ın kurucusu Gürkan Açıkgöz, 5 kıtada 5 ultra maratonu koşan Tip 1 diyabetli ilk sporcu. Bu konuda hastalara örnek olmaktan gurur duyduğunu belirten Açıkgöz, bu başarısındaki yolculuğunu anlattı ve çok önemli mesajlar verdi:



2 sene önce başlayan Team1 hikayesinin bugün önemli bir adımını daha atıyoruz. Aslında hep süregiden bir eğitim verme durumumuz var fakat hem sayımız bu kadar artmışken hem de bir işleri baştan alalım diye böyle bir eğitim toplantısı düzenledik. Herkes çok şey aldı eğitimden.

Ben 27 senedir diyabetliyim. 27 sene önce öğrendiğim bir şeyi hala sürdürürken bile bir sürü şey değişiyor; yanlışa doğru evrilebiliyor ya da tıbbi yaklaşım değişebiliyor. Dolayısıyla bu eğitimleri sürekli tekrarlamak çok faydalı. Ayrıca aslında şekerimi regüle etmeye çalışırken spor gibi bir şeyi de alıyorum içine. Spor yapmak şeker seviyesinin olması gerekenin dışına çıkmasına da sebep olabilir; yani iyi bir şey yapıyorum derken kötü bir şeye sebep olabilirim. Ama ne yapmamız gerektiğini bilmek korkuyu azaltıyor. Galiba bu eğitimden sonra herkes daha güvenle koşuyor olacak; herkes daha uzak hedefler belirleyecek kendisine. Şunu biliyorum birçok çocuk ve erişkin bizi takip ediyor, bizi örnek alıyor. Bir şekilde örnek alınıyorsanız doğrusunu yapmak zorundasınız.

Team1 olarak ilk hedeflediğimiz yarış Antalya maratonunda 10 km mesafesini koşmak. Bu yüzden haftada 2 gün eğitmenlerimizle birlikte Maltepe'de antrenman yapmaya başladık. Yaptığımız duyurularla Tip 1 diyabetli birçok arkadaşımız geldi. Hiçbiri daha önce hiç spor yapmamış ama bir vesile ile bizle birlikte başlayıp şimdi 10 km mesafesini her yarışta biraz daha iyi koşan yarışçılarımız haline geldiler.

İLK BAŞTA KİMSEYE DİYABETLİ OLDUĞUMU SÖYLEMEDİM

Daha önce motocross yapıyordum ve o zamanlar kimseye söylemiyordum diyabetli olduğumu. Çünkü 'bir sorun olur' diye kimse sizinle bir şey yapmak istemiyor. Hatta ilk başta katıldığım yarışlarda da söylemiyordum. Katılmamı istemezlerse ve sorun ederlerse diyecek bir şeyim yok sanıyordum ve öyle bir hakka sahip olup olmadığımı bile bilmiyordum. Ama şimdi üstüne basa basa söylüyorum: 'Ben diyabetliyim ve bu yarışta koşacağım. Siz gerekli önlemleri aldınız mı?'

Koşmaya ilk başladığımda bazı sorunlar yaşadım. Bu sorunları nasıl aşmam gerektiğini önce kendim keşfetmeye çalıştım ve sonra doktoruma danıştım. Taner hocaya çok danıştım tabi ki çünkü o hem bir endokrinolog hem de bir koşucu. Böylece neredeyse 12 senedir iletişim halindeyiz. 10 senedir antrönörüm olan Utku Eryaşar ve Faruk Kar'dan da çok şey öğrendim. İlk başta küçük küçük koşarken sonra onlara 'ben ultra maraton koşmak istiyorum' dedim. Bir süre tek başıma koştuktan sonra 'aslında bunları benim kadar vakit ayıran herkes yapabilir' diyerek Türk Diyabet Cemiyeti çatısı altında bir takım kurmaya karar verdik ve bugün de Team1'in ikinci yılını kutluyoruz. Çok iyi geri dönüşler alıyoruz. Bu iki sene içerisinde iyi yol katedebildik. Katılan arkadaşlarımız bunu sürdürebilir hale getirebiliyor ve bu şekilde diyabetlerini daha iyi yönetip daha mutlu ve sağlıklı insanlar oluyorlar. Sağlıklı insan daha dürüst insan da oluyor aynı zamanda. Belki toplum olarak da biraz daha sağlıklı olsak daha iyi işler yapabileceğiz. Bu iyi şeylere bir şekilde katkı sağlıyoruz belki.

Çok başarılı bireysel olarak koşan tip 1 diyabetli sporcu ama takım olarak dünyada iki tane tip 1 diyabetlilerden oluşan takım var. Amerika'da bir bisiklet takımı var ve Türkiye'de biz varız. Dünyada koşuda galiba sadece bizim takımımız var. Başka takımlar varsa da tanışmak isteriz.

5 KITADA MARATON KOŞTU

Ben zaten ultra maraton koşmayı hedeflemiş ve çalışmalarıma başlamıştım ve uzun süredir hayalini kurduğum bir seri vardı. Bu seri 5 kıtada 5 farklı ultra maratondan oluşuyor. İlk olarak 2018'in Mart ayında Vietnam'a gittim ve bu yarışı genel klasmanda 2., erkeklerde 1. tamamladım. Sonra Temmuz'da Norveç'te yarıştım antrenörümle beraber ve bu yarışta 1. olduk. Yarışın 3. ayağı Eylül'de Bolivya idi. Orada genel klasmanda 2. oldum. Sonra Kasım'da Afrika yarışı vardı ve orada da 3. oldum. Ayrıca yıl içinde en yüksek puanı toplayarak 2018'i şampiyon tamamladım. Bu benim hayal ettiğimin çok ötesindeydi. 2019 Mayıs ayında da Avustralya yarışı vardı ve serinin en zor yarışıydı. Hatta o dünyanın en uzun yarışı çünkü 522 km'den ve 9 etaptan oluşuyor. O yarışı ise 8. tamamladım. Böylece 2019'da continental challenge'ı tamamlamış oldum. O sertifikaya sahip olan dünyada 4. kişiyim. Bütün bu yarışlarda zaten diyabet hikayemi de anlatarak başvurmuştum. Böylece bana bu hikayemi anlatma fırsatı da verdiler. Dolayısıyla bütün dünyadaki diyabetlilere 'hayal etmekten vazgeçmeyin ve gerçeklerinizi doğru yönetirseniz istediğiniz hayalinizi gerçekleştirirsiniz' deme fırsatı buldum. Şu anda birçok ülkeden insan benim bu etabı bir diyabetli olarak tamamladığımı biliyor ve örnek gösteriliyorum. Bu da ayrı bir gurur benim için. Ayrıca bu beş yarışı tamamlayan ilk tip 1 diyabetliyim. Öyle bir şey gelişti ki iki sene üst üste şampiyon olarak tamamladım bu seriyi.

Diyabetliler herhangi bir şeyi 'ben hastayım, bunu yapamam' diye düşünmesinler. Bu şekilde hissederek hayatı kaçırıyor aslında. Çünkü dışarıda bir hayat var onun içinde olmak lazım, onun içini doldurmak lazım; diyabetle ya da anlamsız bir şeyin içinde sıkışarak değil, ben ne istiyorsam onunla doldurmalıyım. Evet, diyabet benim bir gerçeğim o gerçeği ben ne kadar iyi bilirsem o kadar iyi çözebilirim ve o gerçekle birlikte hayallerimi gerçekleştirebilirim.