Sırtını güce dayayanlar kamu kaynaklarını bin bir metotla yağmalıyor. Onlar için kurallar değişiyor, yasalar çıkıyor. Ya da çiğneniyor.

Akraba/partili olmasalar, gelmeleri imkansız pozisyonlara paraşütle indirilen, devletten ya da kamu sermayeli şirketlerden banka hesaplarına ikişer üçer maaş akan şahsiyetler, bu unvan ve görevlere sahip olmayı doğal hakları gibi görüyor.

Onların devlet malına, parasına zahmetsizce sahip oluşunun adı milliyetçilik, vatanseverlik, maneviyat,  dindarlık v.s. olurken, liyakati, kuralları hatırlatan gazeteciler terörist ve vatan haini oluyor. Çünkü kimin terörist kimin vatan haini kimin milliyetçi olduğunu haykırdıkları cihazlar güç sahiplerinin elinde.  Bazen onların elinde  bazen de besledikleri sinsi gülüşlü propaganda heyetinin klavyesinde, mikrofonunda.

★★★

Kamu kaynaklarının, doğal zenginliklerin yağmalandığı yerde, kamu yönetiminin dayandığı zemin sağlam duramaz.

Sayıştay denetimi dışında bir A.Ş. olarak kurgulanan (Başkanı Cumhurbaşkanı, başkanvekili ise onun damadı Hazine Bakanı olan) Türkiye Varlık Fonu A.Ş.’nin (TVF) içler acısı denetim hikayesini anlatacağım.

2020 yılının ortasındayız değil mi?

TVF’nin 2018 yılı denetim raporları TBMM’de yeni görüşüldü. Dokuz ay gecikmeyle. Sayıştay denetimi dışında da olsa kanun şöyle diyor: “TVF’nin mali tabloları bağımsız denetim ile incelemeye tabi.  O raporlar her yıl ekim ayında TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülsün.”

TBMM’de Ekim 2019’da yapılması gereken TVF görüşmesi dokuz ay gecikmeli yapılabildi.

Plan Bütçe Komisyonu’nun CHP’li üyeleri kapsamlı bir şerh raporu hazırladı. Oradan bazı özet başlıklar:

LÜTFEDİP GELMEDİLER

- Denetim raporları Ekim 2019 yerine Mart 2020’de TBMM’ye ulaştı.

- Üyelere hemen dağıtılması gereken denetim raporları, TBMM çalıştığı halde bir ay geciktirildi.

- Raporların ekinde yer alan 3/1152 sayılı Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üyelere dağıtılan raporlarda yer almadı.

- Bu tezkereyi kimin imzaladığına dair sorulara cevap verilmedi.

- Denetlenen yıl olan 2018’deki yöneticilerden sadece ikisi geldi. Mevcut yönetim kurulu üyelerinden de hiçbiri (genel müdür hariç) komisyon toplantısına katılmadı.

- Sadece TVF yöneticileri değil, TVF’ye devredilmiş şirket kuruluşlarının üst düzey yöneticileri ve temsilcileri de. Ne Ziraat, ne Halkbank, ne THY, ne BOTAŞ, ne PTT, ne Borsa İstanbul, ne Eti Maden, ne Çaykur ne diğer şirketler. Ve ne de bağımsız denetim raporunu hazırlayan elemanlar.

- TVF’nin 2018 yılı denetim raporları Cumhurbaşkanı’na bağlı olan Devlet Denetleme Kurulu (DDK) üyesinin gözetimi altında hazırlanmış.

(“Ne var bunda” diyebilirsiniz, demeyin. Çünkü DDK üyesini Cumhurbaşkanı atıyor. Aynı Cumhurbaşkanı, denetlenen TVF A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Başkanı.)

AKP iktidarının kıdem tazminatına göz koyduğu bir dönemde “paralel bir Hazine” gibi çalışan TVF üzerindeki esrarengiz perde bir türlü çekilemiyor, gördüğünüz gibi.

Bütün bunlar niye önemli? Çünkü kendi yöneticilerinin beyanına göre TVF, Türkiye’nin merkezi bütçesinin yaklaşık yüzde 40’ına tekabül eden yaklaşık 33.5 milyar dolar kaynağa hükmediyor da ondan.

Böylesi bir kamu varlığı bu büyüklük işte bu kadar keyfi ve sorumsuzca denetleniyor.


RUSYA İLE ORTAK FONA NE OLDU?


TVF’nin, bundan üç yıl önce Rusya ile ortak bir fon kurduğunu hatırlayan var mı? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2017’deki Moskova’ya günübirlik ziyareti sırasında kurulan fonun hacmi 1 milyar dolar olarak açıklanmıştı.

Hatta o dönem bizim yetkililer resmi açıklama yapmayınca Rusya Doğrudan Yatırım Fonu’nun sayfasına bakıp oradaki detayları okurlarla paylaşmıştım. (Cumhuriyet gazetesi) Fonun Başkanı Kirill Dmitriev, ortak fonun ilk yatırımını Rus inşaat sektörüne yapmak üzere ilk anlaşmayı Rönesans şirketiyle imzaladıklarını, yatırım hacminin de 400 milyon dolar olduğunu açıklamıştı.

Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri TVF görüşmeleri sırasında ‘bu fon ne oldu’ diye sormuş. Fakat tatminkar bir yanıt alamamışlar. Bu geçiştirme halini de “şerh”e yazmışlar.

Ben ilginç buldum.