Sevgili okurlarım, Türkiye’de yaşayan insanlar arasında inanılmaz farklılıklar yaratılıyor.

Sadece yaşayanlar değil ölüler bile bu farklılıklardan nasibini alıyor.

Yapılan bu işlerin temelinde din ticareti ve din sömürüsü var.

Geçmişin ünlü siyasetçisi rahmetli Osman Bölükbaşı’nı günümüzün gençleri, hatta siyasetçileri bile tanımaz.

Oysa uzun yıllar Türk siyasetinde ses getirmiş, vurduğu yeri toz duman etmiş bir siyaset adamı idi.

Sağ görüşlü, muhafazakâr bir siyasetçi...

Uzun yaşamı boyunca partisi koalisyonlarda ortak olmuş, ancak hükümetlerde hiçbir zaman yer almamıştı.

Bana günün birinde şöyle demişti:

“Bunları yaz... Siyaset hayatım boyunca bütün sektörleri tetkik ettim. En çok kazanç getirenin din ticareti ve din sömürüsü olduğunu gördüm.”

Uzun yıllardan beri bu gerçekle yaşıyoruz.

★★★

Din ticareti ve din sömürüsü halkı kandırmanın, halka şirin görünmenin en etkili ve kazançlı yoludur.

Din iman sömürüsü yapan bazı liderlerle birlikte onların partilerinde görev kapmış çömezler bile bu iki kavramı yılın 365 günü kullanmaktan utanmazlar, sıkılmazlar.

★★★

Türkiye Cumhuriyeti cemaatler, tarikatlar, sahte şeyhler ve müritlerinin işgali altındadır.

Devlet her yönüyle onlara hizmet vermektedir.

Daha birkaç gün önce İstanbul’da ilginç bir olay yaşandı...

Nurcuların en önde gelenlerinden olan biri vefat etti...

Ve çarklar hemen dönmeye başladı.

Merhumu Eyüpsultan camisine gömdüler.

Bu gibi “Torpilli” gömmeler için Bakanlar Kurulu kararı gerekir.

Şimdiki sistemde nasıl olduğunu bilemiyorum, ya da Cumhurbaşkanlığı kararı mı gerekir?

Ve bu kararnameler gizlidir, Resmi Gazete’de yayınlanmaz.

★★★

Tören çok görkemli oldu.

Namazı iktidarın ön kapısını temsil eden Diyanet’in başkanı kıldırdı.

Katılanlar arasında İçişleri Bakanı, İstanbul Valisi, AKP’nin Genel Başkan Yardımcıları da vardı.

Recep Bey sosyal medya hesabından, Saidi Nursi’nin bu “Talebesi” için başsağlığı mesajı yayınladı.

Din bir kez daha siyasete alet edilmişti...Ve bu yapılanlar akıllara bir kez daha aynı soruyu getirdi:

Türkiye Cumhuriyeti kimlerin elinde kaldı, nereye koşturuluyor?

★★★

Böyle olaylar (ne yazık ki) çok var...

İşte size yılların eski GATA’sından medyaya dün yansıyan bir haber!

GATA Türk ordusunun seçkin bir hastanesi idi.

Asker doktorlar tarafından yönetilir, erden orgenerale kadar her askerin tedavisi orada yapılırdı. Dünyanın en deneyimli askeri hastanelerinden biriydi.

Şimdi askerler tasfiye edildi, eski GATA büyük ölçüde sivilleşti ve sıradan bir hastaneye dönüştürüldü!

★★★

Bu hastanenin başhekim yardımcısı olan bir şahıs...

Dün medyada ismiyle birlikte fotoğrafları yer aldı...

Sakallı, kafasında takke...

Ve entarili!

Aman ya rabbim, geldiğimiz yere bakın!

★★★

Adam nutuk atıyor...

“Medeni kanunu getirdiler... Resmiyette tek eşlilik, uygulamada zina ve fuhuş serbestliği geldi... Batı ahlâksızlığı.”

“Eşinizden boşanacağınıza ikinci eşi alın” diyor.

“Ölü yıkayıcı elinde pamuklarla Mesut Yılmaz’ı (ölmesini)
 bekliyor” diyor.

Adam meğer en başta Adıyaman ve Sivrihisar olmak üzere ülkenin dört bir yanında örgütlenen, köyleri, iş yerleri, otelleri, okulları, hastaneleri bile olan Menzil tarikatının bir müridi imiş.

Sağlık Bakanı CHP’li Özgür Özel’in devreye girmesiyle, marifetleri açığa çıkan bu adamı dün görevden almak zorunda kaldı.

Bakan Bey bu olanları bildiği halde düne kadar göz mü yumuyordu, yoksa ayakta mı uyuyordu?

★★★

Lütfen unutmayın...

Pek çok kamu kuruluşu gibi Sağlık Bakanlığı da uzun yıllardan beri tarikatların-cemaatlerin egemenliği altındadır.

Özellikle Menzil bu bakanlıkta örgütlenmiştir. 

Kendisinin de tarikat ehli olduğu söylenen, ama ekranlarda “Uygar adam” rolü oynayan koskoca Sağlık Bakanı bu olanları elbette bilir ama ses çıkaramaz.

Ses çıkarmak ya işine gelmez, ya da korkar.

Takkeli-entarili adam ve benzerleri bakanlığı yönetirken, başlıktaki soruyu bir kez daha soralım!

Türkiye Cumhuriyeti nereye?