Türkiye’de otomotiv sektörü iç pazarda tüm yatırımlarını 1 milyon adet ve üstü satışlara göre yaptı. Çünkü 2015-2016 ve 2017’de pazarın üst üste 3 yıl 1 milyon adetlere ulaşmasıyla, tüm sektör temsilcileri bunun devam edeceğini öngörerek, satış ağlarını ve altyapılarını bu doğrultuda oluşturdu. Yani yeni bayilikler verildi, mevcut olanlar büyütüldü veya yenilendi, büyük paralar harcandı, servis ağları güçlendirildi, istihdam artışları yaşandı. Bunun gibi birçok şey sıralayabiliriz.

Ama gelin görün ki, Ağustos 2018’den itibaren ekonomideki dalgalanmayla işler tamamen tersine döndü. 2018’de pazar %35 daralarak 620 bin adede, 2019’da ise 480 bin adede kadar geriledi. Herkesin umudu 2020 yılıydı ama malum önce pandemi, ardından kurlar ve son olarak ÖTV zammıyla yine sektör büyük darbe yedi. 2 yıldır ötelenen talep hâlâ canlı, kur ve ÖTV’deki artışlara rağmen hâlâ alıma devam ediyor ama yıl sonunda arz tarafında yaşanan sıkıntının da etkisiyle pazarın en fazla 650-700 bin adetler civarında olması bekleniyor.

Sonuçta 8 ayda pazarın 403 bin adede ulaştığı düşünülürse son 4 ayda 250 bin adedin üstü ulaşılmaz değil. Ama buradaki asıl sıkıntı otomotiv pazarının 3 yıl üstü üste 1 milyon adetlik barajın çok altında kalacağı gerçeği. Evet ilk yıl bu tolere edilebilir bir şey, ikinci yıl zorda olsa dayanılabilir ama 3’üncü yılda yapılan tüm yatırımlara rağmen hâlâ 1 milyon seviyesinin çok altında, 600 bin adetler civarındaysa o zaman işler oldukça kötü demektir.

KAPANMALARIN ELİ KULAĞINDA

Yani bayi sayılarında azalmanın, showroomlarda kapanmanın ve istihdam kayıplarının eli kulağında diyebiliriz. 2021 yılına ilişkin sektörde ve vatandaşlarda bir umut olsa, ‘belki biraz daha dayanılabilir’ diyeceğim ama ne yazık ki öyle bir ışık da yok. Çünkü bundan sonrası için en büyük sıkıntı kurlarda durmayan artışa bağlı ÖTV oranlarındaki değişiklik olacak. Bu da 2021 yılında otomotiv sektöründe yönetimden çok planlamanın önemli olacağını ortaya koyuyor. Eğer aksi bir durum olmazsa pazarın 2020’nin altında kalacağına kesin gözüyle bakılıyor.

Evet ötelenen talep ve hareketlenen filo alımlarıyla 2020 yılında pandemiye rağmen 2019 yılına göre bir düşüş olmayacak ama ya 2021. Bu sektör 4 yıl üstü üste bu kadar daralmayı kaldıramaz, benden söylemesi.


Kendi ürettiğimiz araca daha pahalıya biniyoruz


Yapılan son ÖTV zamlarıyla sözüm ona yerli üretim desteklenip, ithalatı azaltmak hedeflendi. Ama gelin görün ki vergi sistemi öyle bir boyuta geldi ki, Türkiye’de üretilen araçlara bile Avrupalılardan çok daha pahalıya biniyoruz. Örnek mi; bugün Bursa’da üretilen Clio’nun Türkiye fiyatı (187.900 TL) Fransa’dan (170.998 TL) daha pahalı. Aslında aracın vergisiz fiyatı (105.400 TL) Fransa’nın (137.482) çok altında olmasına rağmen sadece bize özgü olan ÖTV›yi eklediğimizde bir anda nihai fiyatta ciddi fark oluşuyor. Türkiye’de Clio’nun üzerinde yüzde 50 ÖTV ve ardından yüzde 18 KDV alınırken, Fransa’da ise sadece yüzde 19.6 KDV bulunuyor.