12 Eylül’den hemen sonraydı.

Açık cezaevine çevrilen Türkiye’de, solculuk da ağır cezalık bir suçtu, ülkücülük de...

Partiler, sendikalar, memur dernekleri, öğrenci kuruluşları yasaklıydı.

Neyse ki çakırkeyif olmak serbest ve meyhaneler açıktı.

Ankara’da yaşayan Hakan K., Nadir K. ve Barboros Ş., alkollü bir halde Çankaya’da gezerken, önlerine turist kafilesi çıktı.

Hakan K., elinden kavradığı yaşlı bir kadın turiste aracına kadar eşlik etti.

Ali Hilmi A. adlı muhbir vatandaşın trafik polisine bildirdiğine göre Hakan K., turisti araca bindirdikten sonra “Viva komünizm, viva hümanizm!” diye slogan atmıştı.

Gözaltına alınan üç ayyaş, emniyette evire çevire dövüldü.

Hakan K., her tokatta ifadesini değiştirdi.

Savcılıkta, yalnızca “Viva hümanizm” dediğini söyledi.

Mahkemede, “Yes hümanizm, no komünizm” diye bağırdığını anlattı.

Hakan K., “umumi yerde ve alenen komünizmi övme” suçundan bir yıl dört ay ağır hapis cezasına çarptırıldı.

Mahkemeye göre hümanizm sözcüğü, komünistlerin maskeleme taktiğiydi.

Ha hümanizm, ha komünizmdi.

Şöyle buyurdular:

“Komünizmi insancıllık diye nitelendirebileceğimiz ‘hümanizm’ sözcüğü ile birlikte kullanmak suretiyle ikisi eş değerde ve eş anlamlı gösterilmek istenmekte ve komünizmin gerçek yüzü saklanmaya çalışılmaktadır.”

12 Eylül’den sonra 11 yıl hüküm süren askeri sıkıyönetim mahkemelerinde, işkence ile elde edilen ifadeler kanıt sayıldı. Bu insanlık dışı hukuk pratiği 1991’den sonra kurulan Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) ile sürdü.

DGM’ler, AB yolculuğuna engel oluşturduğu için 2004’te Özel Yetkili Mahkemeler (ÖYM) kuruldu.

Artık “Yeni Türkiye” vardı.

İktidarla aynı menzile yürüyen “Işık süvarisi” savcılar ve hakimler iş başındaydı.

Onların devrinde işkence değil...

Gizli tanık, üretilmiş dijital kanıt ve yasa dışı dinlemeler kullanıldı.

Alevi cuntasının Sünni lideri!


Kayseri 2. Hava İkmal Bakım Merkez Komutanlığı’ndan Hava Kurmay Albay Cengiz Köylü, sözde Alevi cuntasının lideri olduğunu 30 Mart 2008 akşamı evinde oturmaktayken öğrendi.

Ergenekon soruşturması kapsamında İşçi Partisi’nde MİT’e ait “İP/Karargahevleri” başlıklı not bulunmuştu. Nottaki iddialara göre cuntanın asker ayağında Albay Köylü vardı. Köylü’nün Alevi yapılanması için 30 akrabasını TSK’ya aldığı iddia edildi.

Doğu Perinçek’in Yenibosna’daki Cemevi’nde toplantı yaptığı ileri sürüldü.

Köylü, 7 Ocak 2009’da tutuklandı.

Tuhaf olan şu ki cuntadan yalnızca o yargılanıyordu.

Lideri de oydu, üyesi de...

Köylü, cezaevindeki günlerini Sünni olduğunu ispatlamakla geçirdi. Babası, 1960’tan önce mezhep hanesinin yer aldığı nüfus cüzdanını getirince mahkemeye sundu.

Köylü, Karargah Evleri Davası’ndan tahliye edilse de sahte dijital kanıtlarla Balyoz Davası’na bağlandığı için özgürlüğüne kavuşamadı. Altı yıl sonra, “Altın Nesil” iktidarı devirmeye kalkışana kadar...

Yargıdaki Fetullahçı zorbalık 2014’te son bulurken, iktidarın hukuk bürosuna dönmüş bir yargı erki oluşturuldu.

Artık işkence yok.

Doğrusu, sahte dijital kanıt de kullanılmıyor.

Çünkü bir insanı tutuklayıp cezalandırmaya kanaatler yetiyor.

Pensilvanya yazılı çan


İş adamı Osman Kavala, 79 ilde en az 5 milyon insanın katıldığı Gezi Parkı eylemini organize etmek iddiasıyla yargılanırken, hiç değilse kanıt olarak kimi telefon görüşmeleri gösterilmişti. Bu davada beraat eden Kavala, cezaevinden çıkamadan ikinci kez tutuklandı. Şimdi casuslukla suçlanıyor.

Diğer sanık, ABD’de yaşayan Türk vatandaşı Henri Barkey...

Barkey’in 15 Temmuz’u yerinde izlemek ve yönlendirmek üzere konferans bahanesi ile Büyükada’daki Splendid Otel’de konakladığı iddia ediliyor.

Bu hususta, en “dikkat çekici” kanıt, otelin resepsiyon masasında bulunan, Pensilvanya eyaletinin adının yazılı olduğu bir çan. Barkey’in bu minik çanı bırakarak, istihbari mesaj verdiği savunuluyor.

Barkey ile Kavala’nın irtibatı şu şekilde kuruluyor:

15 Temmuz’dan üç gün sonra Karaköy’de bir lokantada karşılaşmak ve selamlaşmak.

Üç ay sonra telefonla görüşmek.

İçerik var mı?

Yok.

2013’ten itibaren yılda birkaç kez telefonları Şişli’den sinyal vermiş.

Biri Diyarbakır’dayken, diğeri İstanbul’da...

Biri Fransa’dayken, diğer ABD’de...

FETÖ’cü Adil Öksüz de yakın günlerde ABD’ye gidip gelmiş.

İddianamede şöyle deniliyor:

“Kavala ve Barkey’in 15 Temmuz öncesinde faaliyetlerinin darbe girişimi hazırlıkları ile kesiştiği, 15 Temmuz’dan haberdar oldukları, altyapısını oluşturmak için yurt içi ve yurt dışı bir dizi bağlantı kurdukları...”

İçinizden, “Peki kanıt var mı?” diye sorduğunuzu hissediyorum.

Canım, sanki bilmiyorsunuz.

Kanıt sormak, suçluların kendisini maskeleme taktiğidir.

Ha hümanizm...




Yararlanılan kaynaklar:

Erbil Tuşalp: 12 Eylül Tutanakları/Bin Tanık

Cengiz Köylü: Ergenekon’dan Balyoz’a Asrın İftirası