Marulu çok severim. Özellikle de bu aylarda.

Buzdolabının sebzeliğinde soğumuş olan marul yaprağının üstüne limon sıkıp yemenin keyfine doyamam hiç. Manav, aldığım marulun "Yedikule" olduğunu söylese de, doğru olmadığını düşünürüm. Çünkü artık surların dışındaki Yedikule bostanlarının yerinde yeller estiğini biliyorum. Yani bostan gitti, adı kaldı yadigar.

Marulun içine acılı kısır veya mercimek köftesi koyup yemeyi de çok severim. Acıyla ekşinin aşkından doğan muhteşem bir lezzettir damağımı okşayan. Hele acısı sağlam bir çiğ köfteyi, soğuk bir marula sarmalayarak yemenin verdiği hazzı anlatabilmek için kelimeler üstü bir boyuta geçmek gerekir.

Acının yakıcılığı, marulun soğukluğu ve ekşinin damla damla lezzeti. Buyurun anlatın, anlatabilirseniz.

Son günlerde marul sevgimin üstüne bir takım soru işaretleri üşüştü. Buna da, "Metro Gastro" dergisinde okuduğum Nazlı Pişkin'in yazısı neden oldu. Meğerse çıtır çıtır yediğim marulun ne marifetleri varmış!

Eski Mısır'da marul, boyu bir metreye kadar uzayan bir bitkiymiş. Boyunun şekli, sütümsü öz suyu nedeniyle marulun afrodizyak olduğuna ve üremeye yardım ettiğine inanılıyormuş. Ayrıca madencilerin koruyucu tanrısı Min'in tapınağına bol bol marul sunuluyormuş. Bu marulların tanrı Min'in cinsel faaliyetlerini yorulmaksızın yerine getirmesine yardımcı olacağı inancı yaygınmış.

Yahudilik'te ise marul, ilkbaharın, yaşamın yeniden canlanmasının ve umudun devamını çağrıştırdığı söylenir. Marul Yahudi geleneğinde, özellikle Hamursuz bayramında yenen yiyeceklerin arasında yer alır.

Özellikle marulun afrodizyak olduğu konusundaki iddiaları okuyunca, marul yemekte ne kadar isabetli bir iş yaptığımı görüp sevindim. Demek ki ısrarla "Sayısal Loto" oynamamım nedeni de marulmuş. Çünkü marul yiyenlere sürekli umut pompalıyormuş.

Meğerse erken sevinmişim. Yazının ilerleyen bölümlerinde okuduklarım ise karalar bürünmeme neden oldu. Nasıl olmasın ki! Antik Yunan'da marulun, Mısırdaki'nin aksine cinsel gücü azalttığına inanılıyormuş. Marulun sapından damlayan sütün, onu kadınsı bir bitki yaptığı, bu nedenle de erkeklere pek faydası olmadığı kanısı oldukça yaygınmış. Hatta bilmeden afrodizyak bir yiyecek yiyenin, onun etkisinden kurtulmak için marul yemesi öneriliyormuş. Çocuğu olanlar sütlerin artması için bol bol marul çorbası içerlermiş.

Antik Yunan'da marulun bu kadar aşağılanmasına pek anlam veremedim. Şairi, yazarı, felsefecisi bu yiyeceği kötülemek için adeta sıraya girmişler. İşte örnekleri: Yazar Euboulos'a göre, marul hem cinsel iktidarsızlığı hem de yaşam gücünün noksanlığını simgeliyor. Antik çağın ünlü hekimi Dioskorides ise marulun soğuk bir yiyecek olduğunu, bu nedenle ölümün soğuk yüzünü ve çürümeyi çağrıştırdığını öne sürüyor.

Her şeye karşı olan Pisagorcular ise marulun, aşkın zevklerine duyulan arzuyu azalttığını öne sürüyorlar. Pisagorcular, yazın sıcak günlerinde vücudu saran erotik duygulardan kurtulmak için bol bol marul yemek gerektiğini öneriyorlar.

Gel de işin içinden çık bakalım! Mısırlılara güvenip bol bol marul yemeye devam mı etmeliyim, yoksa antik Yunanlılara inanıp marulu yaşamımdan çıkarmalı mıyım?.. İnanın ki iki arada bir derede kaldım!

Marulun cinsellikle olan ilişkisini bir kenara bırakıp gelelim sofradaki marifetlerine:

Romalılara göre marul yemekten önce yenmeliymiş. Çünkü bu bitki, mideyi rahatlatıp, yemeğe hazırlıyormuş. Marulla başlayan yemeğin ardından, sedefotu yapraklarına sarılı yumurtayla süslenmiş tuzlu ton balığı, pırasa ve başka yemekler yenebilirmiş.

Yunanlı gastronom Archestratos ise marulun yemekten sonra yenmesi gerektiğini savunuyor. Ona göre yemek bittikten, sempozyum başlamadan önce yenecek olan marul, alkolün etkisini azaltıyormuş. Romalılar, serinletici özelliğinden dolayı marulu hamamda yemeyi severlerdi. Marul o dönemde hamamlarda satılan yiyeceklerin arasında yer alıyordu.  Marulun Anadolu'da, özellikle Burdur ve Afyon'da kadınlar hamamının en gözde yiyeceklerinin arasında yer aldığına bakılırsa, Roma geleneğinin hala devam ettiği söylenebilir.

Burdur'da kadınlar göbek taşında terlerken, üstüne bol limon sıktıkları göbek marulunu yiyerek serinlemeye çalışırlar. Bunu Cağaloğlu Hamamı'nın göbek taşında denemek niyetindeyim.

Antik Romalı yazar Plinus ise marulun faydalarını saya saya bitiremez. Ona göre sirkeyle karıştırılan marul sütünün ödemin tedavisinde, yapraklarının üstüne tuz ekilip ezilmesiyle elde edilen pürenin, tendon kesikleri tedavinde çok iyi sonuçlar verdiğini söyler. Plinus ayrıca, maruldan yapılan bir takım karışımların, diş ağrısına, bağırsak temizlemesine, akrep ve zehirli örümcek sokmalarına, öksürüğe çare olduğunu belirtir.

Ünlü hekim, marul sütünün uyku verici, cinsel arzuyu kontrol edici, gaz giderici, sıcak vücudu soğutucu özellikleri olduğunu öne sürer.

Sözün özüne gelirsek: Bir yanda marulun afrodizyak etkisi, diğer yanda seksten soğutan özelliği. Yemek veya yememek konusunda karar sizin. Ben hala limonu sıkıp, çıtır çıtır yiyorum.

Marullu kuzu kapama:

Yarım kilo yağlı kuşbaşı doğranmış yağlı kuzu etini tereyağında çevirin. Hafifçe yağlanmış bir tencerenin içine taze soğan, ince kıyılmış kuru soğan, defne yaprağı, karanfil ve dereotunu koyun. Etleri tencereye ilave edin. Etlerin üstünü marul yapraklarıyla bir güzel örtün. Kısık ateşte hiç su koymadan pişirin.