Hilmi Paşa, “askerimize çuval geçirilmesi” olayının perde arkasını SÖZCÜ’ye anlattı


24. Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök “ABD askerlerine karşı ‘Direnmeyin’ ya da ‘Teslim olun’ gibi emirler hiç bir komuta kademesince asla verilmedi. Bence Özel Kuvvetlerin Irak’ta başında bulunan komutanı doğru karar vermiştir. Şayet bu kararın alternatifi uygulansaydı olabilecekleri anlayanın takdirine bırakıyorum” dedi


4 Temmuz 1776 ABD’nin Kuruluş Günü’dür. 4 Temmuz 2003 ise Türk Silahlı Kuvvetleri’nin acı dolu unutulmaz tarihidir. Irak’ın Süleymaniye kentinde, 150 civarında ABD askeri, Özel kuvvetler Komutanlığı’nda görevli askerlerimizin bulunduğu karargahı bastı. Başlarına çuval geçirip Bağdat’a götürdü. Askerlerimiz orada bir hafta rehin, bir anlamda tutsak olarak tutuldu. Bu kara leke askerimizin şeref, onur, gurur ve moraline  indirilen bir kara gün olarak anılıyor.

Olayın yaşandığı dönemde bazı komutanlar, Süleymaniye’de bulunan akserlerimizi, ABD’li askerlere niçin karşı koymadıkları, başlarına çuval geçirtmemek için silah kullanmadıkları için eleştirmiş, böyle bir durumda silah kullanma yetkisinin istenmesine gerek olmadığını belirtmişlerdi. Açıkçası, askerler arasında bu konuda farklı görüşler var.

[caption id="attachment_5915298" align="alignnone" width="880"] Hilmi Özkök[/caption]

SUSKUN KOMUTANLAR

Örneğin o dönem Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda Tümgeneral rütbesindeki komutan “Silah kullanma yetkimiz olsa o çuvalı ABD’li askerlere yedirirdik” diyor. Anlaşılıyor ki Süleymaniye’de çuval geçirme, İncirlik’te askerlerimize kelepçe vurma olayları bir denemeydi. Bu olayların arkasından da kumpas soruşturmaları başladı.

Olayı yaşayan ve sorumlu makamda bulunanlardan konuştuğum bazı komutanlar, “O günü unutmayacağız, unutturmayacağız” diyor. Genelde dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök’ü suçluyorlar.

Hilmi Özkök, açık yürekli ve kendisine yöneltilen soruları da samimi bir biçimde cevaplandırıyor. En azından o dönemde ne yaptıklarını ya da ABD askerlerine karşı niçin silah kullanılmadığını da belirtiyor.

KARARGAHI BİLİYORLARDI

Askerlerimizin başına çuval geçirilip kamyonla Bağdat’a götürüldüğü dönemin Genelkurmay Başkanı olan emekli Orgeneral Hilmi Özkök’e ulaşıp, bu konuyla ilgili yazacağım değerlendirme için görüşünü sordum. İşte Hilmi Özkök Paşa’nın SÖZCÜ’ye anlattıkları:

1 - Özel Kuvvetler Karargahı, ABD’nin Irak harekatı öncesinden beri Kuzey Irak’ta konuşlu idi. ABD harekata başlamadan önce, yanlışlıkla bir çatışmaya mani olmak amacıyla, bu karargahın yeri ABD Kuvvetleri’ne bildirilmişti. ABD kuvvetleri ve Türk Özel Kuvvetleri bu karargahta zaman zaman koordinasyon toplantıları yapmışlardı.

Özel Kuvvetler’in bir komutanı Süleymaniye’deki bu karargahta bulunmaktaydı. Bu komutan Şırnak’ın Silopi ilçesindeki bir komutana bağlıydı. Silopi’deki komutan, Genelkurmay Harekat Başkanı’na, Harekat Başkanı ise Genelkurmay  II’nci Başkanı’na bağlıydı.

DOST KUVVET OLARAK

ABD kuvvet unsurları olay günü dost kuvvetler olarak Özel Kuvvetler Karargahı’na gelmişler ve Karargah’ta bulunan personelimizi beklenmedik şekilde gözaltına almışlar. Olay yukarıda açıkladığım emir komuta zinciri içerisinde, her komuta kademesinde, gerçek mahiyetini anlamak için, inceleme yapılarak bir üst komutana sunulmuştur. Böylece olay, doğru bilgilerle Genelkurmay Başkanlığı’na ulaşana kadar zaman geçmiş ve gözaltına alınan personel ABD karargahına götürülmüştür.



BÖYLE BİR EMİR VERİLMEDİ

Bu durumda tevatür haberlerde yer aldığı şekilde personele ‘ABD askerlerine karşı direnmeyin’ ya da ‘Teslim olun’ gibi emirler hiç bir komuta kademesince asla verilmemiştir. Böyle ani gelişen durumlarda personel varsa ‘Devamlı Talimatlar’daki gibi ya da o anda yapılacak durum muhakemesine göre hareket eder. Bence Özel Kuvvetler’in Irak’ta başında bulunan komutan doğru karar vermiştir. Şayet bu kararın alternatifi uygulansaydı olabilecekleri anlayanın takdirine bırakıyorum.

BEN ŞUNLARI YAPTIM

2 - Olay bana geldiği anda ABD Avrupa Komutanı’nı arayarak olayın kabul edilemez olduğunu belirttim ve olayın sebebini sordum. Bana kuvvetimizin bir valiye suikast hazırlığında olduğunu ve bunu önlemek için Yeşil Hat’tın güneyinde gözaltına alındıklarını söyledi.

Cevaben, kendisinin yanıltıldığını, olayın ABD makamlarınca yeri kesinlikle bilinen Süleymaniye’deki karargahımızda cereyan ettiğini ve bir suikast eylemi hazırlığının asla olmadığını, askerlerimizin hemen serbest bırakılmasını istedim. Kendisi durumu Kuzey Irak’taki unsurlarıyla hemen konuşacağını söyledi. Bilindiği üzere Bağdat’a götürüldüğünü sonradan öğrendiğimiz personel iki üç gün içinde geri verildi ve aynı  karargahta göreve devam ettirildi.

3- Daha sonra Türk ve ABD yetkilileri Genelkurmay Karargahı’nda bir değerlendirme toplantısı yaptı ve toplantı sonuç raporunda ABD tarafı olaydan ‘Üzüntü duyduklarını’ ifade etti.

DEĞERLENDİRME FARKLI OLUR

Umarım bu anlattıklarım sizin yapacağınız değerlendirmeye olumlu katkıda bulunacaktır. Takdir edersiniz ki olayı yaşayanların, durum hakkında geniş sorumluluk taşıyanların, diplomatik ve askeri bilgisi olanların olayı değerlendirmesi çok farklı olur. Ölmenin ve öldürmenin zorluklarını bilmeyenlerin, haklı olarak ölmeyi ya da haklı olarak yaşamayı seçmenin önem ve anlamını bilmeyenlerin mangalda kül bırakmayan ifadeleri bazen ne kadar üzücü, anlamsız ve hatta bazen tahripkar oluyor.

Sözlerimi şu anekdotla bitirmek istiyorum: Bir gün bir Başbakan, Kraliçe’ye kızmış ve ‘Ben sizin yerinizde olsam şöyle şöyle yapardım’ demiş. Kraliçe hafif gülümseyerek ‘Ben de sizin yerinizde olsaydım öyle yapardım’ demiş.”

Hilmi Özkök Paşa, gündeme gelmek istemiyor ama yeri geldiği zaman konuşmaktan da bazıları gibi çekinmiyor ve bizler de olayı tek yönlü ele almamış oluyoruz.