"Siz Anadolu çocuklarına ‘terörist’ diyerek ayrıştırmazsınız...” İçişleri eski Bakanı Sadettin Tantan, Rektör Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanmasının ardından yaşananları bir cümlede böyle özetledi. Yıllarca polis müdürlüğü yapan Tantan şu cümleleri kurdu: “Öğrenciler anayasadan kaynaklanan haklarını kullandılar. Taleplerini dile getirdiler. Ancak... İktidarın öğrenci hareketlerine bakışı sert. Unuttukları şu: Cumhurbaşkanı’nın yıllar önce söylediği gibi üniversiteler özerk olmalı. Kendi rektörünü seçebilmeli.”

‘SİLAHSIZ DEMOKRATİK TALEP’

Peki bu sertliğin kaynağı ne? Tantan net konuştu: “Ülkenin aleyhine illegal oluşumlar varsa bunları temizlemek devletin görevi. Kişiye yönelik tehdit nerede varsa bunu etkisiz hale getirmekten bahsediyorum. 21’inci yüzyılın güvenlik politikalarına göre, bu tip silahsız demokratik taleplerde kolluğun yapması gereken dışarıdan gelecek saldırılara karşı ya da yabancı servislerin organizasyonlarını bozmak. Suçlamak değil? Siz Anadolu’nun çocuklarına terörist dediğiniz anda ayrıştırmış olursunuz! Belleklerinde polisin şiddetiyle, siyasetin şiddetiyle büyüyen bir nesil doğar.”

‘ÇOCUKLARLA KONUŞUN’

Peki ne yapmalı? İçişleri eski Bakanı, “Çocuklarla oturup konuşacaksınız” dedi ve devam etti: “Okula giremedi çocuklar. Polis de istihbarat da illegal yapıları engelleyebilir. Gençlerin isteklerini, taleplerini, neden dışarıdan atanan bir yönetici istemediklerini anlamak şart! YÖK Başkanı ya da Cumhurbaşkanı öğrencilerin konuşmalarını sağlayabilirdi ve çözebilirlerdi.”

‘Ülkeyi yağmalamayı hak gören bir anlayış’


Sadettin Tantan, iktidarı sadece Boğaziçi konusunda uyarmadı: “Bu iktidar döneminde sosyal devlet anlayışı bitme noktasına geldi. Her doğan vatandaşına köle gibi bakan bir zihniyetten bahsediyorum. Nedir bu? Sadaka kültürü! Bu kültürden vazgeçmelisin... Ülkeyi yağmalamayı bir hak gibi gören zihniyet oluştu ve bu ortadan kalkmalı. Bu iktidardan önce de vardı ama bugünkü zihniyet örgütlü suçun derebeylerini yarattı. Devletin siyasallaşması, kurumların içeriden çökertilmesi, siyasetin kirletilmesi... Bugünün özeti budur!”

“İNSAN KAYNAĞI VAR...”

Tantan sorunun adını şöyle koydu: “Türkiye sadece AKP’yle kalkınabilir imajı yaratıldı. Bu doğru değil. Devletin arşivlerinde binlerce rapor var. Ekonomik anlamda hazırlanmış ama arşivde duran raporlardan bahsediyorum. Tarım, hayvancılık, turizm özelinde var olan potansiyel bir anda harekete geçirilebilir. Yapılması gereken insan kaynaklarının ortaya çıkarılması. Modern köy altyapılarının yapılması şart. Bunun için de yurtdışından sermayeye ihtiyaç yok... Bugün ödediği borçları, ödemeleri aşağıya çekebilir. Kendi siyasi geleceğini devam ettirmek istiyorsa bunları yapmalı.”

Yurt Partisi lideri Sadettin Tantan: Mustafa Kemal Atatürk’ü örnek alalım. Cumhuriyet’in kuruluş döneminde nasıl büyüdüysek bugün de aynı politikalar uygulanmalı.

Neoliberalizmden vazgeçin


Sadettin Tantan, her doğan vatandaşın doğumundan ölümüne kadar devlet tarafından korunması gerektiğine vurgu yaptı: “Bütçe ayıracaksınız ve doğduğu günden itibaren bankaya vatandaş için para yatıracaksınız. Adını koyalım: Neoliberal politikalardan vazgeçip sosyal devlete yöneleceksiniz! Tasarruf politikasıyla kamu israfı ortadan kalkacak... Yatırım yapacakları teşvik edeceksiniz. Bunun için de adaleti tesis edeceksiniz. Çok net söylüyorum: 1940’lardan bu yana kazanamıyoruz, çökertiliyoruz. Çok çalışkan bir milletin geldiği duruma bak... Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana borçları ödeyebilen yüzlerce fabrikalar kurulmuş, özel bir nesil yetişmiş. Siz küresel güce 1940’lardan bu yana teslim olduğunuz için gelinen durum bu! Altını çiziyorum: İç cephe güçlenmeden olmaz.”

ATATÜRK TARIMLA BÜYÜTTÜ

Tantan’ın çözüm önerisi de net: “Kurucu kadrolar, yani Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları, 1923-1938  arası tarım ile bunu sağladı.  1929-31 dünya krizine (Büyük Buhran) rağmen her yıl ortalama yüzde 7.5 büyüme sağlandı. O gün yapılan çalışmaları bugünkü dünya şartlarına uyum sağlayacak şekilde uygulamak yeterli.” Bugün Türkiye’nin bir tarım, ekonomi ve mali politikası olmadığına vurgu yapan Tantan devam etti: “Böyle olunca otomatik olarak üretime açık olanların büyük bir bölümü inşaat sektörüne kayıyor. Ekilebilir alanlar elimizden gidiyor, her yer betonlaşıyor. Köylünün ve çiftçinin üretimi değer taşımıyor. Bu da toplumu yoksul, fakir ve cahil bırakıyor. Türkiye kendi kendine yeter ülke konumundan düştü, dışa bağımlı bir hale geldi. Kalkınma modeli de borçlanarak kalkınmaya dayalı. Tüketim toplumunun bir tuzağı bu. Hane bazı ve kişi bazı borçların artması, dış borçların artması! Devletin rakamlarına göre bakın, gerçeği yansıtmıyor.”