Karl Marks şu tespiti yaptı “Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı” kitabında:

“... Bir toplumsal oluşum, içerebileceği bütün üretici güçler yeteri kadar gelişmeden önce asla yok olmaz; yeni, daha yüksek üretim ilişkileri, maddi varlık koşulları eski toplumun bağrında olgunlaşmadan önce eskilerinin yerini almazlar.”

Sovyet Devrimi’nin lideri Lenin de “Somut durumun somut tahlili” der kitabında ve eylemlerinde... Değişim kaçınılmazdır ve değişim yaşandıkça ortaya yeni koşullar çıkar!

Tarih 14 Temmuz 2020... SÖZCÜ Gazetesi yazarı Soner Yalçın, “AKP-FETÖ anlaşıyor mu?” başlıklı bir yazı kaleme aldı ve şu iddialarda bulundu: “... FETÖ konusunda kitap yazan meslektaşlarıma sordum: AKP, FETÖ ile uzlaşma arayışına mı girdi? FETÖ uzmanı tek gazeteci arkadaşım soruma şaşırmadı; ‘yok öyle bir şey’ demedi. Toparlarsam: FETÖ, ABD-CIA örgütü... ABD-CIA kurup geliştirdiği örgütünü şimdi Erdoğan ile anlaşmasını sağlamaya mı çalışıyor, hepsi bu... Bakalım, Erdoğan’ın tavrı ne olacak? Göreceğiz...”

Bu yazının üzerinden bir yıl iki ay geçti... Israrla şunu vurgulamıştım: Fetullah’la mücadele AKP’ye bırakılmayacak kadar önemli ve değerli! Çünkü... 28 Şubat kumpas davası, Ergenekon, Balyoz, Odatv, Askeri Casusluk, Aziz Yıldırım/Fenerbahçe operasyonu, Kozmik Oda baskını (28 Şubat’ı başlatan Mustafa Bilgili Kozmik Oda kumpasından 17 yıl hapis cezası aldı), Selam-Tevhid, 17-25 Aralık, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a kurulan kumpaslardan farklı değil Aynı ekip... Savcısı, hakimi, polisinin sahte delilleriyle kurguladığı operasyonlar! Buna rağmen bir el ‘intikam operasyonunu’ sürdürüyor!

Ümraniye’den bugüne...


Karşımızdaki kuvvet, eskinin bağrında hâlâ yaşıyor! O kuvvet, 1960’lardan bu yana ABD kontrolünde... Komünizmle Mücadele Dernekleri eliyle, Soğuk Savaş sürecinde ve sonrasında rolünü oynadı ve oynamaya devam ediyor! Özellikle 12 Haziran 2007’de Ümraniye’de bir gecekonduda başlayan ‘Gladyo’ operasyonunun 2021’de de devam ettiği “somut durumun somut tahlili” değil mi? AKP’nin içinde bir kanat bu örgütün yok edilmesine karşı çıkıyor! Hatta... TSK, Emniyet, yargı, bürokrasi içindeki bir avuç yurtseveri de tasfiye etmeye çalışıyor. İktidarın “FETÖ ve YPG’yle sorun yaşamayalım” diyen kanadı hâlâ aktif! Düşünün... Günlerdir yazıyorum... Avukatlar anlatıyor... Usta hukukçular tek tek sıralıyor... 28 Şubat davası sahte 5 No’lu CD üzerinden kurgulandı ve uygulamaya kondu. Bunu da Fetullah’ın yargı, emniyet ve askerleri üzerinden operasyona dönüştürdü! Ancak... Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, 7 Eylül 2015’te ODTÜ’den bir bilirkişi heyeti görevlendirdi.

Sahte belgeler kazandı


ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Ahmet Coşar, Uzman Dr. Özgür Kaya ile Öğretim Görevlisi Dr. Cevat Şener’den oluşan bilirkişi, 7 ay boyunca  6 bin 350 sayfadan oluşan dijital dosyaları (5 No’lu CD) inceledi. Mahkemenin görevlendirdiği heyet 5 nolu CD hakkında şu çarpıcı tespitlerde bulundu: “...CD5’in adli bilişim açısından CMK/134’e uygun olarak elde edilmemiş olduğu, genel bütünlüğünün şüpheli, içindeki iki dokümanın bütünlüklerinin bozulmuş olduğunun ise sabit olduğu, bu nedenlerle de adli bilişim açısından güvenilir olmadığından delil niteliği bulunmadığı değerlendirilmektedir...” Buna rağmen mahkeme, 5No’lu CD’ye 826 kez atıf yaptı ve komutanlara ceza verdi.

Yargıtay 16. yeni adıyla Yargıtay 3. Ceza Dairesi de 28 Şubat davasına ilişkin temyiz incelemesini 9 Temmuz’da tamamladı. Daire, 14 sanık hakkındaki müebbet hapis cezalarını onadı. Ancak... Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin 5 No’lu CD hakkındaki değerlendirmesi ilginçti: “... Esas itibariyle belirleyici delil niteliğinde de olmayan ‘5 nolu CD’nin dolaylı olarak hükme esas alınmasının, yargılamanın genel olarak adil/dürüst icra edildiği niteliğini değiştirmeyeceğinin kabulü gerekir.”

Yargıtay, “Delil niteliğinde olmayan 5 No’lu CD” dedi ama... Kararda, 5 No’lu CD’ye 826 kez atıf vardı ve komutanlara ceza verildi.

Yargıtay, soruşturmayı başlatan, sürdüren Fetullahçı savcı, hakim vs ... için de şu tespiti yaptı: “... Soruşturma ve kovuşturma safahatında görev almış bir kısım şahısların özellikle dijital delillerle ilgili olarak, tespit edilmişse sorumluluklarının gereğine tevessül edilmesi ne denli hukukun gereği ise, bu durumun sanıkların sorumluluklarını perdelemesine izin vermemek de aynı gerekliliğin sonucudur...”

SONUÇ: 28 Şubat davası, Fetullah’ın sahte delilleriyle kurgulandı ve komutanlar cezaevine konuldu. Delilsiz kararın yaşı olmaz! İster 80 yaşında ister 40 yaşında olsunlar... Önemli olan Fetullah’ın sahte belgelerinin bir kez daha kazanmış olması.