AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki’yi çok uzun zamandır tanıyorum. Belediye Başkanlığı yaptığı sırada Kayseri’ye çok gitmişliğim, uzun uzun sohbet etmişliğim var. Kayseri’de bir dönem sadece AK Partililerin değil, başka partilerden insanların sevgisini, saygısını kazandığını bizzat yerinde gözlemlemişliğim var.

Ancak Ankara’ya geldikten sonra bir hal oldu kendisine. Dili sertleşti, yüzündeki gülümseme yerini nedensiz bir öfkeye bıraktı.

“Lanet olsun onların (HDP’nin) oylarına, onların oylarının Allah belasını versin” dediğini duyunca bir kez daha şaşırdım.

“Milli iradeye önem veren biri nasıl vatandaşın oyuna ‘lanet olsun’, ‘Allah belasını versin’ der” diye sordum kendi kendime.

Bu soruyu kendisine sormak için Özhaseki’yi aramadan önce konuşmasını bulup deşifre ettim. Aynen şöyle demiş:

“Terör örgütünün, satılık adamların sözcülüğünü yapanlara açıkça tavır almalıyız. HDP’yi her fırsatta söylemeliyiz. Bir gün olsun Meclis’te PKK’ya ‘lanet olsun’ diyemediler. Diyoruz ki ‘burada katiller sürüsü var, adı PKK’. Söyleyin hadi. Şöyle söylüyorlar: ‘Biz teröre karşıyız iki taraf silah bıraksın’. Adi adamlar, kimmiş iki taraf. Bir tarafta polisimiz, Mehmetçiğimiz var, diğer tarafta katiller sürüsü var. Ne demek iki taraf. Ne yazık ki üzülerek söylüyorum muhalefet de bunların sözcülüğünü yapmaya devam ediyor. Beyefendi Genel Başkanları beyanat veriyor: ‘13 yavrumuzun katili sorumlusu cumhurbaşkanımızdır’. Allah seni ıslah etsin. Ne olur bir gün PKK’yı kınasan. Ne olur üç tane lanet olasıca oy alacağım diye bu adamlara yaltakcılık yapmasan. Yağ çekerek güya HDP’yi yanında tutup, olmadık kılığa giriyorsunuz. Yazık günah değil midir bunlara? Lanet olsun oylarına. Onların oylarının Allah belasını versin.”

★★★

Kendisini aradığımda ilk cümlem yine “Bu Ankara siyaseti size yaramadı” oldu. Milliyetçi bir siyasetçi için konuşmanın ilk bölümü anlaşılabilir. Ancak milletin iradesine, seçmenin oyuna “lanet olsun” denilir mi hiç?

İlk yanıtı “Evet ‘lanet olsun’ kısmı aşırıya gitmiş olabilir” oldu.

Ardından PKK ile mücadelenin 50 yıldır değişik yöntemlerle sürdürüldüğünü anımsatarak, “HDP’nin tavrını anlayabiliyorum ama CHP’lilerin bir kez olsun HDP’ye ‘terörle aranıza mesafe koyun’ dememesini anlamakta zorlanıyorum” ifadesini kullandı.

Ben ısrarla bu durumun vatandaşın oyuna “lanet olsun” deme hakkı vermeyeceğini söyleyince, Özhaseki şunları söyledi:

“Evet, aşırıya gitmiş olabilir. ‘Vatandaşa lanet olsun’ olmaz, kabul edilemez. Oy veren neticede gariban vatandaş. Bölgede bir sürü çile çekmiş. Konuşma heyecanıyla, duruma olan isyanla o ifadeyi kullanmış olabilirim. Ancak kastettiğim oy veren vatandaş değil.”

Yanlışın farkına varmak, düzeltmeye çalışmak erdemdir.

Siyasetçiler bunu kolay kolay yapmaz. O nedenle Özhaseki’nin hatasını fark etmesini önemsedim ve o sözlerini sizinle de paylaşmak istedim.

“Terörist” tanımının içini boşaltmamalı


İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bir televizyon röportajında Boğaziçi eylemlerinde 806 kişinin gözaltına alındığını açıkladı. Bakan Soylu’nun “Gözaltına alınanlar arasında terör örgütü bağlantısı olduğu tespit edilen şahısların örgütsel dağılımı şöyle” dediği liste de şöyle:

“42 MLKP, 38 PKK, 18 DHKP/C, 21 DKP BÖG, 15 TKP/ML, 27 THKP/C, 9 THKP/C, 9 TKEP/L, 4 TKİP...”

Rakamlara göre yakalanan 806 kişiden 183’ü terör örgütleriyle bağlantılı şahıslarmış.

Merak edip Boğaziçi eylemlerinden dolayı tutuklananların sayısına baktım. En son çıkan habere göre dokuz kişi tutuklanmış. Bu rakama beş gün sonra tahliye edilen Beyza Buldağ ile Muhammed Ünal da dahil.

Demek ki polisin “terör örgütüyle bağlantılı” tanımıyla mahkemelerin terör tanımı çok farklı. Yoksa mahkemeler terör örgütüyle bağlantılı insanları niye salıversin.

Bu arada o örgütler isteseler bu kadar reklam yapamazlardı. Mesela ben DKP/BÖG ismini ilk defa duydum. Hatta, başta TKP/BÖK diye anlayıp internette dakikalarca aradım, bulamadım. Suriye’de terör örgütü YPG’nin kanatları altında faaliyet gösteren bir örgütmüş. 68 kuşağından Mahir Çayan’ın THKP/C’sinin de tarih olduğunu, içinden DevSol (DHKP/C) ve Acilciler gibi isimlerle yeni örgütler çıktığını sanıyordum. Meğer THKP/C de hayattaymış.

Soruyorum: İnsanların bu kadar kolay “terörle bağlantılı” olarak etiketlenmesi “terör” ve “terörist” sözcüğünün içini boşaltmıyor mu? Boğaziçi’nde Melih Bulu’yu protesto edene de Gara’da 16 evladımızı vahşice katleden PKK’lıya da “terörist” dersek, PKK’lı katillerin eylemini hafife almış olmaz mıyız?