-ABD Başkanı Joe Biden, ceddimizi, Büyük Osmanlı’yı soykırım yapmakla suçlamış. Her konuşmasında Cumhuriyet’ten çok Osmanlı’yı yücelten, Osmanlı’nın saraylarını makam olarak kullanan, Türkiye’deki muhalefet söz konusu olduğunda “Eyyyyy” diye başlayan cümleler kuran Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, meseleyi “üzüldük” deyip geçiştirmiş.

-Osmanlı İmparatorluğu’ndan kalan en önemli eserlerin altında imzası olan Mimar Sinan’ın 470 yıl önce yaptığı Haseki Külliyesi’ni devralan Diyanet, külliyenin bir köşesini kahvaltıcıya kiraya vermiş. Kahvaltıcının adı manidar: Külli - Ye!

-Ülkenin Ticaret Bakanı (Ruhsar Pekcan), kendi şirketine devlet teşviki vermiş. Bununla da yetinmemiş ürettiği dezenfektanı kendi bakanlığına iki kat fiyatla satın almış. Bakanın şirketinden satın alınan dezenfektan yüzünden bazı bakanlık çalışanları alerjik semptomlar göstermiş ve dezenfektanlar depoya kaldırılmış. Bal tutan parmağını yalar düzeni bitmemiş. Bakanın şirketi, yönetimi iktidar tarafından atanan milli hava yolu şirketimize dahi dezenfektan satmış.

-AK Parti’li belediyeler, devletin görev pasaportunu önüne gelene dağıtmış. Binlerce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı o pasaportlarla elini kolunu sallayarak Avrupa’ya kaçmış. Şimdi ülkemizin en kıymetli pasaportu olan “gri” pasaportu Avrupa kapılarından geri çevriliyor.

-İstanbul’da AK Partili belediyeler, göğüslerini siper etmiş İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin gazilere, şehit yakınlarına ve engellilere verdiği Halk Ekmek büfelerine geçit vermiyor. Vatandaşlar, “Ucuz ekmeği neden bizden esirgiyorsunuz” diye isyan ediyor.

-AK Partili Elazığ Belediyesi, şehit Fethi Sekin’in adını vermek üzere yaptıracağı tesislerin müteahhidinden açık açık bir otomobil ve iki tablet istemiş.

-(Meslektaşım Barış Pehlivan Cumhuriyet Gazetesi’nde yazdı.) Müslüm Gürses ile Muhterem Nur’un hayatından kesitleri anlatan kitap, mafya baskısıyla toplatılmış ve mafyadan korkan yayınevi kitabı mafyanın istediği şekilde sansürleyerek yeniden basmış!

-Merkez Bankası ve hükümet daha 128 Milyar dolarlık rezervin nereye nasıl harcandığını açıklayamadan, Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Prof. Doğan Aydal başka bir kayıp duyurusu yapmış. Prof. Aydal’ın açıkladığına göre Dünya Altın Konseyi’nin açıkladığı altın rezerviyle Merkez Bankası Başkanı Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu’nun açıkladığı altın rezervi arasında 159 ton fark var.

-1994 doğumlu Faruk Fatih Özer, devletin gözünün içine baka baka, bakanlarla fotoğraf çektire çektire on binlerce insanın milyonlarca dolarını toplayıp kaçmış. Bu vesileyle ülkemizde Kripto Para Borsası açmanın bakkal açmaktan daha kolay olduğu ortaya çıkmış.

-Çevre örgütü Greenpeace, Avrupa’nın plastik atıklarının yüzde 28’inin Türkiye’ye gönderildiğini rapor etmiş. Ülkemiz, her daim bizi kıskanan Avrupa için tam bir plastik “çöp cenneti” olmuş!

-Yandaş müteahhitlerden biri Türkiye’nin cennet köşelerinden biri İkizdere’de (Rize) taş ocağı kurmak istiyormuş. Hükümet, müteahhidin yanında durmayı tercih etmiş ve taş ocağına karşı çıkan köylüleri jandarmaya coplatmış.

Bu yazdıklarımın hepsi dünkü gazetelere yansıyan bazı haberlerin özetiydi.

“Bir siyasi iktidar bu kadar çok hatayı aynı anda nasıl yapabilir?” diye sorasım var ama sormaya gerek yok.

Çünkü artık eminim: “Yaparsa AK Parti Yapar!”

Salgında Dördüncü Murat fırsatçılığı


Tam kapanma genelgesinde alkol yasağı yok ama İçişleri Bakanlığı yetkilileri, “uygulamada var mı” diye soran gazetecilere “evet var” yanıtını veriyordu. Eğer Ramazan boyunca böyle bir yasak uygulanırsa bu tam bir “salgında Dördüncü Murat fırsatçılığı” olacak.

Sigaradan nefret eden, alkole mesafeli Yeşilaycı bir vatandaş olarak soruyorum: Hadi Ramazan’da lokantaların kapalı olmasını salgınla mücadele açısından mantıklı bir uygulama olarak kabul ettik. Peki insanların marketten alkol satın alıp evde içmesini yasaklamanın salgınla mücadeleye nasıl bir katkısı olabilir?

Bin kişilik cenaze törenleri yapıp milli bayramlarda törenleri yasaklamanız ne kadar absürtse açık marketlerde alkol satışını yasaklamanız da o kadar saçmadır.

Amacınız salgınla mücadele değil de insanların yaşam tarzını dizayn etmekse başka!

Bakan Yanık’a bilgi Mansur Başkan’a alkış


Bir önceki yazımda yeni Aile Bakanı Derya Yanık’ın bir çocuktan “oruç bahanesiyle” çikolatayı esirgemesini eleştirmiştim. Yazımı okuyan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş anımsattı: “Belediyenin sosyal yardım amacıyla dağıttığı kartlarla en çok çikolata satın alınmış.”

Bu bilgiyi Bakan Yanık’ın da işitmesini istedim. Belki bu vesileyle bir çocuk için bir dirhem çikolatanın nasıl kıymetli olduğunu fark eder.

Bu arada Mansur Başkan tam kapanma döneminde ihtiyaç sahiplerine 100 milyon TL dağıtma kararı almış. Cumhuriyet’in başkentinde çocuklar yatağa aç girmesin, çikolata da alabilsin diye alınmış bir karara ancak şapka çıkarılır.