Ekonomimiz maalesef dünya çapında hasar yaratan bir salgın hastalık, onun yarattığı tedarik zinciri aksamaları ve paniklemiş yöneticilerin kararları sonucunda artan emtia ve gıda maddesi fiyatları yüzünden bir türbülansa girdi. Üstelik bizim yaşadığımız sorunlar, sadece dış kaynaklı da değildir. İsrafı marifet sanan AKP, ekonomide inisiyatifi kaybetmiştir. Binici atı değil, at biniciyi gütmektedir. Eski Hazine ve Maliye Bakanı ve Cumhurbaşkanı’nın damadı Berat Albayrak, bundan tam bir yıl önce, 8 Kasım 2020’de “At izi it izine karıştı, Allah sonumuzu hayreylesin” diyerek istifa etmişti. Çok uzun süre (kendisine verilen talimata uyarak) dolar fiyatını düşük tutmak için olmadık işler yaptı. Bu arada Merkez Bankası rezervini eritti. Sıfırı tüketince fiyatı kaça çıkarsa çıksın anlamında, “Ben dolara bakmıyorum” dedi. Geçen hafta Merkez Bankası Başkanı’nın ortaya koyduğu “cari açığı sıfırlayarak, doların fiyat artışını dizginleme ve fiyatı istikrar kazanan doları çıpa yaparak enflasyonu durdurma” politikasına aslında o günlerde geçilmişti.  Bu, uzun yıllardır benim savunduğum bir tezin kabul görmesi demekti. Geçelim.

DÜZENSİZ DÜZELTME

Değerli Asaf Savaş’ın dediği gibi “Düzeltme de, düzenli olmalıdır”. Yurdum iktisatçılarının savundukları “yüksek faiz-düşük kur” ile fiyat istikrarı sağlama politikasını sürdürmek artık imkansızdır. Çünkü bu politika, “Cari açık, sıcak para yani dış borçla finanse edilir, dış borç stoku da sonsuza kadar büyüyebilir” varsayımına dayanmaktaydı. Bu, geçişte oldu gibi görünse de aslında olmamıştır. Borç stokuna ödenen fahiş faiz bu aldanmanın kanıtıdır. İzlenen “bu ekonomi politikasında” bir düzeltme kaçınılmazdı. Ecel cihane gelmişti, papazı kaçır(ma)ma, elçileri kov(ma)ma bahaneydi. Bugünlerde olan budur. Yani eşekten inmiyoruz, eşekten düşüyoruz. Görünen o ki; enflasyon çok daha yukarılara gidecektir. Bu da (yurtiçi maliyetleri artıracağı için) “ucuz TL ile cari açığı sıfırlama” projesini sekteye uğratabilir veya süreci  çok uzatabilir. Bu düzeltme sırasında, düşük gelirlilere gelir desteği  sağlamak gerekir. Bu “transfer harcamasının” kaynağı bütçeye gelecektir. Şöyle ki; pahalı dövizle yapılan ithalattan doğan dolaylı vergiler enflasyondan hızlı artacaktır. Kamuda israf durur, yatırımlar da kısılırsa, mesela “Kanal İstanbul” çılgınlığından vazgeçilirse, finansmanda sorun olmaz.

DOLAR FİYATI NEDEN ARTIYOR?

Lisanslı, master’lı, doktoralı, doçent ve profesör unvanlı iktisatçılarımız, döviz  fiyatının “cari açık yüzünden arttığını” bir türlü kabul etmiyor. Muhterem hocalarım: Cari açık, “dövizin arzının düşük, talebinin yüksek” olması değil midir?  Bir malın arzı az, talebi çoksa, onun fiyatı artmaz mı? Bunu, herkesten iyi biliyorsunuz. Ama siz, arz açığını “dış borç alarak” kapatalım diyorsunuz. Bu “Eski borcu yeni borçla öde, sıkışırsan hiç ödeme” diyen yüzsüz iş insanı tavrını, Allah aşkına niçin savunuyorsunuz? Cumhuriyetin “tam bağımsızlık” ülküsü böyle mi gerçekleşecek? Lafı ezmeyin! “Ülkede demokrasi yok, insan hakları ihlal ediliyor, gericilik aldı başını gitti (ki bunların hepsi doğrudur), bunun için döviz fiyatları artıyor” demeyin. Çin’de ve Suudi Arabistan’da dedikleriniz var mı da, orada döviz fiyatları artmıyor? Sizler önce iktisatçısınız. Toplum bugün sizden öncelikle iktisadi analiz bekliyor. Siyasi ve sosyal tercihlerinizi de sırası geldikçe açıklarsınız.

Son söz: AKP’ye zarar verecekse, yalan söylemek caizdir diyemem.