Yaklaşık 4 milyon memur ve 2 milyondan fazla memur emeklisinin maaşları için iktidar ile pazarlık eden Memur-Sen, 2022 yılı ilk altı ayı için yüzde 5 zam için tamam deyip ikinci altı ay için de yüzde 7’yi yeterli görmüştü.

Sendika yöneticilerinin artık nasıl mutlu mesut bir hayatları varsa Erdoğan’a hediye verdiler konuşmasının sonunda...



★★★

Esas Erdoğan ne dedi? “Biz ekonominin kitabını yazdık, yazmaya devam ediyoruz.”

Bugünlerin hakkında ileride kitap yazılacağı kesin de ibret vesikası olarak mı okutulacak üniversitelerde bilemedim ben de... Doları 10 liraya eriştirdi... Başarılı sanıyor kendini ciddi ciddi... Ülkeyi kimse yönetmeseydi, her kurum kendi işini yapsaydı emin olun bu kadar yükselmezdi.

Ekonomi toparlar mı?


Çok ciddi bir ekonomik krizin tam da göbeğindeyiz. Her şeyi doğru yapsak en az 3 yıl sürer normale dönmemiz.

Önce batıkları temizleyeceğiz ve toparlanmaya başlayacağız. Ancak ondan sonra insanların refah düzeylerini ve gelirini artıracağız.

★★★

Bu işin kısa yolu var mı? Var. Adliyelerde ne yazar? Adalet mülkün temelidir. Demek adalet sağlanırsa Türkiye’ye para akar.

Mevcut yönetim gider ve sistem değişir önemli reformlar yapılırsa yabancı yatırım Türkiye’ye koşar. Çok da zor değil aslında... Asıl zorluk enkaz kaldırmada...

Aslında bütün parti tek kişi


AKP dediğin sadece Erdoğan’ın etrafında toplanan kişilerin oluşturduğu bir parti... Bakmayın siz teşkilatlanmasına, gençlik ve kadın kollarına... Aslında bütün parti tek kişi! AKP’den Erdoğan’ı alın geriye ne kalır ki?

Eğer AKP bir parti olsaydı, İstanbul seçimini yeniletip 800 bin fark yemezdi.

Eğer AKP bir parti olsaydı Suriye savaşını baştan engellerdi. Hiç o topa girmezdi.

Eğer AKP bir parti olsaydı Amerika ile Rusya arasında kalınmayacağını bilirdi.

Eğer AKP bir parti olsaydı, bir kişinin “faiz sebep enflasyon neticedir” ideolojisiyle ülke ekonomisini batırmasına izin vermezdi.

Eğer AKP bir parti olsaydı Berat Albayrak’ın dediği gibi “At izi it izine” karışmazdı.

Yani Erdoğan gider parti biter!

Dünya 20’den büyüktür!


Türkiye’nin geliri o kadar hızlı düştü ki, öylesine hızlı fakirleşti ki G-20’den atılma tehlikesi baş gösterdi. Şu an Türkiye 21’inci...

Zira 1976 yılında Süleyman Demirel zamanında Türkiye zaten 17’nci büyük ekonomiydi... Bülent Ecevit ile 1979 yılında 16’ncı sıraya kadar yükseldi.

Süleyman Demirel


Sonrasında hep bu seviyelerde gitti geldi. Hem Demirel hem de Ecevit ekonomiden anladıkları için meydanlarda bununla övünmek onların akıllarına gelmedi!

Bülent Ecevit


G-20 dediğin uluslararası ekonomik işbirliğini arttırmayı amaçlayan, gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomileri bir araya getiren, küresel ekonomik kararların alındığı bir platform... Türkiye bunun dışına çıkartılırsa her anlamda darbe yer, fasulyeden bir ülke konumuna düşer.

Yoksa dünya 5’ten büyüktür lafı bir anda dünya 20’den büyüktür olacak. Diğer ülkeler “hadi len” çekecek!

Devlet neden yapamadı Çanakkale Köprüsü’nü?


Erdoğan Çanakkale Köprüsü için, “Bu parayı nereden buldunuz? Evet söyleyeyim... Burası 2 milyar 400 milyon Euro’ya çıkmış olan bir köprü... Yap-işlet-devret ile” diye başladı söze...

Ben ne anladığımı anlatayım size... Öncelikle projeye karşı çıkan yok! İtiraz edilen konu yüksek maliyeti, fahiş kullanım ücreti ve ihale ediliş şekli! Aklı başında kimsenin imzalamayacağı yap-işlet-devret modeli...



★★★

Koca devlet daha ucuz kredi bulup yapamaz mıydı? Yapardı! Fiyata itiraz edebilir misin? Edersin de koymuşlar sözleşmeye “Türk mahkemeleri yetkili değildir” diye... “Olur da iktidarı kaybedersek alacağımız parayı garantileyelim... Yuh bu kadar da kazık olur mu diye dava açarlarsa Türk mahkemelerine güvenmeyelim. Londra’da tahkime gidelim” mantığıyla hesap vereceğimiz yer uluslararası arena...

★★★

Türkiye Cumhuriyeti ödemedi mi söz verdiği garanti yolcu, garanti araç, garanti hasta parasını? Haciz koyarlar yurtdışındaki Türkiye’nin hesaplarına... Aktarırlar yandaşların kasalarına!

Neticede parasını Euro üzerinden alıyor. Zira az araç geçiyor diye köprüler zarar etmiyor! Zarar eden devlet... Olan bizim vergilere oluyor.

Kendisi, “evet bu iş bilenin
kılıç kuşananın”
derken bunu kastediyor herhalde... Ya da ben yanlış anlıyorum.