Erdoğan, Avrupa’daki en ucuz motorin ve benzini kullandığımızı söyledi... Kuvvetle muhtemel üç vakte kadar yine zam gelecek benzine ve motorine...

Ucuz ama bize mi ucuz? Euro kazanıp ziyarete gelene mi? Ucuz deyip benzini Euro’ya çeviriyorsan bir zahmet asgari ücreti de Euro’ya çevireceksin. Ya da “Tamam benzin pahalı değil ama siz fakirsiniz” diyeceksin.

★★★

Verelim 2.825 liralık asgari ücreti hadi bir ay geçinsin... Önce onu bir görelim... Sonrasında tekrar kameraların karşısına geçip “Bizde benzin ucuz” desin!

Türkiye’de asgari ücretli ne alıyor? Ayda 274 Euro... Benzinin litresi ne kadar? Güncel fiyatlarla 0.77 Euro...

Ne kadar benzin alabilir asgari ücretli? Vergisine aylardır sübvansiyon uygulandığı ortamda bile alabildiği yaklaşık 356 litre...

★★★

Adam sen de! Ekonomimizin uçtuğuna inanıyorsun da, Türkiye’nin en ucuz benzini kullanan, refah içinde yaşayan bir ülke olduğuna mı inanmıyorsun?

Avrupa’nın en pahalı benzini nerede? Norveç’te... Litresi 1.58 Euro... Ülkede asgari ücret yok. En vasıfsız, yoldan çevireceğin işçinin saatlik kazancı 18 Euro...

Aylık 3.240 Euro’ya denk gelir ki; 2.050 litre benzin alır... İsterlerse benzinle yıkanır. Ayda ortalama kişi başı 5.200 Euro kazanıyorlar Norveç’te, kim karışır?

★★★

“Benzin ve motorinde zamları otomatik sistem yapıyor, biz yapmıyoruz!” diyorlardı. O zaman işler kolaydı. Sövüyordun otomatik sisteme, rahatlıyordun.

Varsa öyle bir makine, bir zahmet asgari ücretleri de ona bağlasınlar. Yok ama yapamazlar... “Bu insanlar nasıl geçiniyor?” diye bilgisayarın devreleri yanar, sigortası atar!

Zira baktılar otomatik sistemde dur durak yok. Fişi çekip, sigortayı kapattılar. Vergiden kısıp idare etmeye çalışıyorlar.

★★★

İngiltere, İspanya, Fransa, Almanya... Zenginleri saymayı bırakalım... Dipteki Slovenya’ya bakalım! Benzin 1.24 Euro... Asgari ücret 643 Euro... Onlar bile 518 litre benzin alıyor asgari ücretle...

Yani neymiş? Avrupa’da en ucuz maaş da bizdeymiş! Alım gücü yerlerdeymiş. Millet borç içindeymiş. Büyük ülke olmak bunu gerektirir. Gıkını çıkartan bizden değilmiş!

★★★

Akaryakıt Türkiye’nin en büyük vergi kalemi... Maazallah günün birinde vatandaş bir hafta araç kullanmayacak, bütçe açığı iyice artacak. Ülkede araç kullanmak bildiğin lükse kaçmak...

Gelirler artmazsa araba yerine ata bineceğiz, lakin arpa da ithal ediliyor. O da dolara endekslenir, üstüne ÖTV getirilir, aynı hesaba gelir.

Resmen halk derebeylik düzeni gibi sadece devlet için çalışıyor... Peki, toplanan para nereye gidecek? Diyanet’in bütçesine mi yoksa Zafer Havalimanı garanti geçiş ödemesine mi? Bak onu kimse bilmiyor.


Kriz arasa biz yokuz!


Kriz yok” deyip duruyorlar. Peki yaşadığımız süreci nasıl adlandırıyorlar? Çeşitli olasılıklar söz konusu...

Ya, “Siz bu yaşananlara kriz mi diyorsunuz? Bu gördüğünüz daha hiçbir şey... Esas sonbaharda görün bakın, kriz nasıl olurmuş anlayın” demek istiyorlar. Ya da senin, benim için konuşmuyorlar... Ne demeye üstümüze alınıyoruz ki?

★★★

Yine de algı önemli... Şimdi kriz var deseler, “Kim çıkardı?” diye soranlar olacak. Kim cevaplayacak?

Bakın; dolar 4 liraya çıktı, kriz yoktu... Dolar 5 liraya çıktı, kriz hiç olmadı... Dolar 6 liraya çıktı, krizi aradık, bulamadık.

Dolar 7 lira oldu, “Hani nerede kriz” diye sordu... Al sana dolar 8’i geçti, 9’un yanı başında... Ne fark eder, dolar 101.11.12 lira olsa?

Kriz ararsa kimse yok ortada... Sedat Peker’in kayıtlı, kanıtlı iddialarına cevap vermiyorlar. Çıkıp ekonomik durumu mu anlatacaklar?

★★★

Belli ki ülkede sadece ben krizdeyim... Ben “Kriz var” deyince kriz oluyor. Demezsem yok oluyor! O zaman krizin müsebbibi benim... Allah da beni kahretsin!

Tasarruf falan yapılacakmış, bu sayede aşılacakmış! Dahice de kriz yokken ne gerek vardı? Porsiyonları küçültün tavsiyesi bile düzelmemiz için yetti de arttı...

★★★

Sorunlarımız çok net... Birkaç yılda düzelebilecek kadar basit değil... İş o hale geldi ki, buna “kriz” demek enayiliktir. Fazlası bile az kalabilir.

Boyutu ve nedenleri yönetim tarafından yeterli ölçüde algılanabilmiş olsaydı, önlenmesi için gerekli tedbirler alınabilirdi. Zira o görüş açısına sahip değiller... Durum tespiti ve bilgi açısından yetersizler.

★★★

İşler kötü gittiğinde siyasetin gizli kutsal kitabı bize ne der? Önce mağdur olduğunu söyle... Suçu başkalarına at, düşman yarat...

Onları ahmak yerine koymaktan çekinme. Gözlerinin içine baka baka konuş... “Ekonomi iyi yolda” deyip, bekle... Yerse...

★★★

Sahi neyin, nasıl düzelmesini bekliyorlar? Enflasyon mu düşecek? Faizler mi inecek? Dolar mı duracak? Borçlar mı azalacak? İşsizler iş mi bulacak? Bunlar kendiliğinden mi olacak?

Ülkeyi öyle bir hale soktular ki, bize müjde değil, mucize lazım... Sürekli aynı yanlışı yaparak doğruyu bulmaya çalışıyorlar.

★★★

Mevcut düzende Türkiye’ye para gelmez. Para politikası böyle yürütülmez! Yıllar yılı insanları başarı palavrasıyla kandırdılar. Şimdi kitleler harcamak için değil, borçlarını ödemek için para kazanıyorlar.

Keyfe keder yönetilen, bir gecede kararnamelerle kuralların değiştiği ülkede neye yatırımını yapıp, hakkını nasıl koruyacaksın? Malına, mülküne çökerler farkına bile varmazsın.

★★★

Esas sorun “adalet sisteminin” çökmesi... Adalet sistemine çökülmesi... Türkiye’nin güvensizliği iliklerine kadar hissetmesi... İleride anlatacaklar, “Neydi o 2020’lerde Türkiye’nin hali?” diye...

Tarihe şahitlik ediyoruz. Karanlık yıllar bunlar... Neydi? Halkımıza hizmetti... Peki!