Duymuşsunuzdur;

“SWIFT” denilen büyük harf anlatımlı bir kod sistemi  var. İngilizce “Society for Worldwide Interbank Financial Telecommunication” adı verilen işlemin büyük harfleri bir araya gelince SWIFT oluyor... ABD merkezli dünya (küresel) ekonomisinin temel değişim aracı ABD dolarının 2 ayağını SWIFT sistemi kontrol eder.

2 ayak şunlar:

Telekomünikasyon.

Bilgi İşlem.

Sisteme ABD teknoloji, yazılım, bilgisayar şirketleri egemendir. Her türlü dolar alış-verişi bu sistem sayesinde anında izlenir. Dolar alan, satan, çeken, yatıran bilinir. SWIFT, “dolara dayalı elektronik ödemeler sistemi”dir.

★★★

Öğrendiğim bilgileri basitleştirerek ve sadeleştirerek SWIFT işleyişini size şöyle anlatayım.

Üç soru sorayım:

1- Türkiye içinde A şirketi ya da A kişisinden yine Türkiye içindeki A şirketi ya da kişisine dolar transferi yapıldığında; bu transferi ABD’de bir banka ya da kuruluş izleyip kayıt ediyor mu?

2- Ediyorsa hangi banka ve kuruluş?

3- Bu izleme ve kayda alınma için transfer edilen dolar miktarının belli bir limitin üzerinde olması gerekiyor mu?

Cevaplar:

1- Evet kayıt ediliyor. Dünyadaki tüm Amerikan Doları hareketleri FED (Amerikan Merkez Bankası) tarafından izleniyor.

2- Dolar işlemi Türkiye içindeki A şirketinden ya da A kişisinden yine Türkiye içindeki A şirketine ya da A kişisine gönderilse bile para cinsi dolar olduğu için ABD’deki bir muhabir banka kullanılması zorunluluğu olduğu için ve bu muhabir banka da ABD Merkez Bankası’na (FED) rapor etmeye mecbur kılındığı için alışı-satışı ABD biliyor, izliyor, isterse mimliyor. ABD ambargolarını bu yolla takibe alıyor. Hatırlayın bizim Halk Bankası’nı İran ambargosu sırasında bu yolla mimlediler.

3- Limit yok. Tek bir doların bile hareketini izleyebiliyor. Sadece Türkiye içinde değil, Türkiye’den dışarıya herhangi bir şirkete ya da kişiye gönderilen ya da gelen dolardan ABD istediği anda bilgi sahibi oluyor.

★★★

Merkez Bankası’nın 128 milyar dolar rezerv erimesi (halkın kara gün parası) sırasında; bankacılık sistemi içinde kimler, ne zaman 50 bin doların üzerinde alım yaptı ve kimler Borsa’da olağan olmayan satışlara (portföy boşaltma) gitti, açıklanmadı.

Muhalefet sordu.

Cevap alamadılar.

Halk şüphe etti.

Şüphesi giderilmedi.

Kime satıldı dolarlar?

Bu bilgiye erişme imkanı ve kabiliyeti olanlardan hiçbirisi açıklama yapmaya yanaşmadı. Rezervlerin hızla erime döneminde bakanlık yapmış Berat Albayrak, Merkez Bankası Başkanlığı yapmış  Murat Uysal, Albayrak’ın gönderilip yerine Bakan yapılan Lütfi Elvan, Murat Uysal’ın gönderilip yerine Başkan yapılan Naci Ağbal, Naci Ağbal’ın gönderilip yerine Başkan yapılan Şahap Kavcıoğlu, Merkez Bankası Para Piyasaları Kurulu’nun 6 üyesi ve Cumhurbaşkanlığı ekonomi danışmanları Jöleli Yiğit Bulut ve Lacili Cemil Ertem susuyorlar.

Siz gizleyin.

ABD biliyor.

ABD’nin bildiğini Türk halkından gizleyerek; neyi kurtarmaya, kimi arkalamaya çalışıyorsunuz?

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Küfür edene asalet verildi! Bildiri yazana küfür yağdı!


TEDAŞ Genel Müdür yardımcılığını vekaleten yapmakta olan bürokrat, sosyal medya hesabından CHP Sözcüsü Faik Öztrak’a “Size Türk diyenin size Müslüman diyenin alayını...” diye küfür yağdırmış, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e “yalancı” diye hakaret etmişti. Bu küfürbaz bürokrat, kararname ile, asaleten atandı. Küfür eden asil sayıldı. Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni zedelemeyelim diye bildiri yazan emekli amirallere ise iktidar sözcüsü politikacılar küfür, hakaret yağdırıp bu bildiriden “darbe ve vesayet niyeti” çıkardılar. Ben darbenin her çeşidine karşıyım.

Seçimle gelen seçimle gitmeli derim ve insaf, vicdan, dürüstlük, isterim: Ayasofya İmamı, “Montrö Sözleşmesi ile ilgili düşüncesini söyleyince” onun ki ifade özgürlüğü sayılıyor, emekli amirallerin yazılı görüş açıklamasından “darbeci bunlar” sonucu çıkarılıyor. Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni hukuk hocası Prof. Dr. Rona Aybay, şöyle anlatır: “Türkiye yıllarca süren İkinci Dünya Savaşı boyunca (60 milyon kişi öldü)  Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin özellikle savaşan devletlerin askeri gemileriyle ilgili hükümlerini titizlikle uygulamıştır. Türkiye’nin bu güven verici tutumu nedeniyle taraf devletlerin hiçbiri 1956 yılında süresi dolan sözleşmeyi sona erdirme girişiminde bulunmadılar. Montrö Boğazlar Sözleşmesi “çökerse” bu durum Karadeniz’de kıyısı olmayan devletlerin askeri gemilerinin Karadeniz’e çıkışlarına ciddi sınırlamalar getiren Montrö hükümlerinden hiç hoşnut olmayan ABD için büyük bir fırsat olacaktır.”