Siyasal gerilim ülkeyi ne hale soktu...

Dünyanın en tuhaf ülkelerinden biri haline geldik!

İktidarın, haklı eleştirilere bile tahammülünün kalmadığı görülüyor.

Damat Berat Bey’in Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan istifa edip kayıplara karıştığı günden bu yana ekonomistler ve muhalefet liderleri (Kılıçdaroğlu, Akşener, Davutoğlu, Babacan, Karamollaoğlu) aynı soruyu soruyor:

“Merkez Bankası’nın 128 milyar dolar rezervi ne oldu?”

128 milyar doların Türk lirası karşılığı: Bir trilyon 47 milyar TL.

Bu muazzam para, milletin parasıydı...

Yalnız siyasilerin değil, her Türk vatandaşının, o paraya ne olduğunu sormaya hakkı vardır.

★★★

Yerinde yeller esen Merkez Bankası rezervlerinin nasıl eridiği, dolarların kimlere satıldığı ve nerelere harcandığı elbette ki kayıt altındadır. Bilgisayarda o hesaplara ulaşmak sadece birkaç saniyelik iştir.

Açıklayın da töhmetten kurtulun. Doğrusu bu değil mi?

Böyle yapılacağı yerde, birçok ilde, üzerinde sadece “128 milyar dolar nerede?” sorusunun yer aldığı afişler sökülüp toplatıldı.

Toplatılmakla kalmadı, savcılık bunlarla ilgili soruşturma başlattı.

İddiaya göre afişler “Cumhurbaşkanı’na hakaret” içeriyormuş!

Türkiye’de soru sormak ne zamandan beri suç oldu? Ayrıca o soruda suç olacak ne var?

“Altında CHP imzası olan afişlerde tek cümleden başka hiçbir şey yok. Merkez Bankası’nın adından bile bahsedilmiyor. Sadece “128 milyar dolar nerede?” diye soruluyor.

Dedik ya, tuhaf bir ülke olduk. O afişlerden “Cumhurbaşkanı’na hakaret edildiği” iddiası nasıl çıkarıldı, anlamak mümkün değil!

★★★

CHP Sözcüsü Faik Öztrak “İzahı olmayanın mizahı olur. Milletimiz telefon joker hakkını kullanarak128 milyar dolar nerede?” diyor.

İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Erhan Usta da:

“Kayıp 128 milyar dolar milletin parasıdır. Millet bunun hesabını elbette soracaktır, bundan doğal ne olabilir? Tuhaf olan bu parayla ilgili bugüne kadar her hangi bir açıklama yapılmamasıdır” diye konuşuyor.

Hem açıklama yapılmıyor, hem de bunu sorgulayan afişleri asanlar hakkında soruşturma açılıyor. Nasıl bir iş bu?

Çok demokratik bir ülke haline geldik maşallah (!)... Allah nazardan saklasın!

Gel de şaşırma!


Sorguları dün akşam biten 14 emekli amiral adliyeye sevk edildi. Bu satırların yazıldığı saatte yargı süreci devam ediyordu.

Ben en çok, 104 emekli amiralin yaptığı açıklama hakkında savcılığa yağmur gibi yağan şikâyetlere şaşırıyorum.

Türkiye’nin 81 ilinden savcılara suç duyurusunda bulunan kuruluşlara bakın...

910 dernek, 408 vakıf, 27 üniversite, 550 sendika ve 46 federasyon suç duyurularıyla emekli amiralleri yargı önüne getirdi. Ne kadar çok karşıtları varmış?

★★★

Eski Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, olayla ilgili olarak Yargıtay ve Danıştay başkanlıklarının, hiç gereği yokken yaptıkları açıklamaları eleştiriyor:

“Açıklamalarda yargı sürecini etkileyebilecek suçlayıcı ifadelere yer veriliyor. Oysa Anayasa’nın 138’inci maddesinin II. fıkrasına göre ‘Hiçbir makam, mevki veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez, tavsiye ve telkinde bulunamaz.

Yargıtay ve Danıştay başkanlıklarının yaptığı bu açıklamalar, en hafif deyimle, Anayasa’daki bu yasağa aykırı birer ‘telkin’ niteliğindedir.

Hâkimler, kamuoyuna yönelik basın açıklamaları yoluyla değil, hukuka ve adalete uygun olarak verdikleri kararlarla konuşurlar!”

Sonuç: Ülkemizde, ‘Yargı neden güven kaybediyor?’ diye sormaya gerek kalmadı sanırım.

GÜNÜN SÖZÜ


Kapalı ağıza armut düştüğü görülmemiştir! Çalışmadan asla olmaz!