Futbol bir oyundur... Yenmek de vardır, yenilmek de...

Fakat “6-1 gibi korkunç bir skorla” değil...

Böyle bir yenilgi, milletin yüreğinde derin yaralar açar. Nitekim açtı da...

Aradan yaklaşık bir hafta geçti, bozgunun üzüntüsünü hâlâ yüreğimizden atamadık...

Milli Futbol Takımı’mızın, Avrupa’nın vasat takımı Hollanda karşısında 6-1’lik yenilgisinin yarattığı utanç devam ediyor.  Ancak...

Aldığımız bu kötü sonucun bir sürpriz olmadığını da belirtmemiz gerekiyor...

“Böyle başa böyle tarak...” sözü bugünler için söylenmiş olsa gerek...

Ülke olarak hangi alanda iyiyiz ki, futbolda da iyi olalım?

Bir ülkenin başarıları ya da başarısızlıkları “Birleşik kaplar prensibi” gibi aynı düzeydedir.

Her alanda dökülürken, futbolda harikalar yaratmamız mümkün mü?

★★★

Şöyle bir düşünmek lâzım:

Neyimiz iyi ki? Hangi dalda çağdaşlığı yakaladık?

Bilimde, eğitimde, hukukta, sanatta, edebiyatta, demokraside mi ileriyiz?

Ekonomide, sağlıkta, tarımda, insan haklarında özgürlüklerde mi iyiyiz?

Hangi alanda başarılıyız ki, futboldan da başarı bekleyelim?

“Neden bu perişanlık?” diye sormak, onu bunu suçlamak bana anlamsız ve gereksiz gibi geliyor...

Eğer suçlayacaksak sistemi, ülkenin yönetim tarzını, siyasetçilerin çağdaşlık anlayışını suçlayıp eleştirmemiz gerekir.

★★★

Ekonomide, iç ve dış siyasette olduğu gibi, futbolda da sporun felsefesini, sosyolojisini, fiziğini, kimyasını, en önemlisi psikolojisini çözebilmiş değiliz...

Halimizi en uygun biçimde anlatan ifade “Eller aya, biz yaya!” sözü gibi geliyor bana...

2002’de aynı teknik direktörle Dünya 3’üncüsü olan Milli Takım’ımızın, bugünkü hal-i pür melâli (acınacak hali) maalesef, AKP’nin 19 yıllık iktidarı ile paralellik taşıyor.

Bu durum, 19 yılın sonunda Türkiye’nin geldiği durumu yansıtan bir ayna gibi... Hazin bir gösterge!

★★★

İnsan haklarında, özgürlüklerde, sanatta, bilimde, sağlıkta halimiz malûm...
  “Ekonomi uçacak” diye beklenirken, tepetaklak yere çakıldı... Uçan, fiyatlar oldu!

Yandaş gazeteler bile “Hayat çok pahalı, fiyatlar uçtu” demeye başladı...

Bir ülkede ehliyet ve liyakat bir yana bırakılır, yandaşlık ve partizanlık her kapıyı açarsa ülkenin gerisin geriye gitmesi kaçınılmazdır.

Artık bu hikâyenin sonu gelmeli, memlekete adalet, liyakat ve şeffaflık egemen olmalı... Kurtuluşun başka çaresi yok!

Yoğun bakımda 18 gün...


Türk Tanıtma Vakfı (TÜTAV) Başkanı Dr. hs. Kemal Baytaş ağır bir solunum rahatsızlığı geçirdi. Hastaneye kaldırılan Baytaş, 18 gün “yoğun bakımda” tedavi edildikten sonra iyileşerek önceki gün taburcu edildi.
Kendisini arayıp “Geçmiş olsun” dileklerimi ilettiğimde “Artık evimdeyim, iyiyim ve şükran duyguları içindeyim” dedi ve şunları ekledi:
   “Ciddi bir tehlike atlattım. Dünya çapında bir hekimimiz olan Prof. Dr. Mehmet Haberal ve ekibinin, şifa dilekleri, üstün tıp bilgileri ve çok yakın ilgileri beni hayata döndürdü. ‘Ekibinle birlikte iyi ki varsın Sayın Haberal’ diyorum.


TEBESSÜM

“Hasan Dağı arpalıktır!”


Temel kahvede toplanan Trabzonlu hemşerilerine “Size memleketin halini anlatan bir şiir okuyacağım.” der. “Oku bakalım.” derler. Temel, şu dizeleri okur:

“Hasan Dağı arpalıktır,

Eğer saban yürürse,

Her derede garip bir HES,

Eğer suyu gelirse,

“Her köylüden bir tavuk,

Eğer köylü verirse,

Güzel gidiş bu gidiş,

Eğer sonu gelirse!”

GÜNÜN SÖZÜ

Devletlerin güçleri ülkeyi yöneten siyasiler kadardır!