Metin Akpınar ve Müjdat Gezen...

Türkiye’nin gururu, hayatlarını tiyatroya ve öğrenci yetiştirmeye adamış, iki büyük mizah ustası...

Önceki gün, 21 Aralık 2018’deki Halk Arenası programında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret ettikleri suçlamasıyla yargılandıkları davada beraat ettiler.

Anadolu Adliyesi 8. Asliye Ceza Mahkemesi’nce verilen kararı duyduğumda, Kadıköy Evlendirme Dairesi Salonu’nu hıncahınç dolduran izleyicilerin coşkulu alkışlarıyla akan program ve sonrasında yaşadıklarımız, gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçti...

Halk Arenası programı öncesinde kuliste...


★★★

O gece iki usta da mizahın çok ciddi bir sanat olduğunu kanıtlayan konuşmalar, ülke gündemiyle ilgili eleştirel açıklamalar yaptılar.

Kahkaha tufanı yaşayan seyirciden bol bol alkış aldılar.

Gülmenin her şeye olumlu yaklaşmanın aracı olduğu bilincindeki davetliler mutlu olurlarken, sosyal medyada üslenmiş mizah duygusundan yoksun trollerden de bazı sinyaller, yaşanacakların işaret fişekleri gelmeye başladı.

Belli ki bir yerlerden düğmeye basılmış, ustalar, düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gereken sözleri nedeniyle linç hedefi haline getirilmişlerdi.

Çok geçmeden hakaretler, küfürler, bel altı vuruşlar, en ağır yalan ve iftiralar uçuşmaya başladı.

Saldırılar hafta sonunda öylesine ürkütücü bir boyut aldı ki Müjdat Gezen ve Metin Akpınar bu ülkenin yeri zor doldurulacak çok değerli sanatçıları değillermiş de sanki suç örgütü liderleriymiş gibi bir algı yaratmaya dönüştü.

★★★

Nitekim pazartesi sabahı erkenden evlerine gelen polislerin eşliğinde adliyeye götürüldüler. Sosyal medya saldırganlarının yarattığı kin ve nefret atmosferinde savcı önüne çıkarıldılar. Savcılığın tutuklama istemi mahkemece kabul edilmedi ve adli kontrol koşuluyla serbest bırakıldılar.

O günden geriye, Metin’le Müjdat’ın adliye koridorunda endişe içinde beklerken ve Metin’in tost-ayranla karnını doyururken çekilmiş fotoğraf kareleri kaldı...

★★★

Savcının 4’er yıl 8’er ay hapis cezası istediği dava önceki gün, değerli avukatlar Celal Ülgen ve Prof. Köksal Bayraktar’ın yaptıkları unutulmaz savunmalar sonrasında beraatla
sonuçlandı.


Böylece ağızlarından çıkan her sözcüğü ölçerek, tartarak kullanan, ama siyasetçileri sert dille eleştirmenin da anayasal bir hak ve mizahın vazgeçilmezi olduğunu çok iyi bilen ustaların Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret etmedikleri, sadece düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gereken konuşmalar yaptıkları yargı eliyle tescil edilmiş oldu.

Türkiye demokrasisi açısından yaşanan bir ayıp, geride hiçbir zaman kapanmayacak ağır manevi yaralar bırakarak sona erdi.

Çünkü yıllardır toplumu güldüren mizah ustalarının polis eşliğinde savcı ve hakim karşısına çıkarılıp yargılanmaları bile başlı başına bir cezaydı!..

★★★

Program sonrasındaki linçlerin hedeflerinden biri de bendim.

Metin ve Müjdat’ın uğradığı ağır iftira ve yalan saldırılarının benzerini ben de yaşadım.

Sadece bunları göğüslemekle kalmadım, programım Halk Arenası, RTÜK tarafından 8 hafta süreyle yasaklandı.

Yasaklama öyle bir zamanlamaya denk getirildi ki; Mart 2019’daki yerel seçimlerin bir hafta öncesinde sona erdi. Yani seyirci, seçim kampanyasının en hararetli haftalarında Halk Arenası’nı izlemekten mahrum bırakıldı. Açıkçası izleyicilerimiz cezalandırılmış oldu.

★★★

Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan,
“İnsan Hakları Eylem Planı”nı açıkladı ve “Hiç kimse eleştiri ve düşüncelerini açakladığı için özgürlüğünden mahrum bırakılamaz” dedi!..