“Oooh hayat size güzel, ne verimli topraklarda yaşıyorsunuz! Buralara incir gibi, zeytin gibi adam olmayanı diksen ufak ufak adam filizleri yeşerir valla...” dendiği için, bi de yöre insanının çalışmaktan sesi pek çıkmadığı için Aydın da, Ege de işler tıkırında sanılır genellikle...


Fakat geçenlerde iki gün üst üste yağmur yağdı Aydın tarafında; dindiğinde millette bir panik bir panik! Hayırdır inşallah, ne bu hal diyenlere gözleri faltaşı gibi açık, “Çatladı, çatladı... Kıyamet alameti bunlar” diyebildi oralarda yaşayanlar!


Bilim insanları işi gücü bırakıp koştu tabi. Allah sizi inandırsın, henüz mahcubiyeti unutmayıp ‘yer yarılsa da içine girsem’ diyen herkesi rahat rahat içine alır çatlaklar! 2 metreden daha derin, bazıları bir kilometre uzunluğunda...


Çatlağın altını üstüne getiren uzmanlar ilk değerlendirmeyi yaptı: Bir- Alamet falan değil... İki- Çatlakların nedeni kuraklık!


Karadeniz’i sel götürdü kaç defa, onlarca insanı önüne katıp sevenlerinden ayırdı. Ölçtüler. Kuraklık var.


Konya obruk obruk ay yüzeyine döndü. Sabah olup ekim dikim yapmak için gidenler tarlalarını bulamıyor! Nedeni kuraklık!


Kuyular kurudu, nehirler kurudu, göller kurudu, barajlar kurudu. Denizlerimizde su var sanıyorsun, zehir komple. Gördüklerinden içi dışına çıktı Marmara’nın müsilaj kustu yüzümüze! Taşıma su ile prostat oldu değirmen!


★★★


Canavar direksiyona oturan bizken, bütün suçu ‘trafik canavarı’na yıktığımız gibi...


Ekonomiyi uçurduk, biz uçurduk biz diyerek ‘üç’ bilemedin ‘beş’ müteahhit ve bir avuç şakşakçı zenginleşirken fiyatlar ahalinin üzerinden silindir gibi geçerken, günahı ‘ağzından alev saçan enflasyon canavarına’ yükleyip, sıvışanlar gibi...


Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde her gün birbirlerine ağza alınmayacak hakareti, küfürleri sallayanların, dünyada kavga etmedik, hırlaşmadık ülke, ‘eyy’ demediğimiz kurum, yönetici bırakmayan, ‘Ananı da al git’ diyenlerin kendilerini sütten çıkma ak kaşıkmış gibi gösterip ‘muhalefet partili’ için şehirlerde lanet mitingleri ve fezleke düzenletenler gibi...


Millet bayram gelse de ‘27 lira’ fıtır sadakası verse zenginler diye beklerken, trilyonluk bütçeleri Allah’ın emri, ek ödenek üstüne ek ödenek alıp ‘ne istedilerse veren ele’ duacı diyanetin başındaki muhteremin, aynaya bakmadan ‘milleti dinden imandan soğutuyor’ diye ‘sosyal medya canavarı’nı suçlayıp cehennemlik ilan ettiği gibi...


“Bugün cumhurbaşkanlığı seçimi olsa” sorulu her ankette dünya lideriyle ya başa baş, ya önünde çıkan en az iki isim varken, ana muhalefet liderinin adres olarak kendisini gösterip, ‘oy canavarı’ hepinizi yer demeye getirdiği gibi...


Çatlak sadece Aydın’da, obruk sadece Konya’da, kuruyan göller sadece göller bölgesinde var sanıp, suçu günahı ‘iklim canavarına’ bağlamaya kalkmasın kimse...


Asıl kuruma bizde, insan kaynağımızda!


Azaldıkça adalet, arttıkça haksızlık, korkanların sayısı gibi her yanı kapladıkça zifiri karanlık; canavarlara döndük! Yerin bin metre altındaki su kaynağından para kaynaklarına, yerin üstündeki insan kaynağından vicdana kadar önümüze hangi değer çıkarsa çıksın görmüyor, utanmadan kurutup çatlatanlara da sıkılmadan göz yumuyoruz.


Yani aslında o çatlak memleketteki ‘ar damarı çatlağı’dır.


Yaşamaya çabaladığımız ülkede ar damarlar çatlamamış olsa, milyonlarca hanenin geliri de, gelecekten umudu da kurutulup millet kahrından sırtından çatlarken, bir avuç hanenin olimpik yüzme havuzları, daima sulanan türlü çeşit çiçekli saray bahçeleri olabilir miydi?