“...Hayatı terör örgütleriyle mücadelede geçmiş, 34 yıllık bir polis müdürünü bir anda sol terör örgütlerine yardım yapan bir kişiye dönüştüren hukuk sistemi adil değildir.” Eski polis şefi Hanefi Avcı, 12 Ekim 2010’da gazetecilere gönderdiği mektuba bu cümlelerle başlamıştı! Polisliğinde sol örgütlerle mücadele eden, “işkenceci” diye anılan Avcı o günlerde Fetullah’ın emniyeti-yargısı tarafından Devrimci Karargah örgütü mensubu ilan edilmişti.

Dün...

Sabah saatlerinde Saraçhane’ye doğru gazeteci dostum Hilmi Hacaloğlu’yla yol alırken herkesin aklındaki soruya yanıt arıyordum: İstanbul Büyükşehir Belediyesi üzerinden açılan “terör” soruşturması nereye kadar gider? Sonra İmamoğlu’nun iyi hazırlandığı her halinden belli olan açıklamaları başladı ve bir anda kendimi o karanlık yıllarda, Hanefi Avcı’nın “Devrimci Karargah” adlı örgütle ilişkilendirildiği günlerde buldum! İmamoğlu da “terör soruşturması” geçiriyordu ve adını bile bilmediği, benim gibi sol gelenekten gelenlerin dahi duymadığı örgütlerin “ağabeyi” konumunda değerlendiriliyordu.



Net konuştu İmamoğlu:

“Bakanlık bize hiçbir bilgi vermediği gibi, bizim verilerimizle bakanlık verileri arasında farklar olduğunu görüyoruz. 1 Ocak 2019 ile 31 Aralık 2021 tarihleri arasını tekrar inceledik. O dönem görevde değildik. O dönem Sayın Mevlüt Uysal ve Vali Ali Yerlikaya 27 Haziran’a kadar görevdeydi. Bu dönemleri de inceledik. İçişleri Bakanı olan kişi iddia ettiği 1667 teröristi örgüt örgüt böldü son 51 kişiyi diğer terör örgütleri klasmanına soktu.”

Bu arada bir espri de yaptı:

İBB’de Tamil gerillası mı var? İrlanda’nın bağımsızlığı için çalışan IRA örgütünden adam mı aldım işe? ‘Diğer’ demek ne demek?”

Bu açıklamaları dinlerken 2010’lar dönüyordu kafamda ve Devrimci Karargah örgütünün bile kabul etmediği Hanefi Avcı’nın yaşadıkları film şeridi gibi gözümün önünden geçiyordu.

Peki Ekrem İmamoğlu’nun Saraçhane toplantısı ne anlama geliyor?

Mesajları sadece iktidara değil


“Bu bir hukuk davası değil, siyasi davadır. Bu bir kişisel dava değil, ulusal davadır. Bu bir mağduriyet davası değil, haysiyet davasıdır. Kimse bizden susmamızı bekleyemez. Kimse teslim olmamızı beklemesin. Bizler kolay kolay hakkını yedirecek insanlar değiliz. Kimsenin hakkını yemedik, hakkımızı da yedirmeyiz. Mücadeleden vazgeçmemiz mümkün değildir.”

Bu cümleler, iktidara “hodri meydan” ama CHP ve Altılı Masa’ya da çağrı diye düşünülmeli. Neden mi? Çünkü; İmamoğlu davanın ulusal olduğunu söyleyerek sadece 16 milyon İstanbullunun değil 84 milyonun davası olduğunu anlatmaya çalıştı.  Saraçhane’de duvar örülmesi mesajıydı bu cümleler! Ve aslında bundan sonra yaşanacak sürecin de ipuçlarını verdi:

“... Medyaya yansıyan 500 küsur sayfalık rapor henüz bizde yok. Duyumlarımıza göre bu raporda hakkında işlem yapılması istenen kişiler sadece ve sadece ben ve benim dönemimde eski / yeni yönetici arkadaşlarım. Eğer savcılığa sunulan raporda eski başkan Mevlüt Uysal, İstanbul Valisi ve onların yöneticileri hakkında da işlem talep edilmişse bir lafım yok. Unutmayın, altını tekrar çiziyorum. O raporda sadece İmamoğlu ve onun yöneticileri suçlanırsa gök kubbeyi başınıza yıkarız.”

İçişleri’nin raporu üzerine bir soruşturma açılacağı ve kendisi hakkında işlem yapılacağı konusunda net bilgileri olduğu izlenimi verdi. Bu yolun sonu “kayyum” demek de zor değil! Bu nedenden dolayı iyi hazırlanılmış, belgelerle desteklenmiş ve hedefi sadece Bakan Süleyman Soylu olan bir açıklamaydı tespitini yapmak gerekiyor.

Pandoranın kutusu açıldı, yeni belgeler yolda


Saraçhane’nin şifresi ne diye sorarsınız hemen yanıtını vereyim: Ekrem İmamoğlu kılıcı çekti. “Pandoranın kutusunu Bakan Soylu açtı” dedi ve ekledi:

“Biz (İBB) sadece 1 Ocak 2019 ve göreve geldiğimiz 27 Haziran 2019 arasını inceledik. Size sunduğumuz onlarca konu ortaya çıktı. Şimdi arkadaşların 2019 öncesini de inceliyor. Medyanın çok ama çok ilgisini çekecek personel verileri elimize ulaşıyor. Toparlıyoruz. Bakacağız sabıka kayıtlarından, arşiv araştırmalarından neler çıkmış da kimsenin kılı kıpırdamamış. Bakan o zaman da aynı bakan değil mi?

Yani... Yeni belgeler yolda ve geçmiş İBB yönetimiyle ilgili rest çekti İmamoğlu!

SONUÇ: Saraçhane’de kararın alındığı gün başlayan ama sonra enerjisi düşen mücadele dün yeniden ivme kazandı. İmamoğlu biliyor ki toplumsal muhalefeti örgütleyemezse kaybeder!