Örneğin...

Cumhurbaşkanı Erdo­ğan özeleştiri yaptı:

“Tarım, artık devletle­rin, atması gereken en önemli adımıdır. Petrol filan ayrı bir konu ama tarım, varsa yoksa en önemli çıkış yolu. Bi­zim de bu dönemde tarım üzerindeki yatırımlarımız çok çok farklı olacak.” (15 Ocak 2022/Aydın)

Örneğin...

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu yıl için 25,8 milyar lira olarak planlanan tarım­sal destekleme bütçesini ilavelerle 29 milyar lira­ya yükselttik” dedi. (26 Mart 2022/Tokat)

Örneğin...

MHP lideri Devlet Bahçeli şu önerileri yaptı:

Tarım sektörünü Türkiye’nin varoluş mücadelesini temel taşı olarak değerlendir­mekteyiz. Ekilebilir tarım arazilerini genişletmek ve çiftçilerimizi desteklemek zorundayız. Tarım-sanayi entegrasyonun sağlandığı tarım kentleri kurulmalıdır.”

İktidar partisi, yıllar sonra tarımı keşfetti! Bu noktaya gelmeden önce vazgeçtikleri nelerdi?

Güçlü gitti Eker geldi...


Örneğin...

AKP Konya Milletvekili Sami Güçlü...

Adını kimse hatırlıyor mu şimdi?

3 Kasım 2002’de vekil oldu sonra da Tarım ve Köyişleri Bakanı. “Hay­vancılıkta 5 Yıllık Stra­teji” uygulamasını açıkladı ve görevden alındı. Neden mi:

“Yerine göreve gelen Mehdi Eker, hayvancılıkta 5 yıllık stratejiyi rafa kaldırdı. Bu proje uygulansa belki sonraki yıllarda ithalata gerek kalmayacaktı. Fakat uygulanmadı ve Mehdi Eker döneminde özel­likle 2010’dan itibaren tamamen ithalatı temel alan bir politika uygu­landı. Damızlık, kasaplık, besilik büyükbaş, küçükbaş hayvanın yanı sıra, saman bile ithal edildi. Kurbanlık koyun ithal edildi. Türkiye ithalat cenneti oldu. (Ali Ek­ber Yıldırım/Dünya Gazete­si/6 Mart 2019)

Örneğin...

Başbakan Binali Yıldı­rım’ın kabinesinde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’ti. 16 Kasım 2016’da “Milli Tarım Projesi”nin tanıtım töreni Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi’nde yapıl­dı. Cumhurbaşkanı Erdoğan o gün dedi ki: “Toprak­larımız var ama doğru planlama yaparak, yeterli teknik destek sağlayarak hakkıyla değerlendiremiyo­ruz. Meralarımız var ama et fiyatları almış başını gidiyor. İhtiyacımızıkarşılayabilmek için ithalat yapmak zorunda kalıyoruz.”

Bakan Faruk Çelik de şu bilgileri verdi:

“... Türkiye artık havza bazlı üretime geçiyor. Yani üretim planlamasına gidiyor. Üreticilerimiz yani çiftçilerimiz arz ve talep dengesizliği ile karşılaş­mamaları için yapacakları ekimleri bu havzalarda Tür­kiye’nin ihtiyaçlarına göre gerçekleştirecekler.

Böylece ekim sonunda, ‘Hasat döneminde elde edilen ürünler elde kaldı, değer bulmuyor’ şeklindeki şikâyetleri çok minimize et­miş, çok alt düzeye indirmiş olacağız.

Bu kapsamda 941 havza yaptık. Biz artık hayvan üretim fabrikaları kuru­yoruz. Yani hayvan sayısını kendi bünyesinde, kendi coğrafyasında artıracak bir mekanize kurmamız gere­kiyor. Hibe kapsamında 51 bin damızlık hayvanı genç çiftçilerimize hibe ediyoruz. Bu genç çiftçilerin 11 bini de kadın.”

O da Sami Güçlü gibi 19 Temmuz 2017’de görevden alındı. “İthalata bu ka­dar bağımlı olmayalım” diyenler, üretim ekono­misin savunanlar kay­betti! SÖZCÜ yazarı Soner Yalçın da 27 Temmuz 2017’de “Et lobisi kazandı” tespiti yaptı.

Pearson’un tehdit ettiği bakan!


Örneğin...

28 Mayıs 1999’da kurulan DSP-M­HP-ANAP koalisyonun Tarım Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’tı... Dedi ki:

Tohum önemli bir konu. Sebze to­humlarının çoğunu maalesef hala ithal ediyoruz. Bizim dönemimizde tohumla ilgili çalışma yapınca, Devlet Bahçe­li’den bile destek alamadık. Destek alsaydık, o kanunları Bakanlar Kuru­lu’na getirirdik. O dönem yaptığımız çalışmalar nedeniyle, dönemin ABD Ankara Büyükelçisi Robert Pearson, ‘Nasıl kendi tohum çalışmanızı yaparsınız? (ABD’den buğday neden almıyorsunuz) gibi ifadeler içeren mektuplar yazdı. O mektupları yırtıp attım. Ama hepsi bakanlık kayıtlarında mevcuttur.”

Bir röportajında da şu bilgileri verdi:

“Hibrit tohumlardan elde edilen tohumlar yeniden ekildiğinde çimlenme gerçekleşmiyor. Adam sizi bağımlı kılıp, sürekli tohum satacak... 1995 yılında Avrupa Birliği ile imzalanan Gümrük Birliği Anlaşması var. Bu anlaşmada yok yok. Mesela ‘1995-2004 yılları arasında Türkiye şu şu ürünleri üretse dahi ithal etmek zorunda, şu şu ürün­leri ise ihraç edemez’ diyor. Bunlar o kadar çok ki! Buğdaydan su ürünlerine kadar yok yok. Bunu onlar yazmış bizim siyasetçiler de imzalamış. Bakan olduğumda, ‘burada yazanları ben üretiyorum, ihtiyacım yok. O hal­de niye ithal edeyim. Bunları da üretiyorum. O halde niye satma­yayım’ dedim. Sorun çıktı. Ama yine dinlemedim yaptım.” (5 Ağustos 2019)

SONUÇ: Bakan Gökalp, Bakan Güç­lü ve Bakan Çelik bir gün detaylı bir şekilde anlatsa da tarihe not düşülse!