28 ŞUBAT, ERGENEKON-BALYOZ, ULUDERE, BAŞÖRTÜSÜ DERKEN... SIRADA NE VAR?

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun heybesi doldukça doluyor! Nasıl mı? “Helalleşmeyle” başlayan süreç, 28 Şubat mağdurlarından Ergenekon-Balyoz mağdurlarına, Uludere’den muhafazakarlara uzanan yol haritasına dönüştü. Önceki akşam da “başörtüsü” konusunda attığı adımın ardından -ki tartışmaya çok açık ve tepkileri görüyorsunuz- “Sırada ne var?” sorusunu akla getirdi. Destekçilerinin ikiye bölündüğü “kamuda kılık kıyafet kanunu” açıklamasını yaparken kamuoyu Kılıçdaroğlu’nun masasındaki bir kitabı da gündemine aldı. Masanın üzerinde Ziya Gökalp’in kaleme aldığı ”Türkçülüğün Esasları” başlıklı kitap vardı.

Şimdi yeni bir bilgi verelim:

CHP lideri, 29 Ekim’de basına kapalı bir toplantıda milliyetçi gençlerle buluşacak. Çoğunluğu üniversite öğrencisi olan, 15 yaşında Nihal Atsız’ı okuyan, 20’li yaşlarda Atatürk milliyetçiliğini anlamaya çalışan gençlerle Kemalizm üzerinde bir sohbete katılacak. Bu gençlerden birisiyle dün konuştum ve üç yıldır zaman zaman Kılıçdaroğlu’yla buluştuklarını söyledi. Bir not daha: Bay Kemal bir sohbette gençlere Doğan Avcıoğlu’nun “Türkiye’nin Düzeni” kitabını okumalarını tavsiye etmiş.

Yazımın başında dedim ya: “CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun heybesi doldukça doluyor!” İşte bu heybedeki farklı fikirleri çarpıştırmadan, kırmadan, dökmeden nasıl bir senteze ulaşacak CHP lideri bu da merak ettiğim ve yanıtını beklediğim soru!


Kafalar biraz karışık


Ziya Gökalp deyince hemen Prof. Zafer Toprak’ın “Atatürk/Kurucu Felsefenin Evrimi” kitabını açtım ve “Milli Egemenlik/Solidarizm (Dayanışmacılık)” başlıklı bölümü tekrar okudum.

... Ziya Gökalp’e göre yeni hayat milli bir yaşam tarzıydı. Zamanla buna Türkçülük adını verecekti. Türkçülük, Gökalp için milliyetçiliği aşan bir anlayıştı. Zira salt siyasi değil aynı zamanda toplumsal bir düşünce sistemiydi. Nitekim ‘Milliyetçilik ve Beynelmilliyetçilik’ makalesini buna hasretmişti. Türkçülük son kertede ‘halkçılık’ ve ‘milletçilik’ anlayışlarını harmanlıyordu. (Sayfa 154)

... Toplumsal sınıfları yok sayan, onların yerine çalışan zümreleri ya da mesai erbabını koyan anlayış Cumhuriyet yıllarında da etkin olacaktı. Benzer bir halkçılık tanımı 1931 seçimleri öncesinde Atatürk’ün yayımladığı bildiride dile gelecekti. Bu bildiri 1931’de Cumhuriyet Halk Fırkası (CHF) halkçılık tanımında yer aldı.

Evet... Atatürk’ün fikri anlamda etkilendiği isimlerden Gökalp’in “halkçılığı” dikkat çekici. Çünkü... Milli mücadele dönemindeki halkçılık aynı zamanda siyasi hedef de taşıyordu ve iktidarın temelini oluşturan ilkelerden biriydi. Halkçılık, ulusal egemenlikle eşdeğerdi ve siyasal anlamda “Artık padişah yok, millet var; saray yok, vatan var; keyif yok, kanun var; zulüm ve esaret yok, hak ve hürriyet var” deniyordu.

Şimdi bu tespitlerin ışığında...

Neoliberalizmle hesaplaşmayı savunan Kılıçdaroğlu, milliyetçi gençlerle buluşmasında Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, İsmail Gaspıralı’dan Kemalizm’e mi uzanacak? Yoksa... Uzatmayayım: Kafalar karışık, heybe dolu!

KİTABIN HİKAYESİ: 12 Eylül’de Kılıçdaroğlu’nun danışmanlarından Deniz Demir’in organize ettiği “Ülkücü Buluşması”nda eski ocakçılardan Tuğrul Yıldız konuşma yaptıktan sonra üç yaşındaki oğlu Hüseyin Alparslan ile Ziya Gökalp’in kitabını hediye etti. Kılıçdaroğlu da kitabı alırken “en küçük ülkücü” dediği Hüseyin’in elinden kitabı aldı.