ERDOĞAN “MİLLİ TARIM” DEDİ AMA RAPORLAR ÖYLE DEMEDİ


AKP’nin Tarım eski Bakanı Faruk Çelik’le yaptığım röportajın ardından Tarım Bakanlığı koridorlarında önemli görevlerde bulunmuş bir bürokrat dün beni aradı ve “et lobisi” tartışmasıyla ilgili bazı bilgiler verdi.

“... Siz 300 kiloluk hayvanı ithal edeceksiniz. Kilosu 5 dolar. O zaman arkadaşlarımızla yurtdışında araştırma yaptık ve bu hayvanların kilosu 3 dolara alınabileceğini tespit ettik ve rapor yazdık.

“... Aradaki fark 2 dolar. 300 kiloluk hayvanın fiyatı... 5 dolardan alırsak  1500 dolara geliyor, 3 dolara alırsak 900 dolar! Yani bir büyükbaştan 600 dolar kazanıyoruz.

“... 500 bin büyükbaş hayvan ithalinde de bizim tespit ettiğimiz rakam (3 dolar) üzerinden 300 milyon dolar kazancımız var. Bugünkü kurla da 4.5 katrilyon lira. İşte bu yüzden et lobisi bu yapılan çalışmaları sevmez! Devletin ne kadar kazanacağı, halkın cebinden daha az para çıkacağı onlar için önemli değil. İthalat yapmak zorundaysak da bu şekilde yapabiliriz. Ama kafanın bu topraklarda olması gerekiyor.”

Bürokratın verdiği rakamlar ve tespitleri önemli! Önemli olan diğer bazı konuları da hatırlatmakta fayda var.

2010 yılından sonra ne oldu?


Örneğin...

Tarih 7 Ağustos 2019...

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, “Kurbanlık Hayvanlar Üzerinden Hayvancılık Raporu-2019”u açıkladı. Şu tespitin altını çizin: “Hayvan sayısının azalması ile ortaya çıkan kırmızı et ihtiyacı, ithalat yoluyla giderilmeye çalışılmıştır. Hayvan ithalatı 1980’li yılların ortasına kadar önemsenmeyecek düzeyde iken 1985-1995 ile 2010 yılından sonraki dönemde ciddi derecede artış göstermiştir.”

Peki raporu madde madde incelediğimizde ne gördük? Okuyalım:

- Türkiye tarihinde resmi olarak ilki 2010 yılında olmak üzere 2011, 2017 ve 2018 yıllarında kurbanlık amaçlı hayvan ithalatı yapmıştır.

- 2018 yılı kurban bayramında 866 bin büyükbaş, 2 milyon 682 bin küçükbaş hayvan kesilmiştir.

- Kurban bayramında kesilen sığır sayısı yaklaşık dört ayda kesilen, koyun sayısı ise yaklaşık bir buçuk yılda kesilen koyun sayısı kadardır.

- Yılda 10 milyon civarında hayvan kesimi yapılmakta, kırmızı et üretimimiz 1 milyon tonun üzerinde gerçekleşmektedir. Kesilen hayvanların yüzde 55’ini koyun, yüzde 14’ünü keçi, yüzde 31’ini sığır oluşturmaktadır.

- Üretimin tümünün tüketildiği kabul edilecek olunursa, kişi başı kırmızı et tüketimimiz 13.84 kg seviyesindedir. Bu miktara 4-5 milyon mülteci dahil değildir.

- 1960 yılı baz alındığında toplam hayvan sayısında yüzde 13’lük bir azalış olmuştur.

- Hayvan ithalatı 1980’li yılların ortasına kadar önemsenmeyecek düzeyde iken 1985-1995 ile 2010 yılından sonraki dönemde ciddi derecede artış göstermiştir.

- Son dört buçuk yılda yaklaşık 4 milyar dolar karşılığında 3.35 milyon sığır ithal edilmiştir. Sığır ithalatının 2018 yılında yüzde 42’si, 2019 yılının ilk yarısında yüzde 66’sı Brezilya’dan yapılmıştır.

- 2019 yılının ilk altı ayında ithal edilen sığır sayısı 64 ilimizdekinden ve Bartın, Karabük, Hakkari, Bilecik, Siirt, Tunceli, Yalova, Kilis ve Rize illerimizdeki toplam sığır sayısından daha fazladır.

- 2019 yılının ilk yarısında ithal edilen koyun sayısı, Sakarya, Bayburt, Gümüşhane, Yalova, Karabük, Zonguldak, Düzce, Rize ve Bartın’daki koyun sayısından daha fazladır.

- Son dört buçuk yılda 765 bin koyun ithal edilirken, 110 milyon dolar ödenmiştir.

Can alıcı tespit şuydu: “1980 sonrası neo-liberal politikaların uygulanması, tarımsal üretimde kendine yeter bir üretim yapısına sahip ülkemizi, ithalatçı bir ülke haline getirmiştir. Bugün artık kırmızı et ve kurbanlık ihtiyacı için ithalat yapmak zorunda kalınmaktadır.”

Yani... İthalatçı ülke olduk!

Aşık Veysel’in dizelerini okudu ama...


“Milli Tarım, yerli tarım” diyen iktidar kendisiyle çelişti.

Nasıl mı?

Örneğin...

Resmi Gazete’nin 29 Temmuz 2017 tarih ve 30138 sayıyla yayımlanan kararını okuyun! Bu kararla birlikte Et ve Süt Kurumu’na süreli olarak sıfır gümrük vergisiyle ithalat yapabilme kotaları tanındı. Oysa 2016 yılında “Milli Tarım”a geçilecekti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Kasım 2016’da Aşık Veysel’in “Dost, dost diye nicesine sarıldım / Benim sadık yarim kara topraktır / Beyhude dolandım, boşa yoruldum / Benim sadık yarim kara topraktır” dizelerini okudu ve şu cümleleri kurdu:

“... Sadık yarimiz olan toprağa hak ettiği değeri vermezsek sadece kendimizin, kendi neslimizin değil, topyekun insanlığın geleceğini tehdit altına sokmuş oluruz. Toprağa sırtını dönen insan en büyük ihaneti kendisine yapmış olur çünkü Rabbim bizlere topraktan yaratıldığımızı ve yine toprağa döneceğimizi haber veriyor.”

“... Topraklarımız var ama doğru planlama yaparak, yeterli teknik destek sağlayarak hakkıyla değerlendiremiyoruz. Meralarımız var ama et fiyatları almış başını gidiyor, ihtiyacımızı karşılayabilmek için ithalat yapmak zorunda kalıyoruz. Bu kabul edilebilir bir manzara değildir.”

“... Bölgesini ve hatta tüm dünyayı doyuruyor olması gereken Türkiye’nin gıda ve et ithalatı yapıyor olması ortada bir sorun olduğunun ifadesidir. İnşallah, Milli Tarım Projesi ile bu sorunların çözümü konusunda önemli bir adım atmış oluyoruz. Aynı şekilde hayvancılıkta illerimize ve hayvan türlerine göre belirlenen teşvik modelinin de fiyatların dengelenmesi ve ithalatın önlenmesi noktasında beklentilerimizi karşılayacağımıza da bu noktada inanıyorum ve bunu temenni ediyorum.”

Ancak... TÜİK verilerine göre 2003’te 11.8 milyon dolar seviyesinde olan canlı hayvan ithalatı, 2019’da 700 milyon dolara kadar çıktı. (Türkiye İstatistik Kurumu’nun “Dış Ticaret İstatistikleri” verisinde, 1996-2019 yılları arası canlı hayvan ithalatını görebilirsiniz.)

Yorum sizin!