Bugünlerde bankalardan işletme, konut, tüketici kredisi alamamaktan yakınanlar bize mesajlar gönderiyor. Aralarında yatırım ya da ticaret yapmak isteyen iş insanları, ev ya da araba almak isteyen vatandaşlar, borçlarını kapatmak için kredi çekmeye çalışan yurttaşlar var.

Geçmişte Kamu Garanti Fonu üzerinden kredi musluklarının sonuna dek açan kamu bankaları bu defa biraz frene basmış. Haliyle önlerinde ciddi bir talep birikmiş.

Onlar da bir taraftan bu talepleri kılı kırk yararak karşılamaya çalışıyorlar, diğer taraftan birçok talebi de karşılıksız bırakıyorlar.

Özellikle sanayi üretimini desteklemek için verdikleri kredileri fatura karşılığı veriyorlar.

Yani bir sanayici bir yatırım ya da satın alma için kredi talep ediyorsa, banka alınacak malın ya ta yapılacak yatırımın faturasını alıp doğrudan tedarikçiye parayı yatırıyor.

Bu arada iş dünyasının TL’ye geçmesi için bankalardaki döviz mevduatlarının TL’ye çevrilmesi için büyük bir baskı var. BDDK bankaları sıkıştırıyor, bankalar mevduat sahiplerini arıyor.

★★★

Sektörü iyi bilen biriyle sohbet ederken ilginç detaylar anlattı.

Örneğin konut kredisi vermeyip, konut yapan bir şirkete bu yatırımı için kredi vermek ilginç bir paradoks oluşturmuş. Zira satılamayacak konutlar için müteahhide kredi vermek ciddi bir risk yaratabilir.

Peki geçmişte krediyle büyüme yolunu seçen iktidar bugünlerde neden bunu yapıyor.

Sohbet ettiğim kişi, “Sanırım ekonomiyi Eylül’e kadar uyutmaya çalışıyorlar” dedi.

Haliyle “Peki ya sonra” dedim.

“Sonrasında Ekim’den sonra bir düzelme hedefleniyor” karşılığını verdi.

Bu konuda umutvar olup olmadığını sorunca da “umutluyum” dedi.

Eylül’de piyasaya ciddi bir kaynak girişi olmadan bu yapılabilir mi emin değilim. Belki de iktidar o tarihlerde sisteme dahil edeceği bir kaynak bulmuştur.

★★★

Peki o kaynak gerçekten ihtimal dahilindeyse neden şimdi devreye sokulmuyor?

İşte o noktada “siyasi konjonktürle ilgili bir durum olabilir” diye düşünüyorum.

Ekim’de başlayacak iyileşme, Ocak’ta maaş zamları, alım gücünün artırılması, kurun baskılanması gibi adımlarla Haziran seçimleri öncesinde görece daha iyi bir ekonomik tablo yaratılmak isteniyor olabilir.

Ancak hastanelerden bildiğimiz bir durum var.

Bazen hastalar bir süre uyutulduktan sonra uyandırıldığında iyileşebilirken, bazı hastalar ise kötüleşebiliyorlar.

Ekonomimizin karşısında iki seçeneğin de geçerli olabileceğini unutmamak gerek.

Ekonomimizin siyasal konjonktüre göre atılacak palyatif adımlara değil, yapısal reformlara ihtiyacı var.

Biraz onlara kafa yormak gerek.

Kara toprakla buluşmalar




Pazartesi günü İzmir’deki Toprak Ana (Terra Madre) Fuarı’nı anlatmıştım. O fuarın tanıtım toplantısından hemen sonra Selçuk’a geçtim. EFES Antik Kenti’yle özdeşleşmiş bu küçük Ege kasabası, kışın 36 bin nüfusluyken yaz aylarında milyonlara ev sahipliği yapıyor. Bu nedenle sürdürülebilir bir gıda üretimine ihtiyaç duyuyor. Başkan Filiz Ceritlioğlu Sengel’le birlikte Belediye’nin inşa ettiği Efes Tarlası Yaşam Köyü’ne gittik. Sengel, bölgedeki ata tohumlarını yaşatmak için yaptıklarını tek tek anlattı. Yöneticilerin kara toprakla buluşmalar konusundaki bu ilgisi beni mutlu etti.

Sengel’le birlikte sadece tohumları değil, yörede yaşayan çocukların yerinde görerek öğrendiği üretim alanlarını da gördük. Selçuk, Aydın Gökçealan, Şirince, Ortaklar gibi bölgelerdeki tarımsal üretim, bağcılık gerçekten takdire şayan bir hal almış.

Gördüğüm kadarıyla Selçuk da yerel yönetimin olanakları ve girişimleriyle, bölgede aile tarımının gelişmesi için çok önemli adımlar atmış. Çalışmalarıyla ilgili detaylı bilgi paylaşan Sengel, Efes, Meryem Ana, Yedi Uyuyanlar gibi hazineler sayesinde ihya olan bölgede, bununla yetinilmediğini, tarımın geliştirilmesine de büyük önem verdiklerini anlattı. Sengel, yola çıkarken Atatürk’ün “Köylülerin gözleriyle görebilecekleri, çalışmaları için örnek tutacakları verimli, modern pratik tarım merkezleri kurulmalıdır” sözünü anımsatarak, belediye olarak aynı hedef için çalıştıklarını vurguladı.

Korona salgını bize gıda üretiminin ve tedarikinin önemini göstermişti. Yerel yönetimlerin sürdürülebilir tarım işine yönelmesi mutluluk verici.

Bölgede her geçen gün biraz daha artan bu girişimlerin meyvelerini yakın zamanda toplama dileğiyle...