Sevgili okurlarım, yaşadığımız ve tanık olduğumuz olayları her gün, belki her saat hayretle, dehşet ve ibretle izliyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti acaba bunlara layık mıydı?

Burada biraz da kendimizi eleştirmek gerekiyor.

Üzülerek söylüyorum, toplum bu olanlara yeterince tepki göstermiyor.

İktidar da gücünü zaten büyük ölçüde bu umursamazlıktan alıyor.

İtiraf edelim, iktidar kadroları bu nedenle her seferinde zeytinyağı gibi suyun üzerine çıkmayı başarıyor.

★★★

Güncel olduğu için size somut bir örnek vereyim...

Suudi Arabistan’ın bir numaralı adamı olan şahıs dün resmi ziyarette bulunmak için Ankara’ya geldi.

Bizimkiler bu adamı törenlerle karşıladı.

Belki televizyonlarda canlı yayında izlemişsinizdir.

Oysa bu adam katil...

Gerçek bir katil.

Elleriyle kimseyi öldürmedi ama bir Suudi Arabistan vatandaşı için ölüm emrini bizzat kendisi verdi.

Muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı onun verdiği bu emir nedeniyle Suudi Arabistan’ın İstanbul’daki başkonsolosluk binasında infaz edildi.

Başka bir deyişle Türkiye Cumhuriyeti toprağında, Suudi’den gönderilen özel teknik ekipler tarafından öldürüldü.

★★★

Öylesine korkunç bir olaydı ki, adamın cesedi bile henüz bulunamadı.

Dünya üzerindeki bütün polis romanları yazarlarına konu olacak çok yönlü bir gerçekler dizisidir...

Zira olayın devamı da çok ilginçtir.

Cinayet 2018 yılının ekim ayında işlenmişti.

Başta Recep Tayyip olmak üzere bizim Tayyipgiller kadrosu ve özellikle de yandaş medya, olayı kınama yarışına girmişlerdi!

Tam kadro bağırıp çağırıyorlardı...

“Bu nasıl bir rezalettir, bizim toprağımızda cinayet işlenmiş olması büyük küstahlıktır. Devletimiz bu cinayetin hesabını elbette soracaktır!..”

Yandaş medya derseniz çığlık çığlığa bağırıyordu:

“Katil Suudi Arabistan!”

★★★  

Bağırmakta haklıydılar...

Türkiye Cumhuriyeti böylesine bir saygısızlığa, densizliğe, utanmazlığa o güne kadar tanık olmamıştı.

Böyle bir cinayetin (bildiğimiz kadarıyla) dünyada ikinci bir örneği daha yoktu.

Hitler dahil hiçbir zalim diktatör böylesine bir olaya bulaşmamıştı.

Heriflerin şu terbiyesizliğine bakın ki, kendilerine muhalif olan bir vatandaşlarını başkonsolosluk binasında öldürmek için Suudi’den özel uçaklarla İstanbul’a özel seçilmiş katiller gönderiyorlar...

Ve işi oracıkta bitiriyorlar!

★★★         

Aradan üç yılı aşkın bir süre geçiyor...

Ve Recep Tayyip bu yılın nisan ayında Suudi Arabistan gezisine çıkıyor. Orada doğal olarak katil prensle muhatap olmak zorunda...

Çünkü cinayeti baştan sona örgütleyen, gerekli emirleri verip hazırlıkları yaptıran o adam...

Ancak bu ziyaret yapılırken Türkiye’de ekonomik koşullar felakete doğru yönelmiştir. Millet ezilmektedir. Enflasyon zıplamış, bütçe açığı tavan yapmış, döviz rezervleri dibe vurmuştur.

Recep Tayyip ne yapsın!

Bir yerlerden para ve destek istemek zorundadır.

Prens’ten rica eder ve ister:

“Yaa haciii, sen şimdi kalabalık bir heyetle Türkiye’ye gel, kesenin ağzını da biraz aç. Zira bana para lazım, yoksa vaziyetül ayva! Yani ayvayı yedik.”

Bu konuşmalar olurken Prens belki de onu uyarmıştı:

-“Ama sen bize çok ağır laflar ettin, fena saydırdın. Katil falan dedin. Onları ne yapacağız?”

-“Onlar siyaset icabı idi, unut gitsin!”

★★★  

Fakat Prens’in bir koşulu dava vardı...

“Şimdi senin İstanbul’daki mahkemen bizim arkadaşları yargılıyor. Ona nasıl çözüm bulacağız?

Bilmiyorum ama Prens belki son koşul olarak bir şey daha istedi;

“Ya Tayyip, iyisi mi sen o dosyayı kapat ve bizim buradaki şeriat mahkemesine gönder. En adil kararı bizim mahkeme verir!.. Sonuçta öldürülen bir kişi yaa, işi bu kadar büyütmeye değer mi?”

★★★         

Ve sevgili okurlarım, Recep Tayyip’in bu Suudi Arabistan gezisinden kısa bir süre sonra o korkunç karar resmen açıklandı:

Cemal Kaşıkçı davasının dosyaları Suudi Arabistan makamlarına gönderilmiştir! Sanıkları onlar yargılayacaktır.

İnanılır gibi değil ama aynen böyle oldu.

★★★

Yargılama, bir ulusun en başta gelen egemenlik hakkıdır.

Biz Osmanlı döneminde, yani o kapitülasyon dönemlerinde yargılama hakkını yabancı ülkelere devretmiş, başka bir deyişle egemenlik hakkımızı kullanamaz duruma düşmüştük.

Yabancı uyruklu katillerin yargılanmasında bile kararı yabancı mahkemeler verirdi.

O kapitülasyonları Lozan antlaşmasıyla kaldırana kadar yedi düvelle boğuşmuş, nice zorluklar yaşamıştık.

Şimdi Cemal Kaşıkçı dosyasını olduğu gibi (ve para uğruna) Suudi Arabistan’a devrettik...

Bunu yapmakla kapitülasyon dönemini adeta yeniden hortlattık.

★★★

Hoş geldin Prens Selman...

Paralar inşallah cebindedir!

Cinayet dosyasını artık tepe tepe kullan.

Biz senin dolarlarının hayrını görelim, sen de o dosyanın!

Cinayet sonrasında sana ağız dolusu söven iktidarın ve yandaş medyanın kusuruna bakma.

Bunlar bukalemun gibidir. Önce söver, sonra övgü düzer!

Hiç aldırma, keyfine bak...

Yeter ki bastır paraları.