Sevgili okurlarım, iki gün önceki hastane yangını sırasında Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın televizyonlara çıkıp konuştu.

Sözlerini lütfen dikkatle okuyunuz:

“...Bu vesile ile bir sıcak gelişme olması itibariyle Zeytinburnu Balıklı Rum hastanesinde meydana gelen yangınla ilgili de bir güncelleme yapmak istiyorum.

Bu sabah sebebi henüz tespit edilemeyen bir nedenden dolayı bu tarihi hastanede bir yangın meydana geldi.

Cumhurbaşkanımızın talimatları ile olaya derhal müdahale edildi.

İçişleri Bakanlığımız, İstanbul Valiliğimiz ve itfaiye ekiplerimiz yangını kontrol altına aldılar. Şu anda soğutma çalışmaları devam ediyor.

Bir can kaybı yahut yaralı yok.

Orada bulunan hastalar hızlı bir şekilde tahliye edildi.

Yine Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla 80’e yakın hasta öncelikli olarak Murat Dilmener acil durum hastanesine sevk edilmek üzere şu anda sevk ediliyorlar.

Buralarda bakımları yapılmaya devam edecek ve böylece bu acil durum karşısında hastalarımızın, özellikle bakıma muhtaç yaşlı hastalarımızın mağdur olmaması için gerekli tedbirler acilen alındı...”

★★★

Saray sözcüsünün sözleri böyle...

Şimdi karşımızdaki tabloya şöyle kısaca bir bakalım.

Balıklı Rum hastanesinde büyük bir yangın çıkmış, binalar cayır cayır yanıyor.

Bizler bu acı olayı ekranlardan izliyoruz.

İstanbul itfaiyesi görev başında, ateşi söndürmek için binalara su sıkmayı sürdürüyor.

İstanbul Valisi Ali Yerlikaya ile Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da orada.

★★★

Ekranlarda gördüğümüz acı olay herkesi ister istemez hüzünlendiriyor.

Hastane zaten genelde huzurevi olarak görev yapıyormuş.

İtfaiyeciler, polisler, zabıta memurları, doktorlar, hemşireler ve hastane personeli olağanüstü bir çabayla o yaşlı hastaları dışarı taşımaya çalışıyor.

Bazıları kucakta, bazıları sedye ve tekerlekli sandalyelerde...

Neresinden bakarsanız bakın çok acı bir tablo.

Emeği geçen herkese ayrı ayrı teşekkür borçluyuz.

★★★

Ancak bunlar olurken işin siyasi boyutu da hemen, anında devreye sokuluyor.

Ne diyor İbrahim Kalın!..

“...Hastanede yangın meydana geldi ve cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla olaya derhal müdahale edildi...”

Ne demek bu yaa!

Yani cumhurbaşkanı talimat vermemiş olsaydı yangına müdahale edilmeyecek miydi?

Hastane ve hastalar orada cayır cayır yanacak ama yukarıdan talimat gelmediği sürece müdahale edilmeyecek, hiçbir şey yapılmayacak mıydı!

Bu nasıl bir mantıktır, nasıl bir resmi açıklamadır!

★★★

Aynı konuşmada İbrahim Bey’in ikinci bir cümlesi daha var:

“Yine cumhurbaşkanımızın talimatıyla 80’e yakın hasta öncelikli olarak acil durum hastanesine sevk ediliyor.”

İş yine dönüp dolaşıp aynı yere, işin siyasi propaganda boyutuna geliyor.

Demek ki cumhurbaşkanı talimat vermiş, yaşlı hastalar o nedenle başka bir hastaneye sevk ediliyormuş!

Allah razı olsun! İyi ki vermiş o talimatı, yaşlıların canını kurtarmış!

★★★

Sevgili okurlarım, işte size somut örneğini verdim...

Bunlar Türkiye’de uygulanan tek adam rejiminin gerçekleridir.

Her olumlu gelişme tek adamın sayesinde olmuştur.

Onun talimatlarıyla...

Eğer herhangi bir olumsuzluk varsa sorumlusu hiçbir zaman o tek adam değildir.

Hukuktan ekonomiye, sağlıktan dış politikaya kadar yüzlerce konu hakkında anında doğru karar verebilen tek adam, adeta yüce bir yaratıktır!

Eğer bazı başarısızlık ve çuvallamalar olduysa onun kılıfları önceden hazırlanıp ahaliye o haliyle sunulur...

Ya da Allah’ın takdiri öyle olmuştur ve bizim enflasyon rezaletinde olduğu gibi iş Allah’a havale edilir.

★★★

Saray’da ve kabinede yer verdiği ve kullandığı üst düzey kadrolara bakıldığında hepsinin ağzından aynı lafları duyarsanız...

-Sayın cumhurbaşkanımızın takdirleri doğrultusunda...

-Sayın cumhurbaşkanımızın onayı alınarak...

-Onun emrettiği gibi...

-Talimatları gereğince...

İş artık o boyuta varmış ki yangınlara bile onun talimatıyla

müdahale ediliyor, yanma tehlikesi

geçiren yaşlı hastalar onun talimatıyla tahliye ediliyor.

O sürece müdahale eden görevlilerden ise bir teşekkür bile esirgeniyor.

Başka bir deyişle bir hastane yangını bile iktidarın siyasi propagandasına, siyasi çıkarlarına, oy avcılığına alet ediliyor.

Ayıptır.