Adana Valiliği, geçen hafta benim de alkışladığım bir karara imza atarak, Seyhan Baraj Gölü içindeki kirlilik yaratan yüzer evlerle ilgili olarak radikal bir girişim başlattı.
Türkiye’nin en güzel yapay göllerinden birisi olan ancak oluşturulduğu 70 yıllık süre içinde doğal bir yapıya kavuşan Seyhan Baraj Gölü’nü, ucube görüntüleriyle kirleten barakadan bozma, yüzer evleri kaldıracağını açıkladı. Bunun için de sahiplerine 25 Ekim’e kadar süre verdi.
Bunun için benim de aralarında olduğum birçok gazeteci defalarca yazılar yazarak bu yüzer evlerin kaldırılmasını istemişti. Çünkü varlıklarıyla gölde kirlilik yaratıyorlardı. Hemen hemen kentsel olarak kirlenmeyen Baraj Gölü’ne büyük oranda kirlilik saçıyorlardı.
Ancak Valiliğin bu güzel kararının ardından adalet duygusunu incitecek bir başka karara daha imza attığını öğrendik.
Valilik, Adnan Menderes Gölü’ne yakın ve aralarında derme çatma, barakavari görüntülerle çevreye çirkinlik saçan yüzlerce irili ufaklı lokanta, balıkçı ve çay bahçesini bir kenara bırakıp, işlerini düzgün bir şekilde yapan, çevreye hiçbir kirlilik ve işgal durumu yaratmayan, çoğunluğu 20-25 senelik işletmeleri mühürlemiş.
Bu işletmelerin sahipleri gazetecileri arayıp dert yanıyor ve diyorlar ki:
“Biz o bölgenin en düzenli işletmeleriyiz. Vergi mükellefiyiz, onlarca işçi çalıştırıyoruz, ekonomiye katkıda bulunuyoruz. Nezih, oturmuş, göle ve yola hiçbir işgali olmayan işletmeleriz. Ancak ne hikmetse; göl kıyısında gölün içine inşaat yapmış, gölün içine koyduğu dubaların demir profillerin ve kalasların üzerine bina yapmış, göle sıfır konumda, lavabosu, sağlıklı fosseptik çukuru olmayan gölü kirleten irili ufaklı onlarca mekan var. Oralara bir şey yapmayıp, Adnan Menderes Bulvarı’nın en düzenli mekanlarını kapatmak neyin nesi oluyor anlamadık.
Valilik, eğer Lunapark’tan başlayıp, Kurttepe’ye ve karşı kıyıları kadar her taraftaki imarsız yapıların tümünü ortadan kaldırırsa eyvallah deriz, onlara söyleyecek bir şeyimiz kalmaz. Ama böyle ‘biri yer biri bakar kıyamet oradan kopar’ misali, bazı yerleri mühürleyip, daha kötü görünen ve gölü, yolu işgal eden yerlere dokunmazsanız, biz de ‘adalet isteriz’ diye sesleniriz.
Buradan sayın valimizden ricamız, şu kararını tekrar gözden geçirsin, eğer bir işgalimiz, bir hatamız varsa biz her türlü düzeltmesini biliriz, bizler yıllardır Adnan Menderes Bulvarı’nda halkımıza nezih biçimde hizmet ediyoruz. Bu hizmet engellenmesin, mühürlenen işyerlerinde çalışan 300 kadar personel var, bunlar evlerine ekmek götürüyor, bizim alışverişimizden bir sürü balıkçı, kasap, manav, esnaf, taksici sebepleniyor. Lütfen bu çarkı bozmayın."
Ve ardından ekliyorlar; “Eğer konu ruhsatsa Polisevi de dahil olmak üzere gölün ‘zirve’lerinde yer alan ya da Çatalan Köprüsü civarında, gölün her yanında birçok ünlü restoran, kebapçı, balıkçı, düğün salonu da ruhsatsız. Onlara neden aynı işlem uygulanmıyor?...”
Bence bu iş yeri sahipleri doğru söylüyor. Gerçekten de, elbette Adnan Menderes Bulvarı, öyle adım başı çirkin ve ucube yapıların olduğu derme çatma işyerleriyle dolup
taşmamalı.
Göl içine tahta veya demir iskeleler kurup tamamen gölü işgal etmiş, arabayla geçen insanları neredeyse camdan içeri girecek biçimde “Buyurun, buyurun” diye rahatsız edecek kadar yola ve suya yakın derme çatma barakavari yerler bir düzene kavuşturulmalı.
Kimse “Göl kıyısındaki tüm işyerlerini kapatın” demiyor. Aksine buralara bir çeki düzen verin, insanlar nezih biçimde çaylarını içebilsinler, yemek yiyebilsinler ama bunun da bir sınırı, sayı kısıtlaması olsun; vatandaşın arabasını koymasını, evinden getirdiği çayı, çöreği, böreği, koyarak göl kıyısına oturmasını engelleyecek derecede her tarafı işgal etmiş olan unsurlar ortadan kalksın diyoruz.
Gerçekten de bugün Amerikan Adası ya da Menderes adası denilen, gölün en güzel yerinde insanlar ailece gidip göl kıyısına oturamıyorlar çünkü her taraf işgal edilmiş.
Hemen oradan adamlar gelip, sanki babalarının yeri imiş gibi ‘Burada oturamazsınız burası bizim işyerimiz’ diyorlar. İnsanları böyle işgallerle ve korkutarak göl kıyısından uzaklaştırıyorlar.
Oysa halkın göl ile ve piknik alanlarıyla buluşmasını önlemeyecek biçimde insanların çay içebileceği, yemek yiyebileceği mekanlar olmalı. Düzenlemeler buna göre yapılmalı. Ve bir adalet olmalı. Kanunlar herkes için aynı oranda işlemeli. Birisinin işyerini kapatırken diğerine sen istediğin gibi işgaline devam et denilmemeli…
Bu nedenle Adana Valiliği’nin kararını yeniden gözden geçirilmesi ve adil bir uygulama yapması yerinde olacaktır.