Bu feryat, bu figan, bu acı, bu hüsran, bu zarar, bu ziyan; bir sorumlusu olmalı. 2 Bakan (Orman Bakanı ile İçişleri Bakanı) “alev nöbeti” tutmak için bölgeye intikal ettiler. Ve Cumhurbaşkanı da gelişmeleri havadan helikopterin penceresinden bakarak takip etti. Aşağıda Cumhurbaşkanı yazlık Sarayı’nın öbür yanı zümrüt yeşili ormanlar yandı. Yangın Marmaris’e doğru yayıldı.

Rüzgarın tercihi!

Yazlık sarayın yapıldığı Okluk Koyu’na değil Bördübet’in Amazon Koyu’na doğru esip Karaağaç tepesinde yoğunlaştı. Okluk Koyu bu yangında şimdilik kurtuldu.

Gökova.

Datça.

Okluk Koyu.

Marmaris.

Muğla.

Manavgat.

Ormanların en yoğun olduğu ve Çanakkale’ye kadar uzanan zümrüt yeşili dağlar, tepeler, yamaçlar, vadiler, makiler, ormanı yurt edinmiş dağ keçileri, sincaplar, yılanlar, kaplumbağalar doğaya ait ne varsa dağ tepelerinden doğup kıvrım kıvrım gelen dereler, şelaleler hemen her yıl “tutuşan ve rüzgarın etkisiyle yayılan alevlere” teslim olur.

Geçen yıl yaşadık.

Ders çıkartılmadı.

★★★

Geçen yıl aynı aylarda Manavgat’ta ormanlar yanarken 2 Bakan yine “alev nöbeti” tutmaya gitmiş ve “şu kadar uçak... şu kadar helikopter... şu kadar personel ile yangın bölgesindeyiz” diye açıklama yapmışlardı.

Sabotaj mı?

İhmal mi?

Araştırılmıştı.

Yazın kavurucu güneş, ağaç diplerinde birikmiş kıvılcım ateşi bekleyen tutuşmaya hazır kuru otlar, füze hızıyla yangını uzaklara taşıyan cam kozalakları ve nemsiz hava ile saate 35-40 kilometre hıza ulaşan rüzgar, ormanın tutuşması için yeterli nedenlerdi. Geçen yıl da önlem alınmamış, ormanlar kıvılcıma hazırlıksız, sahipsiz yakalanmıştı.

Bu körlük.

Bu sağırlık.

Bu duyarsızlık.

Geçen yıl da vardı.

Geceler kızıla döndü.

Ağaçlar ağlıyordu.

Bu yıl da aynı çaresizlik, aynı kadercilik yine yanan ormanlardan yükselen feryat, figan oldu.  Bu yıl Marmaris’in cennet koyu Börtübet’te 1000 hektardan fazla orman varlığı yandı.

★★★

2004 yılında başlayan ve 2023 yılına kadar geçecek 20 yıllık dönemi kapsayan Ulusal Ormancılık Programı, “orman içinde ve yakınında yaşayanların yangına karşı eğitilmelerini” hedeflemişti. Akdeniz ve Ege yani ormanların en yoğun olduğu bölgede; yangın başladığında ona en yakın her vatandaş bir itfaiye eri bilincine ulaşacak eğitimden geçirilecekti. Orman yangını her an patlayabilir, nem az, mevsim kurak, güneş yakıcı, sert poyraz ve karayel var; bu nedenle bölgenin insanları “dikkatli, tedbirli ve uyanık” olma bilinciyle donatılmış olmalıydı. Ordunun elindeki uçaklar ile helikopterler orman yangınına karşı da kullanılabilecek “özel desteklere” kavuşturulmalı ve Kıyı Emniyeti’nin imkanları ile TSK’nın uçak ve helikopter olanakları bütünlük içinde hazır olmalıydı.

★★★

2004’ten...

2022’ye...

18 yıl...

Az zaman değil.

İçinde çok pahalıya yapılmış yazlık Cumhurbaşkanı Sarayı’nın da bulunduğu Akdeniz ve Ege ormanlarında muhtemel yangına karşı kullanılacak tabiatın nimeti doğal su yatakları, insan yerleştirmesi su tankları, hortumlar, kurtarma ipleri, yangın sırasında giyilecek miğferler hazırlanmış olmalıydı. Buradaki insanlar, yangını can ile mala zarar vermeden en kısa zamanda söndürecek bir beceri ve bilinçle donatılmış olmalıydılar. Ulusal Ormancılık Programı’nın “ormanları koruma ve geliştirme” hedefinin gereği olarak; biyotik ve abiyotik önlemler, eko sistemin direncini artırma, iklim değişikliğine uyum, genetik kaynakların korunması, ormanın karbon döngüsündeki rolü konularında da Türkiye’nin her vatandaşı bilgilendirilmiş olmalıydı.

Yangını sezen.

Ormanı seven.

Ağacı, doğayı, yeşili korumayı ibadet sayan bir bilinç gelişmiş olsaydı, gökyüzü kızıla dönmeden ateşi söndüren ülke Türkiye olurdu.

★★★

Geçen yıl:

Manavgat yandı.

Bu yıl:

Marmaris.

18 yıl bitti.

Her orman yangınında aynı naylon gösteri: 2 Bakan “alev nöbeti” tuttu. Cumhurbaşkanı orman alanında helikopterle incelemelerde bulundu. 14 uçak, 20 helikopter, 1600 personel tüm imkanlarıyla sahadaydı.

Yalanı bırakın.