Zamanında bütün yetkilerin FETÖ’cü üç beş savcıya verildiğini hatırlatan SP lideri
Karamollaoğlu, “Onlar da memleketin geleceği hiç umurlarında olmadan Kozmik Oda’ya girdi, sonrasında deşifre edilen özel görevli insanlarımız suikasta kurban gitti” dedi.

Marmaris’i görmeyenler için de günlerce devam eden ve 4-5 gün sonra “kontrol altına alındı” açıklaması yapılan yangın üzücü ama görenler için kahredici. Geçen yıl uzmanlarla yaptığımız röportajlarda da “Bir hükümet savaşa hazır olduğu gibi afetlere hazır olmalıdır” demişlerdi ama olmuyor, yangın bölgesini film gibi tepeden filan izliyorlar, insanın yüreği dayanmaz. Artık bu ihmallerin tesadüf olduğuna inanmak da güç, neden bizden çok küçük ülkeler bunu yaparken Türkiye’ye 15-20 adet yangın uçağı bir türlü alınamadı ve hazır bekletilemedi, bilmek hakkımızdır. Bugünlerde aklımız hep Marmaris’te ama Türkiye’nin önemli ve cevap bekleyen sorunları da devam ediyor, bu konuları şu sıralarda bütün Anadolu’yu dolaşmakta olan Saadet Partisi Genel Başkanı Sayın Temel Karamollaoğlu ile konuştum.

■ Sözcü’nün manşetiydi, Suudi Arabistan Prensi Selman Türkiye’den önce Mısır’a gidip anlaşmalar yapmış, bize ise sadece söz verip gitti. Gelecek sefere umarız Türk askerini nasıl selamlaması gerektiğini öğrenir, o saygısızlığa da katlanmak zorunda kaldık, acaba Suudi Arabistan ve BAE ile bu “her şeye sustuğumuz” yakınlaşmaların sebebi seçim öncesi kaynak arayışı mıdır?

Elbette burada maddi menfaatler gündeme geliyor, gelmemiş olsaydı bugüne kadar bu çekişme daha önceden de biter veya o çekişme ortaya çıkmazdı. Şu bir gerçek; uzun bir zamandır bizim maalesef Körfez’deki Müslüman ülkelerle ve Suudi Arabistan’la münasebetlerimiz çok ama çok kötü bir mecraya girdi, neredeyse kesildi, şimdi yeniden bir çaba var, bunun da müspet etkileri olabilir. Yani, gerek Suudi Arabistan gerek BAE Türkiye’ye kaynak yönünden destek verebilirler, yatırım yapabilirler, başka yerden aldıkları bir takım ihtiyaçlarını Türkiye’den alabilirlerse Türkiye diğerlerinden daha da avantajlı bir tarzda daha da avantajlı bir tarzda bu ihtiyaçları karşılayabilir.

Temel Karamollaoğlu, İngiltere Manchester Üniversitesi Tekstil Mühendisliği Bölümü mezunudur. Çeşitli devlet kurumlarında, özel kuruluşlarda ve Devlet Planlama Teşkilatı’nda görev yapmış, Milli Selamet Partisi, Refah Partisi, Fazilet Partisi ve Saadet Partisi yönetimlerinde bulunmuş, milletvekilliği ve NATO Parlamenter Asamblesi Üyeliği yapmış, 30 Ekim 2016’da Saadet Partisi Genel Başkanı seçilmiştir.


■ Hızla derinleşen bu ekonomik krizden çıkılması için başka bir çıkış görüyor musunuz?

Ekonomik durumdan çıkılması için bu adımlar ne katkı sağlar bilemem ama ısrarla üzerinde durduğum konu hemen yolsuzluğun, israfın, rüşvetin ortadan kalkmasıdır. Onun arkasından elbette bir kaynak birikmeye başlar ve Türkiye bu kaynakları uygun bir şekilde değerlendirirse ekonomi düzelir. Üretime dönük yatırım yapmadan Türkiye kalkınamaz, işsizlik problemini çözemez. Gösteriş, şatafat, bize böyle bir imkân sağlamaz.



■ Bülent Arınç’ın “Kral çıplak demenin zamanı geldi” sözü iç çekişmeler yarattı, son olarak Yiğit Bulut da “Kozmik Oda’ya girilmesin diye yalvardım, bu giriş sonrası kaç kahramanımız deşifre oldu ve şehit edildi, buna sebep olanlar hâlâ onur timsali gibi konuşuyor” diye yazdı ve sonra tweeti silmiş. Yiğit Bulut, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomi başdanışmanı olduğuna göre, belli ki Erdoğan da Arınç’a öfkeli...

Bütün mesele Cumhurbaşkanı’nın, Tayyip Beyin kendi hatalarını hiç görmek istememesi. Yalnız bunu ikrar etmişti, İstanbul’u havadan dolaşırken, “Yahu, İstanbul’a ihanet etmişiz” dedi ama ihanet devam etti. Şu anda biz Sayın Erdoğan’ı rencide etmemek için “iktidar” diyoruz, iktidar dediğimiz kim, var mı bir bakanlar kurulu, yok. Kim var? Bir kişi, Sayın Cumhurbaşkanı. Yetkili olan, sorumlu olan sadece ve sadece Cumhurbaşkanı.  Yiğit Bulut’un söylediği “Kozmik Oda’ya girilmesi” bir fecaattı. Sorumlu kim olursa olsun, bir yerde yanlış yapılmışsa biz o yanlışı görmeliyiz. Sadece Arınç’ın değil, bir bütün olarak yönetimin, o zaman bütün yetkileri 3 hakime, savcıya verdiler, yani bugün FETÖ’cü olarak ilan ettikleri, hain olarak yaftaladıkları insanlara verdiler. Onlar da memleketin geleceği hiç umurlarında olmadan Kozmik Oda’ya girip bizim en mahrem bilgilerimizi deşifre ettiler. Bu akıl alacak gibi bir iş değil. Sonunda çok özel görevlerle dünyanın çeşitli yerlerinde bulunan insanlarımız suikastla katledildiler. Elbette bu kabul edilmesi mümkün olmayan bir yaklaşım, bunu yapanları kesinlikle
affetmeyiz.


Muhalefet birinci turda seçimi kazanmalı


■ Kısa süre önce “Aslında ben seçimden önce bir koalisyon görüşmesi olamayacağını söylüyordum ama durumlar değişti ittifakın seçim öncesi oluşması gerekir” dediniz, hangi durumlar değişti?

Şu anda zaten aramızda ittifak var, 6’lı masa dediğimiz bir seçim ittifakı.  Şimdi, seçimden önce kurulma mecburiyetine geldi, çünkü bir cumhurbaşkanı seçilecek, bu seçimde “tek adayla” çıkmak avantaj getirir. Biz şimdiden bir cumhurbaşkanı adayını belirlemek istiyoruz. Partiler olarak politikaların belirlenmesine de ihtiyaç var, ekonomide, dış politikada nasıl bir yol izleneceği aşağı yukarı belirlenmelidir. Seçime gitmeden Millet İttifakı politikalarının ana hatlarıyla belirlenmesinde fayda var, Meclis’e gidildikten sonra daha detaylı görüşmeler yapılacaktır.

■ Muhalefetin Meclis’te çoğunluğu da alabileceğini düşünüyor musunuz?

Evet, ben seçimden sonra muhalefet Meclis’te çoğunluğu sağlar kanaatindeyim, AKP’nin halk desteğini kaybettiği açıklanan bütün anketlerde görülüyor.

■ Ali Babacan “Cumhurbaşkanlığını ilk turda kazanmalıyız” diyor. İkinci tura kalırsa ne olur?

Zihinler karışabilir, onun için birinci turda seçimi kazanacak bir aday mutlaka gösterilmeli ve hakikaten el birliğiyle birinci turda kazanılmalı, birden fazla aday çıkmamalı. Bu önemli, ikincisi de mutlaka kazanacak bir aday olmalı. İkinci tur iktidar yönünden avantajlıdır, bizim şartlarımızda da endişe vericidir.

Kürt seçmen AKP'ye güvenmiyor


■ AKP Kürt seçmenin oyunu almadığı seçimi kazanamıyor deniyor -her ne kadar Kürt seçmen deyince HDP anlaşılmamalı ise de- Öcalan’a bir takım haklar sağlayarak, HDP ile ilişkileri düzelterek (HDP’liler bile şu anda aksini iddia etseler de) bu seçimde bir kesiminin oyunu alabilir mi sizce?

Zannetmiyorum, çünkü bugüne kadar Kürt seçmeninde, HDP seçmeninde bir güvensizlik duygusu oluştu. İstanbul seçimlerini kazanabilmek için Öcalan’a konuşma imkânları tanındı ama buna rağmen de muhalefete “Siz Kürt seçmeniyle diyalog haline giriyorsunuz, HDP ile yakınlaşıyorsunuz, bundan dolayı da hainsiniz” diyorlar kendilerine geldiği zaman hüküm giymiş bir insanı; Öcalan’ı kullanmaktan çekinmiyorlar, bu da bunların karakteri.

Seçimi yüzde 100 olmasa da yüzde 99.9 kazanırız


■ Kemal Kılıçdaroğlu “Erdoğan parlamentoyu feshedecek, erken seçim yapacak” dedi. Meral Akşener’in de 3 gün önce il başkanlarına “Baskı seçime hazır olun” talimatı verdiğini duyduk. Siz de baskın bir seçim bekliyor musunuz?

Baskın seçim ihtimal dâhilinde, değil diyemeyiz. Belirtiler hızlanırsa çalışmalarımız da elbette hızlanacaktır. Seçime hazırlık dediğimizde zaten biz bir numaralı mesele olarak “seçim güvenliğini” görüyoruz. Burada güçlük çekilen bir husus var. Maalesef iktidar bazen aşiretlere vesaireye Güneydoğu’da resmi devlet yetkilileri vasıtasıyla etki etmeye çalışıyor, muhalefetten aday olanı caydırmaya çalışıyor. Biz isim isim kimlere nasıl baskı yapıldığını biliyoruz. Bir numaralı meselemiz sandıklara hâkim olmak, hileyi önlemek, böylece Meclis’te halkın iradesinin yansımasını teminat altına almak. Tabii biz kaybedebiliriz de, yüzde yüz kazanırız diyemeyiz ama yüzde 99,99 kazanırız diyorlar

Cumhurbaşkanı’nın zorlamasıyla aday belirlemek mecburiyetinde değiliz


■ “Cumhurbaşkanı adayı mutlaka kazanacak bir aday olmalı, seçim birinci turda kazanılmalı, ikinci tura kalması iktidara avantaj sağlar” diyorsunuz. Sayın Kılıçdaroğlu en büyük muhalefet partisinin genel başkanı ve bir çok kez aday olabileceğinden söz etti. Kazanabilecek aday tanımına da uyuyor. Erdoğan seçim tarihini açıklar açıklamaz 6’lı masa adayı açıklayacaksa bu aday şimdiden belli demek değil midir?

Mesele Sayın Kılıçdaroğlu’nun aday olarak görülüp görülmemesi değil, biz bu konuyu 6’lı masada henüz hiç görüşmedik ve bu konunun şu anda gündeme getirilmesinin bir fayda sağlamayacağı kanaatindeyiz. Şu anda bu konunun konuşulmasını biz doğru bulmuyoruz, seçim kararı alınır, bir araya geliriz kararı da veririz.

■ Sanki Sayın Kılıçdaroğlu istiyor ama 6’lı masadan hiç ses çıkmıyor gibi bir durum olması devamlı polemikler yapılmasına neden olduğu için soruyorum, şimdi de ismini bu şekilde yıpratıyorlar.

Sayın Kılıçdaroğlu alenen “Ben istiyorum” demedi ama kendi partisinin içinden bazıları “Bizim adayımız odur” dediler. Bu kendisinin de isteyip istemediğini göstermez ama biz tekraren diyoruz ki biz Sayın Cumhurbaşkanı’nın zorlamasıyla bugün bir aday belirleme mecburiyetinde değiliz. Bu doğrudan doğruya Kılıçdaroğlu’yla alakalı bir konu değil, prensip olarak kararımız böyle.

■ 6’lı masada liderler “Sen seçim kararını açıkla, ertesi gün biz de adayımızı açıklayalım” dediği için sanki aday belliymiş gibi bir hava var, nasıl hemen 6 lider ertesi gün anlaşacak?

Aday belli değil, seçim tarihi açıklandığı zaman hemen yetkililer bir araya gelir, bu açıklamayı yaparız ama seçim tarihi açıklandıktan sonra. Ve elbette her parti bu konuyu kendi yetkili organlarında görüştükten sonra kanaatlerini belirleyecektir ama prensip olarak biz cumhurbaşkanı adayının tek aday olmasının doğru olacağı kanaatimizi ifade etmiştik, o kadar.

Hükümeti şimdiden nasıl belirleyelim?


■ Dün içerden duyumlar alan araştırmacı bir meslektaşımız “Millet ittifakı iktidara gelirse kimlerin hangi koltuğa oturacağı şimdiden belirleniyormuş, birinci kararname yazılmaya başlanmış bile” şeklinde bir açıklama yaptı, bu konuda ne diyorsunuz?

(Gülüyor) Tamam ama bu doğru değil, şimdiden bakanlıkların kimlere verileceğinin tayini benim kanaatim isabetli olmaz. Çünkü hangi parti ne kadar oy alacak, hangi parti Meclis’te hangi ağırlıkla temsil edilecek henüz bu konular belli değil. Belki bazı adaylar ana hatlarıyla belirlenebilir ama hükümet veya devlet kurumlarının başına kimlerin geleceği belirlenemez. Oturup konuşacağız, henüz konuşmadık.

■ 3 Temmuz’da tekrar toplanacaksınız, belki orada konuşulur.

Evet, 3 Temmuz’da Meral Hanımın ev sahipliğinde bir toplantı yapacağız, ondan sonra da bizim ev sahipliğimizde olacak inşallah. Arkadaşlarla konuşmadığımız için şu anda önceden ne konuşulacağı konusunda benim bir açıklamada bulunmam isabetli olmaz.