Uğur Mumcu’nun otomobilinin altına patlayıcı yerleştiren Oğuz Demir, aynı zamanda Kimya Fakültesi öğrencisiydi. O, bombayı yerleştirirken, Necdet Yüksel ise gözcülük yapıyordu. Bombayı Cumartesi günü yerleştirmişti ama patladığına ilişkin hiçbir haber yoktu. “Yanlış mı yerleştirdik” diye pazar günü Oğuz ve Necdet Yüksel buluştu. Birlikte Mumcu’nun evine yaklaştılar. İşte, patlamayı da o an duydular. Merak edip kalabalığın arasına karıştılar. Polislere, “Ne olmuş, kim ölmüş abi?” diye sordular.

Olay yerinden çok mutlu ayrıldılar. Çünkü, kendilerine göre “Hedef imha edilmiş” ve amaçlarına ulaşmışlardı. Küçükesat PTT’sinin önüne geldiler. Necdet Yüksel, jetonlu telefonla, Ferhan Özmen’i aradı, “İşlem tamam” dedi. Telefonu kapattı ve oradan ayrıldılar...

“SON UMUT” DENİLDİ

1993 yılında başlayan siyasi cinayetler ülkede panik yaratıyor, “Sıra kimde?” konuşmaları yapılıyordu. Uğur Mumcu’nun öldürülmesinden sonra ünlü bir yazar, sıranın kendisine geldiğinden emindi. İstanbul’da bir yazar, evinin duvarlarını bombalı saldırıya karşı güçlendiriyor, o günlerde araçlara zırh yaptırılıyor, olanlar da takviye ettiriyordu.

Saadettin Tantan’ın İçişleri Bakanlığı’nda, farklı uygulamalar başlıyor, kaçakçılık, organize suçlar, daha önce yaşanan terör olaylarından aydınlatılamayanların üzerine kararlı bir biçimde gidiliyordu. Operasyon adı basında “Umut” diye geçti ama gerçekte operasyonun adı “Son Umut”tu. Yöneten İstihbarat Dairesi Başkanı Kazım Abanoz’du.

HER TÜRLÜ EĞİTİM

Yıllardır çözülemeyen olayların çözüleceği de pek sanılmıyordu. Bir teröristin Hizbullah örgütüne girmek için verdiği özgeçmiş, önemli bir başlangıç oldu. Selam Tevhid Örgütü yavaş yavaş ortaya çıkıyordu. Bazıları belki bu yapıyı küçümsüyor olabilir. Adı geçen militanlarının çoğu İran’ın Kum kentinde eğitim görmüştü. Takipten kaçma-kurtulma eğitimleri, yakın dövüş, aracın kontak sistemine bağlı ateşleme sistemini, dalgıçlık eğitimini de öğrenmişlerdi.

İşte o bombacılardan birisi de Oğuz Demir’di. Bu kişi ayrıca uzak doğu sporları eğitimi de almıştı. Ankara’nın Sincan ilçesinde bu grubun patlayıcıları da ele geçirilmişti. Ankara İstihbarat Şubesi ekipleri yakın takipteydi. Oğuz Demir’in, Sincan’da, örgüt bağlantılı buluşmaya gideceğini öğrenmişlerdi. Çevrede önlem almışlardı.

POLİS OLDUĞUNU ANLADI

Oğuz, otomobilden indi ve buluşma yerine gitmek için bir kaç adım atmıştı ki, otomobiline doğru koştu. Orada polislerin olduğunu anlamıştı. İstihbarat ekipleri operasyon yapmadı ama bu ani gelişme üzerine harekete geçtiler.

Başkomiser Hüseyin Kaykay, camı açık olan araçtan Oğuz’un kolundan tuttu. Araç hareket ediyor, başkomiser, Oğuz’u camdan çekmeye çalışıyordu. Sonunda dayanamadı ve kolu bıraktığında aracın arka tekeri ayağının üzerinden geçti. Kahraman Başkomiser Hüseyin Kaykay, günlerce hastanede yattı. Oğuz Demir de, işte o günden bu yana kayıp. İran’da olduğu söyleniyor. Tam 29 yıl sonra mal varlığına el konuldu. Sanki Oğuz Demir’in malı kaldı da, el konulmasına karar verildi.

Örgütün bombacısı Oğuz Demir, yalnız Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı’nın otomobillerine patlayıcı yerleştirmekle kalmadı, bazı diplomatların da araçlarına yerleştirdiği patlayıcı ile ölümlerine, yaralanmalarına yol açtı.

PARÇA PARÇA

Adli Tıp Uzmanları ve Bilirkişiler  Dr. Tülay İşbaşar, Dr. Ertan Güven, Otopsi Teknisyeni ve Morg Görevlisi Gökmen Demir’in imzası olan 29 yıl önce tam da 25 Ocak 1993’te imzalanan bir tutanak, Mumcu’nun nasıl alçakça katledildiğini gösteriyor. Basında ilk kez bu belgeyi SÖZCÜ açıklıyor:



TUTANAKTIR

25.01.1993 günü saat 11.30 sıralarında Adli Tıp Grup Başkanlığı Morguna gelen emniyet görevlisi elinde bulunan siyah poşet içinde 24.01.1993 günü arabasının infilak sonucu ölen Uğur MUMCU’ya ait cesetten olay yerinde etrafa ve arabaya dağılmış vaziyette bulunan ve toplanan ceset parçalarının D.G.M. savcılarının isteği üzerine morga götürülmesini ve cesedin yanına bırakılmasını söylediklerini beyan etmiş olmakla söz konusu poşetteki parçalar incelendi;

Toprak, kum ve döşeme elyafı ile bulaşık iç organ parçaları temizlendi. İki kilo ikiyüzelli gr. (2 bin 250 kg) tartıldı. Bütün organların yağ, is ve dumanla bulaşık olup, özelliklerini tamamen kaybetmiş olduklarını deri, kemik, kas, tendon, damar ve muhtelif iç organlara ait infilak nedeniyle parçalanmış insan vücudunun değişik dokularına ait parçalar oldukları anlaşılmıştır.

Yapılan incelemede herhangi bir metal parçasına rastlanılmamıştır. Söz konusu parçalar morgda muhafaza edilmekte olan Uğur Mumcu’ya ait cesedin yanına konulmuştur. Bu tutanak aşağıda imzaları bulunanlarca iki nüsha olarak imza altına alınmıştır. 25.01.1993 saat 11.30.

...

24 Ocak 1993’te bombalı saldırı sonucu kaybettiğimiz ağabeyimiz Uğur Mumcu’ya, 24 Ocak 2001’de bombalı, silahlı saldırı sonucu şehit edilen Gaffar Okkan ve polis memurları Atilla Durmuş, Mehmet Kamalı, Sabri Kün, Mehmet Sepetçi ve Selahattin Baysoy’a Allah’tan rahmet diliyorum.