Tarihçi Sinan Meydan ve ilahiyatçı Cemil Kılıç Sözcü’ye anlattı:

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’a, “Diyanet, son yıllarda hep Çanakkale’de Atatürk’ü yok sayması, hutbelerde adının geçirilmemesiyle gündeme geliyor. Çanakkale zaferi törenlerinde, hutbelerde niçin Atatürk yok?” diye sormuştum.

Başkan, Çanakkale’de, Azerbaycan’da ve başka yerlerde yaptığı konuşmalarda, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e yaptığı duaların videolarını gönderdi. Erbaş, o videolar için, “Saygı bey, niçin görmezler, anlamak mümkün değil. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü gönderdiğim videolarda da göreceğiniz gibi her vesileyle anıp dua ediyoruz. Biz gereğini yapıyoruz, inşallah hayırlısı olur. Selam ve muhabbetlerimle Allah’a emanet olunuz” dedi.

“MERHUMUN KENDİSİ İSTEMEMİŞ”

Videoların yanı sıra Erbaş, eski Türkçe yazılı, Gazi Mustafa Kemal ve bakanların imzasını taşıyan 5 Mart 1340 yani 1924 tarihli kararnamenin yanı sıra, günün Türkçesine çevrilmiş  halini de gönderdi. Kararnamede şunlar yazılı: “Bundan sonra Camilerde Hutbelerde şahıs ismi söylemeksizin ‘Millet ve Cumhuriyetin Kurtuluşu için’ dua edilmesi karar kılınmış ve bu kararların bütün vilayetlere İçişleri Bakanlığınca tebliğ edilmesi için havale edilmiştir. 05/03/1924”

Başkan Prof.Dr. Ali Erbaş,  Başbakanlık kararnamesiyle ilgili şu yorumu yapmıştı: “Gönderdiğim belge dolayısıyla hutbelerde isim anılmamasını merhumun kendisi istememiş. Daha sonraki süreçte de hiç hutbelerde yazılmamış. Ben 50 senedir Cuma’ya gidiyorum, pek hatırlamıyorum. Gazi hazretleri, hutbenin namazın bir parçası olduğunu bildiğinden dolayı böyle bir karar aldırmış olabilir. Cumhuriyet tarihi boyunca bu karara hep uyulmuş. Darbe dönemlerinde belki darbecilerin hazırlayıp gönderdiği bir iki hutbede olabilir, bilmemeleri sebebiyle. Bu Atatürk’ün kararına uygun hareket etmemek anlamına gelir. Biz her vesileyle anıp, duamızı yapıyoruz.”

MEYDAN: KARIŞTIRILIYOR

Pazar günü bu köşede yayımlanan yazım üzerine çok sayıda ileti geldi. Başkan Erbaş’ın söz konusu kararnameyi yanlış yorumladığını öne sürenler çoktu. SÖZCÜ yazarı tarihçi Sinan Meydan da tarihi belgeler ışığında, Başkan Erbaş’ın açıklamalarına karşı şunları söyledi: “İki farklı konu birbirine karıştırılmak isteniyor. Önceleri her cuma günü hutbelerde sultan/halifenin adının okunması ile belli özel günlerde hutbelerde devlet büyüklerinin adının anılması çok başka şeyler...



Birincisi: Osmanlı’da hutbelerde sultan/halifenin adı okunurdu. 3 Mart 1924’te halifelik kaldırılınca, 5 Mart 1924 tarihli kararnameyle -çok doğal olarak- olmayan halifenin adına hutbe okutulmasına son verildi.

İkincisi: Kurtuluş Savaşı’nın başkomutanı ve Cumhuriyetin kurucu önderi Atatürk’ün 18 Martlar, 19 Mayıslar, 23 Nisanlar, 30 Ağustoslar gibi özel günlerde camilerde hutbelerde anılmasını yasaklayan hiçbir yasal düzenleme yok.

KASTEDİLEN ATATÜRK DEĞİL

Diyanet İşleri Başkanı, Cumhurbaşkanı Atatürk’ün, 5 Mart 1926 tarihli bir kararnameyle hutbelerde kendi adının anılmasını istemediğini söylüyor. Ancak o karada ‘Hutbelerde isim zikredilmeksizin” denilirken kastedilen isim ATATÜRK’ün ismi değil, HALİFENİN ismidir. Şöyle ki: 3 Mart 1924’te halifelik kaldırıldı. Halifelik kaldırıldıktan ve halifenin yurt dışına sürgün edilmesine karar verildikten sonra –doğal olarak- artık olmayan halifenin adının hutbelerde anılması da söz konusu olamazdı. Bu nedenle 5 Mart 1924’te Gazi Mustafa Kemal imzalı Bakanlar Kurulu kararnamesiyle ‘Bundan böyle hutbelerde isim zikredilmeden milletin ve Cumhuriyetin selamet ve saadetine dua edilmesi’ kararı alındı. Bu kararla hutbelerde ‘Halifenin isminin zikredilmemesine’ karar verildi. İşte, Diyanet İşleri Başkanı’nın “Belgesi de var! Atatürk hutbelerde kendi isminin anılmasını istememiş!” dediği belge bu...

Ancak bu belgedeki 5 Mart 1924 tarihli Bakanlar Kurulu kararı, hutbelerde bundan böyle ‘Halifenin isminin geçmemesi için’ alınmıştır. Bu kararın camilerde “Atatürk’ün isminin anılmamasıyla” hiçbir ilgisi yoktur.

 İŞTE KESİN KANITLAR

Her ne kadar Diyanet İşleri Başkanı halka açıklamasa da 5 Mart 1924 tarihli kararda ‘Hutbelerde isim zikredilmesin’ denilirken söz konusu ismin HALİFENİN İSMİ olduğunu açıkça kanıtlayan başka belgeler Cumhuriyet Arşivi’ndedir. İşte, Diyanet İşleri Başkanı’nın halka açıklamadığı o belgelerden biri:

5 Mart 1924 tarihli Bakanlar Kurulu kararının ardından, 6 Mart 1924’te Diyanet İşleri Başkanlığı  ‘Halife ve hilafet mevcut olmadığından hutbelerde millet ve cumhuriyetin selamet ve saadetine dua edilmesinin ilgililere tebliğini’ istiyor.

Bu belgede açıkça görüldüğü gibi hutbelerde adı anılmaması istenen kişi ATATÜRK değil, kaldırılan, HALİFE ABDÜLMECİT EFENDİ’dir. Cumhuriyet Arşivinde buna benzer başka belgeler de var. Örneğin, 7 Mart 1924 tarihli başka bir belgede de ”Halifenin durumu ve halifelik makamının kaldırılması dolayısıyla hutbelerde millet ve Cumhuriyetin selamet ve saadetine dair dua edilmesi” isteniyor. Yani, Diyanet İşleri Başkanı’nın iddia ettiği gibi konunun Atatürk’le bir ilgisi yok; konu kaldırılan halifelik yani Abdülmecit Efendi ile ilgili.”



ATATÜRK’ÜN ANILMASINI YASAKLAYAN KARAR YOK

Sinan Meydan’a Atatürk’ün anılmasını yasaklayan bir kararname olup olmadığını sordum. Şunları anlattı:

“Tabii ki, hutbelerde halifenin isminin yerine Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün isminin okunması da söz konusu değil. Nitekim 5 Mart 1924 tarihli ve Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal imzalı Bakanlar Kurulu kararında, bundan sonra hutbelerde ‘Millet ve Cumhuriyetin selamet ve saadetine dua edilmesi’ isteniyor. Bu arada şunu da belirtmek gerekir ki, özel günlerdeki hutbelerde ‘Cumhuriyetin selamet ve saadetine dua edilirken’ o Cumhuriyetin kurucusu Cumhurbaşkanı Atatürk’ün adını anmayı yasaklayan hiçbir karar, kararname ve yasa yoktur.

Hutbelerde ad okunması saltanat/hilafet döneminin adetiydi. Atatürk, saltanat ve hilafeti kaldırıp laik bir devlet kurdu. Halifeliği kaldırdıktan sonra da ‘Her Cuma hutbesinde halifenin adı yerine benim adımı anın!’ da demedi. Tabii ki bugün, saltanat/hilafet dönemlerindeki gibi her cuma hutbesinde Atatürk’ün adı anılmıyor. Ancak 10 Kasım, 29 Ekim, 30 Ağustos gibi özel günlerde hutbelerde Atatürk’ün adının anılmasının önünde de hiçbir engel yok.

3 Mart 1924’te halifelik kaldırılınca 5 Mart 1924’te ‘Artık hutbelerde isim zikredilmeyecek’ denilerek halifenin isminin anılmasını yasaklayan kararı çarpıtıp, bugün özel günlerde camilerde Atatürk’ün adının anılmaması için paravan yapmaya kalkmak çok yanlış.”

İlahiyatçı Cemil Kılıç da aynı konuyla ilgili şunları söyledi:  5 Mart 1924 tarihli genelgeden ötürü İslamcılar Türkiye’yi Darülharp gördükleri için yıllarca Cuma namazını boykot ettiler. ‘Halifenin adının anılmadığı hutbe ve Cuma namazı batıldır’ dediler. Konunun, Atatürk’ün anılmasıyla hiçbir ilgisi yok. Genelgede, ‘Millete dua edilsin’ denildi. Atatürk, ‘Camilerde kimsenin adı anılmasın’ derken halife ve sultanın adının anılmamasını kastetti. Çünkü o genelgeden 2 gün önce halifelik kaldırılmıştı. Hutbede halifenin adı anılıyordu. Bu yasaklandı.”

Not: Pazar günü kararnamenin tarihini 5 Mart 1926 olarak yazmıştım. Benden kaynaklanan tarih hatası için özür dilerim. Doğrusu 1924’tü.