“ABD, Türkiye’nin meşru müdafaa hakkını tanıyarak Afrin harekatını kabullenmiş görünüyor. Ancak, PYD/PKK’ya gönderilen silahların geri alınacağı hususunda Türkiye’ye verilen sözler unutulmuş! ABD Dışişleri Bakanı Tillerson, “Bundan sonra silah vermeyeceğiz” yolunda bir açıklama dahi yapamamış!.. ABD’nin Menbiç konusundaki taahhütleri de es geçilmiş. Fırat’ın doğusunda ABD tarafından kurulmaya başlanan ve PKK/PYD’yi barındıracak olan garnizon devletten Türkiye’ye yönelen tehdit konusu ele alınmamış... Oysa, Cumhurbaşkanı Erdoğan’nın “Ey Amerika!..” diye haykırarak Türkiye’nin bekasına yönelen tehdidin buradan kaynaklandığını Türk Milleti’nin beynine kazıdığı onlarca açıklaması var. Ama bu hususun bir talep olarak bile açıklamada yer almamış olması hayret verici. “Dağ fare doğurdu” deyimi bu ortak açıklamanın “hali pür melalini” yansıtıyor. Hiçbir ilerleme kaydedilmemiş, sorunların dondurulmasıyla yetinilmiş...

★★★

Türkiye Afrin’de kesin bir zafere ulaşsa dahi, Fırat’ın doğusundan kaynaklanan tehdit Türkiye’yi hedef almaya devam edecek. ABD Fırat’ın doğusunda bir PKK/PYD garnizon devleti kurmaktan  vazgeçmiyor. Ayrıca ABD, Suriye’de bir “cephe gücü” olarak gördüğü YPG’yi de terk etmiyor!..

★★★

Evvela, ABD’nin işgalindeki bu toprakların Suriye Devleti’ne ait olduğunun ve buraların kurtarılmasının öncelikle Suriye Devleti’nin sorumluluğu ve görevi olduğunu belirtmemiz lazım. Türkiye bu hususta Suriye’ye yardım etmelidir. Bunun için de Suriye ile uzlaşması ve askeri işbirliğine girmesi zorunludur. Başka bir yol ve yöntemle, Fırat’ın doğusundan Türkiye’ye yönelen tehditle mücadele etmek ve önlemek mümkün değildir!.. Bu nedenle, Türkiye’nin Suriye rejimiyle etkin ve çok yönlü bir işbirliğine süratle girmesi gerekmektedir. Ayrıca böyle resmi bir ilişki, Türk askerinin Suriye topraklarında bulunmasına meşruiyet kazandıracak, Afrin harekatı nedeniyle Türkiye’ye sivil zayiat ve insani sorunlar nedeniyle yöneltilecek eleştirilerin asgariye inmesine yol açacaktır. Bu şekilde hareket edilmezse, dış siyasi baskılar nedeniyle Afrin harekâtının tehlikeye düşmesi riski artar. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu gerçekleri görerek acilen Suriye rejimiyle resmi anlaşma ve işbirliği kararını alması, yüksek ulusal çıkarlarımız gereğidir. Bu hususta ayak sürümenin vebali büyüktür!..”

★★★

Değerli okurlarım,

Okuduğunuz satırları bundan 4 yıl önce, Emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ ile yaptığımız söyleşiden alıntıladım.

Sayın Elekdağ, ABD’nin PYD/YPG ve PKK’dan oluşan güçle garnizon devlet kurma düşüncesinden vazgeçmeyeceğini, Türkiye için büyüyen beka tehdidini önlemenin yegane yolunun Suriye resmi rejimiyle, yani Beşar Esad’la anlaşmaktan geçtiğini söylemiş.

Söylemekle yetinmemiş, neler yapılması gerektiğini de, altını çizerek net biçimde anlatmış.

Ama heyhat!

Yüzde 100 isabetli bu öngörüye değer verilip gereği yerine getirilmemiş!..

Bu nedenle aradan geçen 4 yıl boyunca, burada yazmakla bitmeyecek çok ağır bedeller ödemek zorunda kalmışız.

Bunca ağır faturadan sonra geldiğimiz yere bakar mısınız?

Beşar Esad ile görüşme zemini aranıyor!..

Yazık değil mi onca şehide, Suriye kaynaklı terörün kurbanı olan masumların canlarına, milyonları bulan göç dalgalarının demografik yapımızı değiştirmesine ve ülke kalkınması için harcanması gerekirken heba olan milyarlarca dolarımıza...

Evet, Yazık değil mi?..

Yıllarca ayak sürümenin vebali büyük değil mi?..