Ulusal yönetimin adı olan siyaset, ülke ve devlet işlerini yürütme yolu ve yöntemidir. Yaşam alanındaki önemli yeri, kullanılma biçimi ve ilgililerin tutumuyla değerlendirilir. İnsanlık ve toplumsal yaşam yönünden demokrasiyle tanımlanan içeriği ulusal aydınlanma ve erinç yönünden büyük önem taşımaktadır. Bir zaman ülkemizde “Nabza göre şerbet vermek”ten “Toplumu güdüleme” olarak değişik tanımları yapılan siyaset gerçekte yönetim sanatının, yönetim biliminin adı ve konusudur. Yurttaşlarla doğrudan ilgili bir yaşam yöntemi ve biçimidir. Yönetimin uygulamak ve yönetilenlere yaşatmakla görevli olduğu bir düzendir. Ancak bu düzeni kendi anlayış ve istekleri doğrultusunda bir çıkar ya da sömürü aracı olarak kullanmak isteyenler her zaman boy göstermekten kaçınmamışlardır. Seçimlerde olmadık yola, yönteme başvurarak, olmadık konuşmalar yapıp sözler vererek bir kandırma, aldatma ortamı olarak kullanagelmişlerdir. Seçimlerin amaç ve anlamına uygun gerçekçi, ciddi, tutarlı konuşmalara pek az rastlanmaktadır. Yerine getirilmeyecek sözler vermekten, okşayıcı konuşmalar yapmaktan,  yalandan kaçınılmamıştır.

Yönetim sanatı, becerisi olan siyasete gölge düşürmeme duyarlığı ve özeni çoğunlukla gözardı edilmiştir, edilmektedir. Ahlâkın siyasetteki yerine gereken önem verilmemektedir. Oysa seçim konuşmaları siyasetçinin kimliğini, niteliğini, başta ahlâkı, tüm kişilik değerlerini belirgin kılan bir açılımdır. İçeriğinden söylenme biçimine kadar seçim konuşmalarına gösterilen özen yurttaşlara saygının gereğidir. Kavga, kötü söz, davranış çirkinlikleri seçim düzeyini düşüren, yok eden düşüklüklerdir. Seçim toplantıları ve konuşmaları toplum ve kişi düzeyini gösteren etkinliklerdir. Süslü söz,  anlamsız çıkışlar, gösteri nitelikli ve içerikli savlar, duygu ve inanç sömürüsü yakışıksız kalkışmalardır. Ahlâkı, bilgisi, ilkeleriyle seçkin kişilik kanısını uyandırmak en etkili seçim çalışmasıdır. Uluorta sözler, olmayacak sözveriler, öbür kuruluş ve kişilere yönelik gereksiz eleştiriler, bölgecilik çıkışları yararsız, hattâ sakıncalı çabalardır. Ulusal yapıya ilişkin olumsuz kalkışmalar, değerlerimize yönelik çirkinlikler ağır kusurlardır. Özellikle kişiliklere yönelik saldırılar toplumsal barışa ve ulusal dayanışmaya zarar veren kötülüklerdir. Birlikte barış ve erinç içinde yaşamı karartan tüm çabalar hem insanlıkdışı, hem çok yönden sakıncalı kişilik bozukluklarıdır.

Ulusun birliği, ülkenin tümlüğü, yaşam esenliği ve özgürlükler, ulusal dayanışma, sağlık, mutluluk hepimizin her zaman özen göstereceği konular, alanlardır. Yurttaşlık yükümlülükleri yalnız askerlik, vergi, seçim, devlet görevlerini değil insanlık, meslektaşlık komşuluk gereklerini de kapsar. Bu bilinç barışın, mutluluğun, başarının, erincin, sağlığın, tüm insanlık gereklerinin kaynağı, dayanağı ve koşuludur. Günümüz iktidarının belirgin partizanlığı ulusal dayanışmaya aykırı bir olumsuzluktur. Parti ayrımı ancak uygulama nedenleri, amacı ve yöntemi üzerinde olur. Yurttaşları ayıran, karşıtlıklara neden olan tutumlar tepkiyle karşılanan ve kınanan kötülüklerdir. Gerçekte “Partizanlık” denilen siyasal çılgınlığa varan koyu particilik siyasal bir hastalıktır. Ulusal varlıklara, ilkelere, değerlere yönelik yanlışlık ve olumsuzluklar asla hoşgörülemez.