Başkan Obama Washington’da ‘iş çıkışı’ bir hamburgerciye gitti. Müşterilerin şaşkın bakışları arasında ilerledi, kendisi ve yanındaki iki kişi için hamburger siparişi verdi. Beklerken çalışanlarla konuştu, sonra da masaya oturup hamburgerini yiyip, geldiği gibi çıkıp gitti.

Şansölye Merkel, arkadaşlarıyla bir restorana gitmişti. Masaya tam oturmuştu ki, garson yanlışlıkla tepesinden aşağıya 5 bardak bira döktü! Videosu var, Şansölye gayet normal davrandı. Korumalar falan garsonun üzerine atlamadı. Sildiler ettiler yemeğe geçildi.

Batı’da durum değişmez. Obama yediği hamburgerin parasını çıkarır cebinden öder, Merkel başından aşağıya bira döken garsona ‘olur böyle şeyler üzülme’ diyerek bahşişi cüzdanından çıkarır verir.

Dünyanın en zenginleri böyledir, başkan bile olsalar, şansölye bile olsalar ‘ısmarlama’ durumları yoktur.

Dünyaya örnek millet olduğumuz için bizde durum çok farklıdır. 

Bayramlarda seyranlarda millet cami avlusunda bekler, camiden çıkanın eline sarılır. Lider bir kaş göz eder, korumaları o yılın ‘raiç bedeli’ kadar bayram harçlığı dağıtırlar.

Bol keseden... Nasıl olsa para öpülenden değil milletin elinden çıkar!

Neyse... 

Dünya liderimiz geçen cuma, namazını Taksim Camii’nde eda etmiş çıkıyordu ki cami çevresi ve bütün Taksim bariyerler, polisler tarafından kapalı olduğu için yurttaşlarımız ve de yüzde 99’u Arap turistler bariyerin önüne yığılmıştı.

Cuma selamlığında kalabalığa el sallayıp dönüp gitmek olmazdı. Erdoğan’ın aklına, “Kaşar-simit her zaman hazır yemeğimdir” dediği simit ve kaşar peyniri geldi. Caminin dibindeki simit büfesinden tüm simitleri ve kaşarları elleriyle bariyerin arkasındaki halkına dağıttı.

Kaşarı-simidi alan halkımız memnun, kaşarı-simidi veren dünya liderimiz memnundu.

Erdoğan aracına bindi, koruma konvoyu eşliğinde Taksim Meydanı’nda kendisi için hazırlanıp bariyerlerle kapatılmış özel yoldan hızla 500 metre karşıdaki AKM’ye gitti...

Adalet zirvesi vardı orada!

Zirve bitince İstanbul Boğazı’na indi. Stresli ve yoğun temposuna kısa bir ara vererek deniz havası almak için Cumhurbaşkanlığı envanterindeki 49.5 metrelik Yakamoz yatına bindi, şöööyle bir Boğaz turu yaptı.

Yıldızları barışık olmasa da rahmetli Süleyman Demirel döneminde yaptırılmış yattı Yakamoz, Deniz Kuvvetleri’nin malıydı. Erdoğan’ın döneminde (iddiaya göre 56 milyon lira harcanarak)  baştan aşağı yenilendi, 2018 yılında cumhurbaşkanlığının malı oldu.

Dünyada örnekleri çoktu, gayet normaldi. 

Fakat elin ağzı torba değil ki... Güzellikleri, gayet normal olan durumları çekemeyenler(!) şöyle dedi: Erdoğan önce simit dağıttı, sonra lüks yatına binip Boğaz’da tur attı...

Simit mimit derken tuhaf olan başka bir durum gargaraya geldi... Dünya liderimiz ‘doğru dürüst korunmadan’ denize açılmıştı! 

Resmen gafletti, hatta skandaldı.

Misal Şubat 2021’de İzmir’deydi, deprem konutlarının temelini atacaktı. İzmir’de konvoyu ile bir oraya koştu, bir buraya... Yurttaşlar hayretler içinde cep telefonlarıyla çekim yaptı. Ben videolardan birinde saymaya kalktım, Erdoğan’ın bindiği zırhlı Mercedes dışında çoğu özel koruma ve polis 100 araç vardı konvoyda. Tam 101 dedim, çekim yapanın cep telefonunda şarj bitti!

Aynı yılın Haziran ayında Azerbaycan’dan yorgun argın önemli bir şey için Antalya’ya gelmişti. Yollar kapatıldığı için bekleyen yurttaşlar cep telefonları ile çekimdeydi. Erdoğan 70 araçlık konvoyla geçti önlerinden.

Say say bitmeyen, 100-150 araçlık konvoylarla bir yerden bir yere giden Erdoğan, İstanbul Boğazı’nda 49.5 metrelik Yakamoz’la bir yerden bir yere giderken durum şöyleydi.

Sahil Güvenlik, Kıyı Emniyeti ve Deniz Polisi’ne ait 8, sadece sekiz minik tekneden oluşan konvoy vardı arkasında!

Organizasyondan sorumlu aymazlar(!) kimlerdi bilemiyorum. Fakat onlara bir çift sözüm var: İtibardan tasarruf mu olur kardeşim! 

Simidi bile halkıyla paylaşan bir liderin konvoyunda 8 teknecik! Olmadı, yakışmadı!