“Bir adet var. Başımıza bir şey geldiğinde hemen dış güçler deriz, şu deriz, bu deriz. Bunlar sebebiyle ayağa kalkamıyoruz, kalkınamıyoruz, birliğimiz beraberliğimiz bozuluyor filan... Ben buna katılmıyorum! Eğer sizin bünyeniz güçlüyse, virüs hiçbir zaman size zarar veremez” diyordu bir zamanlar.

İktidar koltuğuna oturunca fikri değişti.

Rüzgar esse, dolar artsa, enflasyon çıksa, ayçiçek yağına zam gelse bile dış güçleri suçladı. En son geçen hafta Dolmabahçe Sarayı’nda şunu dedi:

“Bizi siyasi istikrarsızlığa, terör bataklığına sürükleme gibi niyetlerle kurgulanan senaryoların tek amacı Türkiye’yi demokrasi ve kalkınma rayından çıkarmaktı! Bu oyunların her birini ayrı ayrı bozduk! Son sahne ise ekonomik yıkım üzerine kurulmuştu. Görünür hiçbir sebep olmadığı halde(!) ekonomisi mahvedilme tehdidiyle karşı karşıya kalan tek ülke biziz!”

***

İktidara geldikleri yıl olan 2002’yi kastederek, “Eğer o günlerde asgari ücretle aldığın yumurtadan, aldığın sütten, aldığın peynirden, aldığın ekmekten bugün daha az alıyorsan bize oy verme” demişti bir ara.

İnce hesaba gerek yok. Asgari ücretle 2002’de 7 çeyrek altın alınıyordu, 2022’de anca 3 çeyrek altına yetiyor!

***

Daha belediye başkanı bile değildi... Bir salonda çatır çatır doğruları söyledi: “İşçiye, memura, emekliye enflasyon kadar zam vermek aslında sıfır zam vermektir...”

Kendi hesabına göre 20 yıllık iktidarlarında işçiye, memura, emekliye hep sıfır zam verildi o zaman!

***

1992 yılıydı. Televizyona çıkıp o güne kadar memleketi yönetenleri eleştirmişti. Durumun ne halde olduğunu, Mustafa Kemal Atatürk demeden ama onun kurduğu Cumhuriyet’in ilk yıllarını örnek göstererek izah etti: “1924’te 1 dolar 90 kuruştu. Bugün 1 dolar kaç lira? 8 bin 200 lira!”

Sahi bugün 1 dolar kaç Türk Lirası?

***

Başka şeyler de dedi. Videosu var, dinleyip yazdım:

“Rüşvetin, yolsuzluğun, adaletsizliğin, dürüstlükten uzak anlayışların iktidar olduğu bir sistem geliyor. Biz özgürlükçüyüz! Adalet bir ülkede kaybolursa bu ülke çökmüştür. Buna inanıyoruz.

Mevcut düzeni, bu zulüm düzenini değiştirmek için geliyoruz. Bizimle sadece aktörler değişmeyecek, senaryo da değişecek!”

Dün Meclis açıldı. Bismillah ‘sansür yasası’ TBMM’ye geldi!

***

1986’daki milletvekili adaylığından, Beyoğlu belediye başkanlığı adaylığından, İstanbul il başkanlığından, İstanbul belediye başkanlığından, Adil Düzen’i bırakıp AKP’yi kurmasından, başbakanlığından, cumhurbaşkanlığından, tek adam olmasından, 35-40 yıldır tanıyoruz Recep Tayyip Erdoğan’ı.

Sayısız örnek var arşivlerde de üç beş tanesi yetiyor... Dün ne dediyse o olmuş resmen!

Öyle her aksiliğe dış güçler denmeyen bünyesi güçlü bir ekonomi...

Refah seviyesi İsviçre düzeyinde bir yurt...

Dolar kaç para denildiğinde Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki rakama ihtiyaç duyulmayan, hiç düşünmeden 1 dolar 19 Türk Lirası denilen gayet net bir memleket...

Adaletin çökmediği, zulüm düzeninin bozulduğu, aktörlerin de senaryonun da değiştiği özgürlükçü bir Türkiye!

Kırılan ve sağlam kalan yumurtaları saymaya başlasak iyi olacak! Çünkü seçim var deniyor... İçtikleri sütten ağızları yananlar ayranı üfleyecekler. Lafla yürütülen peynir gemisinin su alıp almadığına bakacağız. Kör karanlıklarda ucuz ekmek kuyruklarında zaman bol, iyice düşüneceğiz.

Bir gece ansızın bir yerlere gidilmez de seçim yapılırsa; senaryosunu, Hanya’yı Konya’yı gören yurttaşların yazdığı yeni bir oyun mu başlayacak? Yoksa dünya liderimizin dediği gibi “Milli roketimiz 2023’ün sonunda aya sert bir iniş mi yapacak” karar vereceğiz!