Devletin Alkol Politikalarını İzleme Platformu, Türkiye’deki alkol politikalarının somut neticesi olan Türkiye’nin kaçak içki cennetine çevrilmesini ve bir ürüne 2,5 kat vergi uygulanması eleştirerek başlattığı imza kampanyasına kısa sürede büyük katılım oldu.

Kampanya açıklamasında, “Vergisiz fiyatı 114 TL olan 70’lik rakı, vergiyle birlikte 408 TL’ye satılıyor. Yüksek vergi uygulamasının sahte içkiye bağlı ölümleri artıyor. Bu kabul edilebilir bir politika değildir” denildi.

24 SAAT GEÇMEDEN 4 BİN İMZA

5 bin imza istemli kampanyanın başlatılmasının üzerinden 24 saat bile geçmeden karşı imza sayısı 4 bine yaklaştı. Devletin Alkol Politikalarını İzleme Platformu olarak kurulduğu 2020 Aralık ayından itibaren her gün düzenli olarak Türkiye’deki alkol politikalarının somut neticesi olan Türkiye’nin kaçak içki verilerini izledikleri belirtilerek, “Bugün, 45 derece alkollü 70 santilitrelik bir şişe rakının vergisiz fiyatına vergi miktarının oranını yüzde 258’dir. Vatandaş bir şişe rakının raf fiyatının 2,5 katını vergi olarak ödemekle mükellef tutulmuştur. Vergisiz fiyatı 114 TL olan bir ürüne vergiler dahil 408 TL ödenmesinin kabul edilebilir bir yanı yoktur” ifadelerine yer verildi.

KAÇAK İÇKİ KARABORSASINDA KENDİNİ GÖSTERİYOR

Türkiye’deki alkol politikaları, kaçak içki karaborsasında kendini gösterdiğinin de belirtildiği açıklamanın devamında şunlara yer verildi: “Nitekim alkollü içkilerdeki fahiş vergiler 2020 yılında 92, 2021 yılında 102, 2022 yılında da 38 insanımızın sahte içkiye bağlı zehirlenme nedeniyle hayatını kaybetmesine sebep olmuştur. Bununla birlikte, alkollü içkilerin fahiş vergilenmesi daha zararlı ve yasadışı ürünlere olan talebi arttırmaktadır. Bunun en somut örnekleri sahte içki ve uyuşturucu madde kullanımı olmaktadır. Alkollü içkilerdeki vergilerin ve erişim kısıtlamaların artmasıyla birlikte her iki yasadışı ürünün de operasyonlarda yakalanma sıklığı artmaktadır.”



YENİ ZAMLAR HER ŞEYİ GÜN YÜZÜNE ÇIKARDI

2023 yılının ilk günlerinde yapılan vergi zammının, tüm ortaya koydukları sorunların tekrar gün yüzüne çıkmasına vesile olduğu da belirtilerek, “Gerek kaçak içki karaborsasının toplum sağlığına ve kamu maliyesine karşı içerdiği tehditler gerekse toplumun bir kısmının hayat tarzı pratiklerinin tamamen artan fahiş fiyatlar nedeniyle imkansızlaşması, Türkiye’de alkollü içkilerden tahsil edilen verginin hayat tarzı müdahalesinden öte bir nitelik taşımadığına işaret etmektedir. Dünyanın hiçbir yerinde, yasal bir özgürlük pratiğinin fiyatının 2.5 katı vergilendirilmesi suretiyle satışa sunulması kabul edilebilir değildir. Dolayısıyla alkollü içkilerdeki fahiş verginin yaşam tarzı müdahalesi niteliğinin altını çiziyor ve bu surette ileri sürdüğümüz taleplerimizi karar alıcıların takdirine sunuyoruz” ifadelerine yer verildi.

* Alkollü içkilerdeki fahiş ÖTV oranı ürün fiyatının yüzde 100’ünü geçmeyecek bir seviyeye indirilmelidir.

* Alkollü içkilerdeki ÖTV oranının her 6 ayda bir zamlanması uygulamasından 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu’ndaki ilgili hükmün değiştirilmesi yahut ilga edilmesi suretiyle vazgeçilmelidir.

* Muhalif siyasî aktörler dahil karar alıcılar alkollü içkilerdeki yüzde 250’yi aşan vergi oranına karşı sessizliklerine son vermelidir.

TÜRKİYE TÜKETİMDE AVRUPA’DA SONUNCU, VERGİDE İSE ÜÇÜNCÜ

Türkiye’nin alkol tüketim ve vergilendirme konusunun da ayrıntılı olarak verildiği açıklamada şunlar yer aldı:

“Türkiye, alkollü içkileri birçok Avrupa ülkesi gibi birer özel tüketim ürünü olarak vergilendirmekte, alkollü içkilerdeki yüksek vergi ve erişim kısıtlamalarına da yine örnek olarak Avrupa ülkelerini göstermektedir. Buna karşın Türkiye, Avrupa coğrafyasında alkollü içki tüketiminde sonuncu, alkollü içkilerden tahsil edilen vergide ise baştan üçüncü sıradadır. Yani Türkiye’de alkollü içkilere yönelik uygulanan kısıtlamalar ve yapılan müdahaleler, ölçüsüz niteliktedir. Türkiye ile aynı kısıtlamaları uyguladığı iddia edilen pek çok Avrupa ülkesine göre çok daha düşük tüketim rakamları kaydeden Türkiye’de alkollü içkilerdeki fahiş vergi tam bu sebeplerle ölçüsüzdür.”

Açıklamanın devamı ise şöyle: “World Bank verilerine göre 2018 yılında dünyada kaydedilen yıllık kişi başı saf alkol tüketim ortalaması 6.4 litredir. Aynı veri için Avrupa Birliği ortalaması 6.2 litre. Türkiye ortalaması ise yalnızca 2 litredir. Türkiye’de bu rakam 2000 senesinde ise 2.4 litredir. Yani aradan geçen 18 senede esaslı bir değişiklik yaşanmamıştır. Bu surette Türkiye’nin kimi dünya ülkeleriyle aynı kısıtlamaları uygulaması, Türkiye’deki alkol politikalarının yalnızca ölçüsüz bir nitelik taşıması anlamına gelmektedir. Eğer hastaysanız, ilaç içer ve iyileşmeyi beklersiniz. Ancak hasta değilseniz ve buna rağmen ilaç içerseniz, o zaman hasta olmaktan çok daha kötü bir hâle düşersiniz. İşte, Türkiye’de uygulanan alkol politikaları, olmayan bir hastalığın ilaçla tedavisini amaçlamaktadır. Sonuç, hem toplum sağlığı hem de bireysel hak ve özgürlükler bakımından bir trajedi gündeme gelmesidir.”