Aşmışlardı eski övünmelerini ve geride bırakmışlardı eski varoluşlarını. Urfalılar, “çiğ köfte Şanlıurfa’nındır” diye diretirlerdi. Adıyamanlılar ise “Hayır çiğ köfte Adıyaman’ındır, en lezzetlisi Adıyaman’da yoğrulur” derlerdi.

Kebap Adana’nındır.

Baklava Antep’in.

Kayısı Malatya’nın.

Ezan, çan, hazan üçü birlikte Hatay’ındır. Nemrut, hem Adıyaman, hem Şanlıurfa, hem Malatya, hem Kahramanmaraş, hem Gaziantep, hem Hatay, hem Adana, hem Kilis, hem Diyarbakır, hem Elazığ, hem Osmaniye’nindir.

Aşmışlardı.

Çiğ köfteyi.

Kebabı, şalgamı.

Baklavayı, kaysıyı.

Eski övünmelerine, gururlanmalarına, sahiplenmelerine yeni üretimlerini eklemişlerdi. Ve sadece 84 milyon Türkiye pazarına değil, 7 milyar nüfuslu Dünya pazarına açılmışlardı.

★★★

Ben bilgileri “Dış Ticaret Verilerinden” topladım. Bunlar resmi istatistikler.

Gaziantep!

Halı dokur.

Halı satardı.

Deprem oldu.

Çadır bulamadı.

Hatay, Adana, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Malatya, Adıyaman, Kilis, Diyarbakır, Elazığ, Osmaniye; 11 şehir 11’i birden 2021 yılında toplam olarak dünya pazarlarına 2. 273. 876  (2 milyar, 273 milyon, 876 bin) dolar halı ihracatı yapmışlar, 2022 yılında da çok az düşüşle aynı başarıyı yakalamışlardı.

Deprem oldu.

Üzerinden 1 ay geçti.

Çadır bulamaz duruma düştüler. Dünyaya halı satan ve yılda yaklaşık 500 milyon metrekareden fazla halı dokuyup üretebilen 11 kenti, bir deprem sonrasında çadır bulamaz duruma kim, hangi kafa, hangi anlayış, hangi saplantılı politika getirdi?

★★★

Kahramanmaraş!

Yüksek fırınlarda.

Cevher eritir.

Ark ocaklarında.

Hurda sıvılaştırır.

Demir üretir.

Demir satar.

Deprem oldu.

Konteyner bulamadı!

Diyarbakır, Gaziantep, Adana, Hatay, Malatya, Şanlıurfa, Elazığ, Adıyaman, Osmaniye, Kilis; deprem altında kalmış 11 şehir 11’i birden dünya pazarlarına 2021 yılında yaklaşık toplam 318 milyon dolar tutarında demir ve demir dışı metal ihracatı yaptı.

Deprem oldu.

Bir ay geçti.

11 kent konteyner bulmakta zorlanıyor. Yüksek fırınlarda ve ark ocaklarında cevher ile hurda eriterek demir ve demir dışı metal üretme ve bunu hem iç pazara ve hem dış pazarlara satma becerisine ulaşmış 11 kentin acılı insanlarını konteyner bulamaz duruma kim, hangi kafa, hangi anlayış, hangi saplantılı politika getirdi?

★★★

Adana Çukurova.

Pamuk yetiştirir.

Pamuktan iplik yapar.

İplikten kumaş üretir.

Kumaştan hazır giyim; gömlek, pantolon, palto, kaban, çorap, iç giyim, ev tekstili, isteyene çadır bezi aklınıza hangi tekstil ve hazır giyim ürünü gelirse onu yaratır. Osmaniye’de aynısını başarır. Gaziantep, Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Diyarbakır, Şanlıurfa, Kilis, Malatya, Elazığ da tekstil ile hazır giyimde dünya ya ihracat yapan kentler arasına girmişlerdi.  11 kentin yıllık  hazır giyim, tekstil ve tekstil hammaddesi ihracatı toplamı; yaklaşık 4 milyar doları aşmaktaydı.

Deprem oldu.

1 ay geçti.

11 kentin deprem acısına düşmüş insanları sargı bezi bulmakta zorlandılar.

Korkmayın.

Sorulacak soruyu sorun: Kim fay üzerine demirinden, çimentosundan, işçiliğinden, zemin araştırmasından, mühendisliğinden, kent planlamasından, çalarak kentler kurulmasına izin verip oy devşirdi?

Neler gördük.. Neler yaşadık... Neler duyduk... UNUTMA!


Aynada yüzüme tükürdüm!


İlk cami Habib-i Neccar, (anlamı “sevgili marangoz” demek) bu şehirde yapıldı. Dünyanın ilk kilisesi, Saint Pierre, 2000 yıl önce bu şehirde kuruldu. Bu şehir; Romalılar, Abbasiler, Selçuklular, Memlükler, Osmanlılar, Fransızları da gördü. Eski Musevi mahallesinde cami ile havra birbirine bitişik bu şehirde dururlar. Kutsal Kaya üzerinde Hazreti Hızır Türbesi bulunur; Musa peygamber ile Hızır peygamberin oturup sohbet ettiği yer burası diye bilinir. Arkeoloji Müzesi; Urartu, Asur, Hitit, Büyük İskender, Sezar hepsi buradalar. Bu şehirde hiç kimse öbürünü öteki olarak görmez, hiç kimse öbüründe kusur, kabahat aramaz. Böyle bir şehrin Milletvekili Suzan Şahin önceki gün Mecliste, iktidarı eleştirmek ve şu cümleleri kurmak zorunda kaldı: “Hatay’a zamanında gelmediniz, Hatay’ı ölüme terk ettiniz, Hatay’a kefen bile vermediniz, 40’ı çıkmadan kıyafetleriyle battaniyelere, bazıları da sarılı olmayan bacaklarıyla gömüldüler, bazıları gömülemedi bile, uzun günler sıra beklediler. Hataylılara ilk gün bir bardak su dahi vermediniz; insanları enkaz altında, yakınları enkaz altında bıraktınız. Depremden dokuz gün sonra saçımı yıkarken aynada yüzüme tükürdüm, ben utanıyorum, siz utanmıyor musunuz?”